Fehmi Koru*
Halkın yarısından biraz fazlasının desteğini almayı ve 18 maddelik anayasa değişikliği paketini onaylatmayı başarmış bir lideri var Türkiye’nin..
Adı: Recep Tayyip Erdoğan…
Cumhurbaşkanı…
Dün yapılan referandum bunu bir kez daha gösterdi.
Referandumda kullanılan ‘Evet’ oyları.. 2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’a verilen oyların elifi elifine aynısıdır.
Anayasa değişikliği paketi onun yeni yetkilerle mücehhez kılınmasını amaçlıyordu ve seçmen kıl payıyla da olsa ona bu imkânı sağladı.
Kıl payıyla cumhurbaşkanı seçilmek işin doğasında var, artık dünyada herkesten –veya halkın büyük bölümünden– oy alarak seçilen liderler yok; ancak bir ülkenin ‘parlamenter’ olan sistemini ‘başkanlık’ ile değiştirmek için ‘bıçak sırtı’ başarılar biraz sorunlu.
Tablo tam ortasından bölünmüş bir Türkiye tablosudur.
Bugünkü Türkiye tablosuna ancak MHP’nin açık ve güçlü desteğiyle ulaşılabilmiştir.
Yazılarımı takip edenler benim temennimi biliyor. Şu satırlar konuya ilişkin birkaç gün önceki (11 Nisan) yazımdan:
“Referandumun sonucunda hangi tez kabul görürse görsün, bu kimse için bir ‘zafer’ teşkil etmeyecek. Vartayı az zararla atlatmak istiyorsak.. umalım ki.. sandıktan bir tarafın oyu diğerinden bayağı baskın çıksın… / Hangisi olursa.. yüzde 60’ı bulsun…”
Temennim aynı gün açıklanan A&G firmasının iddialı “Sandıktan yüzde 60 ‘Evet’ çıkacak” diyen kamuoyu araştırması ile doğrulandı; ancak dün yapılan oylama sonucu endişelerimi pekiştirdi.
Bizim millet olarak şöyle bir özelliğimizin var olduğuna inanıyorum: Bir şeyin, bir fikrin, bir tezin olumlu veya olumsuz taraflarının anlatılması bizi bir tarafa meyleymek için yeterli olmuyor; genellikle o şeyin/fikrin/tezin uygulamasını da görmek istiyoruz.
Anayasa değişikliği paketinin halktan güçsüz de olsa destek almasını biraz bu özelliğimizle açıklayabiliyorum: Her sıkboğaz olduğumuzda, sorunlarla karşılaşıldığında gündeme taşınan bir konuydu ‘başkanlık sistemi’; Turgut Özal’dan günümüze hep bu yönüyle tartışılageldi.
“Ülkemiz ‘başkanlık sistemi’ ile yönetiliyor olsaydı.. her alanda karşılaşılan sorunlarımız daha kolay çözülürdü” görüşü milletin siyasi hafızasında böyle yer etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da mitingler sırasında seslendirdiği, ‘Evet’ cephesinin kampanya için üretilmiş her türlü reklâm malzemesine sindirdiği de.. işte o hafızanın günümüzde canlandırılmasına yarayan tezdir.
Artık ‘sorun çözmesi beklenen’ bir yeni sisteme sahibiz…
Referandum, kullanması en kolay mazereti, siyasi iktidarın elinden almış oldu.
Dışarıdan ve içeriden kaynaklanan her türlü rahatsızlığın ilâcı var artık siyasi iktidarın elinde.. her kapıyı açmaya yarayan bir maymuncuk.. her derde deva bir reçete..
Türkiye’yi uçuşa kaldıracak bir büyük olay gerçekleşti dün.
Acaba?
Sistemler, hangisi olursa olsun, içinde sorunlarını da taşır. Winston Churchill’in demokrasi tanımını hatırlayalım: “Kötü sistemdir, ama diğerleriyle mukayese edildiğinde yine de iyi sayılır…”
‘Başkanlık sistemi’ de dünyanın en mükemmel sistemi değildir. Uygulandığı ülkelerde bizim bugüne kadar varlığını pek hissetmediğimiz pek çok yeni sorunu beraberinde getirecektir.
Yetkilerin eskisi gibi fazlaca dağınık olmaması onları kullanacak olan için herhalde büyük bir kolaylık sayılmalıdır; ancak olumsuzlukların faturasının kime çıkarılacağı konusunda da bir kolaylık teşkil edeceği de kuşkusuzdur.
Ekonomik.. sosyal.. siyasal.. güvenlikle ilgili.. dış politika.. bütün bu alanlarda karşılaşılabilecek her türlü sorunun çözümü için elde bir sihirli değneğin bulunduğu varsayılacaktır.
‘Başkanlık sistemi’.. özellikle de ‘bize özgü’ olanı.. dünkü referandumda değiştirdiğimiz anayasa maddeleri ile güçlendirdiğimiz ‘cumhurbaşkanı’.. öyle bir değneğe sahip sayılabilir mi?
Dünkü sonuç ‘Hayır’ oylarını cılız bir biçimde öne çıkarsaydı.. benzer bir durum hiç kuşkusuz tersinden yaşanacak.. olumsuz giden her olay.. ‘başkanlık sistemi’nin önünün kesilmesine bağlanabilecekti…
Şimdi olumsuzluklara tahammül edilemez bir durum var.
Uygulamaların çoğunun 2019’a ertelenmesi da bu anlamda bir sıkıntı kaynağı olabilir.