Fehmi Koru: Belirlenecek aday masada buluşan, ve hatta buluşmayan, muhalefet partilerinin başkanlarından biri olmasın

Fehmi Koru: Belirlenecek aday masada buluşan, ve hatta buluşmayan, muhalefet partilerinin başkanlarından biri olmasın

Fehmi Koru*

İktidarı ve muhalefetiyle siyaset, seçim tarihininin erkene alınmasına kilitlenmiş durumda. İktidar “Seçim 14 Mayıs 2023 tarihinde olacak” dedi, muhalefet bütün renkleriyle bu yeni seçim tarihine “Tamam, hazırız” tepkisini verdi.

Geçmiş deneyimlerden biliyorum: Bir kez erken bir tarih telaffuz edildi mi, o tarih yasaların gereği olan tarihten daha fazla önem kazanıyor.

AK Parti’yi iktidara taşıyan 3 Kasım 2002 seçimini hatırlayın; seçimi zamanından neredeyse bir yıl öncesine çeken o tarih MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından aylar önce telaffuz edilmişti. MHP’nin de ortağı olduğu üçlü koalisyon Bahçeli’nin belirlediği tarihte seçimi gerçekleştirdi.

Bu defa da büyük ihtimalle öyle olacaktır.

Seçimin 14 Mayıs 2023 tarihinde yapılacak olması 6 Nisan 2022 günü kabul edilen yeni seçim yasasının bu seçimde uygulanacağı anlamına da geliyor.

Muhalefet “Seçim 6 Nisan’dan önceki bir tarihte yapılmalı” şartından vazgeçecek gibi.

Oysa ısrarcı olmalıydı; ısrarcı olsaydı, yeni yasanın getirdiği aleyhte unsurların söz konusu olmayacağı bir seçim gerçekleşebilirdi.

Herhalde seçimin bir an önce yapılması, muhalefet tarafından, her halükarda iktidarın değişeceği kanaatiyle, seçimin adil olmasından daha fazla önemseniyor.

Yeni seçim yasası muhalefetin aleyhine bir çerçeve getirdi, o çerçeve yapılacak seçimin adaletten uzak olması anlamına geliyor.

“Adil olmasa da olur, yeter ki bir an önce yapılsın” aculluğu bana hayli tuhaf geliyor.

Neyse, “Siyasilerin herhalde bir bildiği vardır” deyip geçeyim.

Belirlenen tarihe göre seçime 100 gün kadar bir süre kaldı. Uzun gibi görünse de muhalefet açısından her dakikası iyi değerlendirilmesi gerekecek bir süre bu. Yalnız iyi değerlendirilmesiyle yetinilmeyecek, muhalefet açısından tek bir yanlışa bile tahammülü olmayacak bir süre.

İlk önemli dönemeç, muhalefetin cumhurbaşkanı adayının belirlenmesiyle aşılacak.

Başarılı olunmak isteniyorsa, muhalefetin bütün renklerinin tek bir adayla seçime gitmesi gerekir. ‘6’lı masa’ bir aday, HDP ayrı bir aday, ‘6’lı masa’ dışında kalmış muhalefet partileri üçüncü bir aday çıkarırsa, aday bolluğundan kafası karışacak seçmen sandık başına gittiğinde zorlanabilir.

Peki, ‘6’lı masa’ diye de adlandırılan Millet İttifakı tek bir isim üzerinde uzlaşabilecek mi?

İşin içine hatır-gönül karışabilir ve diğer partiler içlerine sinmediği halde masada temsil edilen partilerden birinin genel başkanı üzerinde uzlaşabilir.

Belirledikleri ismin seçilip seçilemeyeceğini fazla kurcalamadan…

Yukarıda bir yerde dedim ya, muhalefet seçmenin kendi belirleyecekleri adayı tercih edeceğinden ve sandıktan onun cumhurbaşkanı olarak çıkacağından çok emin görünüyor.

Gerçek de onların tahmini istikametinde gelişirse ne ala…

Millet İttifakı paydaşlarının belirlediği ismi HDP ve masada yer almayan partiler beğenmezlerse ne olabilir?

Aday sayısı artacağı için cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalma ihtimali büyür. Hatta muhalefet adayının ikinci turda seçilebilmesi de tehlikeye düşebilir.

Tek isim üzerinde bütün muhalif partiler uzlaşsalar bile, eğer yanlış bir isim üzerinde bu uzlaşı gerçekleşmişse, adayın seçilmesi de sanıldığı kadar garanti sayılmamalı. Hâlâ “Önce adayı görelim, kararımızı o zaman vereceğiz” demeye devam eden hatırı sayılı bir kitle var. Zor beğenenlerin de beğenebileceği bir isimle seçmen önüne çıkmak şart.

Benim bu noktada söyleyebileceğim şey basit bir ilke: Belirlenecek aday masada buluşan -ve hatta buluşmayan- muhalefet partilerinin başkanlarından biri olmasın…

Parti rozetini çıkarsa ve seçildikten sonra partisiyle bütün bağını kopartacağına yemin billah söz verse bile, iktidarın değişmesini canı gönülden arzulayan seçmen kitlesi, genel başkan düzeyinde bir partili adaya oy vermekte zorlanabilir.

İş başında ‘partili bir cumhurbaşkanı’ var çünkü ve iktidarın değişmesi yolunda oy kullanacak insanların tercihlerini bir başka partinin genel başkanından yana yapmaları kolay değil.

CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun benimle aynı kanaatte olduğunu belli eden açıklamaları arşivde duruyor.

Hem de seçimin çok uzakta göründüğü günlerde.

Aktaracağım kriterler Kılıçdaroğlu’na ait ve o görüşünü CHP lideri, 2021 yılının temmuz ayında açıklamıştı.

Okuyalım:

“Ülkesini seven her vatandaşın elini vicdanına koyup şunu düşünmesi lazım: ‘Bu memlekete nasıl bir cumhurbaşkanı olmalı?’, asıl sorumuz bu olmalı. Öyle bir cumhurbaşkanı olmalı ki, 83 milyonu kucaklamalı. Ne olmalı? Cumhurun başkanı olmalı. Yani tarafsız olmalı, yani bir partinin genel başkanı değil. Bütün vatandaşları kucaklamalı. Cumhurbaşkanı seçilecek kişinin günün 24 saati konuşma yapması doğru değil. Cumhurbaşkanı çok önemli günlerde çok önemli zamanlarda açıklamalar yapar. Bütün vatandaşlar da cumhurbaşkanını büyük bir dikkatle dinlerler. Yani klasik deyimle cumhurbaşkanı her şeye maydonoz olmaz. Cumhurbaşkanı kendisi ve ailesiyle birlikte örnek olmalı. Yaşayışı örnek olmalı. Herkes bilmeli ki seçtiğimiz cumhurbaşkanı mütevazı bir adamdır, dürüst bir adamdır, mal varlığı dolayısıyla birilerinin tehdidine maruz kalamaz. Seçtiğimiz bir cumhurbaşkanı vatandaşıyla muhatap olurken alçak gönüllüdür. Cumhurbaşkanı böyle olmalıdır.”

Kılıçdaroğlu, herhalde yakın çevresinden aldığı telkinlerle bu görüşünü günümüzde revize etmiş görünse de, ben hâlâ onun bu tür görüşlerini her açıkladığında desteklediğim yerdeyim.

Doğru olduğuna inandığım o kriterler dün de doğruydu, bugün de doğru.

Parti genel başkanı olmamalı seçilecek cumhurbaşkanı.

Yerini dolduracak ve herkese adaletli davranacağından emin olunacak biri olmalı.

Milletin bütününden yana davranacak tarafsızlıkta olmalı. Hem ‘6’lı masa’ paydaşlarının hem de diğer muhaliflerin tek taraflı davranmayacağını bildikleri kadar, iktidara oy vermiş olanlara da kimselere haksızlık yapmayacağını düşündürecek biri olmalı.  

Tevazuu ile öne çıkmalı.

İçeride kendi insanlarımıza güven verdiği kadar dışarıda da saygınlığıyla göz doldurmalı.

Aranırsa böyle biri bulunabilir.

Seçime şunun şurasında 100 gün var. Oylarını iktidarın devamından yana kullanmayı düşünenleri bile önceki tercihlerinden vazgeçirecek bir aday, takvim yaprakları tükenmeye yüz tutmadan bulunmalı.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.