Fehmi Koru: Beşeri hatalar veya usulsüzlükler 16 milyon insanın yaşadığı bir kentin belediye başkanlığı seçiminin iptali sonucunu getirir mi?

Fehmi Koru: Beşeri hatalar veya usulsüzlükler 16 milyon insanın yaşadığı bir kentin belediye başkanlığı seçiminin iptali sonucunu getirir mi?

*Fehmi Koru

Biraz önce kalktık ve ailece sahurumuzu yaptık. Bugün Ramazan’ın ilk günü ve inanıyorum ki, Türkiye’nin bütününde, evlerin büyük bölümünde, Ramazan bizim evdekine benzer bir şevkle karşılanmıştır.

Türklerin en sevdiği ibadetlerin ilk sırasında oruç geliyor. Daha küçücük çocukken ‘dikişli’başlanan oruçlar, sağlığını bozmayacak yaş aralığına gelen her bireyde ailenin diğer üyelerinin ibadet heyecanına katılma iradesine dönüşüyor.

Araştırmalar da oruç tutma alışkanlığının her kesimde yaygın olduğuna işaret ediyor.

Oruç, yani yemeden-içmeden kesilme, uzun saatler boyunca bedenin ihtiyaçlarını karşılamama, insanı pek çok yanlışlıktan uzak tuttuğu gibi, kendisiyle iç-hesaplaşmaya da sevk ediyor.

Etmiyorsa, etmesi gerekir.

Siyasilerimizin de, devlette önemli görevler üstlenmiş temel görevi insanlara hizmet olan kesimlerin de, bu bir ay boyunca, diğer günlerden daha hassas davranacaklarını, söylem ve eylemlerine dikkat edeceklerini düşünmek istiyorum.

Bu vesileyle bütün okurlarımın Ramazanını kutlarım.

Asıl konumuz: İstanbul seçimi

Girişin hemen ardından güncel konumuza girebiliriz.

Yerel seçimin üzerinden hayli vakit geçti; altıncı hafta içerisindeyiz. Ülkenin tamamında sandıktan önde çıkan isimler belediye başkanlıklarını teslim aldılar ve görevlerine başladılar. Buna İstanbul da dahil.

Ancak İstanbul’da görevine başlamış belediye başkanının durumu diğerlerinden farklı. İstanbul seçimine iktidar cephesinin (AK Parti ile MHP’nin) itirazları var ve Yüksek Seçim Kurulu (YSK) başka illerdeki itirazları geciktirmeden karara bağladığı halde İstanbul için fazla aceleci davranmadı.

Nihai kararın bugün verilmesi bekleniyor.

Tabii yeniden erteleme yoluna gidilmezse…

Ne karar verecek acaba YSK?

Daha açık soru şu: Sandıktan önde çıkan ‘Millet İttifakı’ adayı Ekrem İmamoğlu’nun başkanlığını onaylayacak mı YSK, yoksa mazbatasını iptal edip İstanbul seçiminin yenilenmesini mi isteyecek?

MHP lideri Devlet Bahçeli günlerdir “Seçim yenilenmeli” diye bastırıyor…

İktidar partisinin itibar ettiği köşeler önceleri tereddüt etseler de son günlerde seçimin yenilenmesini bekleyen yazılarla okur karşısına çıkıyorlar. Kendilerine aktarılan bilgilerin bu yönde olduğu anlaşılıyor.

CHP “Yenilenmeyi gerektirecek bir şey yok” havasını verdiği halde, onun saflarından da sanki olumsuz bir karar alınması bekleniyormuş gibi sesler çıkıyor. “B planımız da var” demeleri bundan.

AK Parti zaten itirazı yapan örgüt; onun adına konuşanlar da YSK’dan ‘seçimi yenileme’ yönünde bir karar çıkmasını bekliyorlar.

Galiba sürü dışı davranan, YSK’dan var olan durumu değiştirecek bir karar çıkmayacağı düşüncesinde olan birkaç kişi kaldık.

Neden böyle düşünüyorum?

Kendi hesabıma benim yürüttüğüm akıl şu:

İtirazlar seçim sürecinde yapılan hatalar ve sayım sürecinde görülen bazı usulsüzlüklerle ilgili. Seçim sırasında hile yapıldığı, oy pusulalarına yansıyan seçmen iradesiyle sonradan oynandığı türden şaibeler itiraz konuları arasında bulunmuyor.

Beşeri hatalar veya usulsüzlükler 16 milyon insanın yaşadığı bir kentin belediye başkanlığı seçiminin iptali sonucunu getirir mi? Hatalar ve usulsüzlükler onları yapanlara ceza verilmesine yol açabilir; o da kasti ise…

O kadar.

YSK üyeleri, herbiri meslek hayatlarında gelebilecekleri en yüksek noktalara erişmiş, bilgileri ve başka olumlu özelliklerine bakılarak seçilip kurula gönderilmiş hukukçular. Üyesi oldukları kurumun titizlikle korumak isteyecekleri, 1950’den bu yana yapılan şaibe karışmamış seçimler sayesinde kazanılan haklı bir şöhreti var.

Sürecin altı haftaya uzamasının sebebi de muhtemelen o titizlik…

Verecekleri kararın bugüne kadar korunmuş o geleneği sürdürme yönünde olmasını bekliyorum ben.

Yani?

İptal yönünde bir karar vereceklerse bile, bunu sağda-solda konuşulan türden baskılara pabuç bırakmadıklarına inanacağımız bir açıklıkla, hepimizin kabul edeceği gerekçelerle yapacaklardır.

Kararları temyiz edilemeyen bir adalet kurumuna düşen sorumluluk bunu gerektirir çünkü.

[TEŞEKKÜR: Önceki hafta toprağa verdiğimiz amcam Ali Haydar Koru ile ilgili dünkü yazım üzerine dostlardan ve okurlardan gelen taziye mesajlarına tek tek teşekkür edemedim. Hepsine duaları sebebiyle teşekkürü bir borç bilirim.]

*bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır