*Fehmi Koru
İyi ki, Tayyip Erdoğan bana benzemiyor.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, dünya kupası açılışını izlemek amacıyla gittiği Katar’da, kendisi gibi davetli Mısır devlet başkanı Abdülfettah el-Sisi ile el sıkıştığı fotoğrafını gördüğümde, içimden geçen ilk düşünce bu oldu.
İyi ki bana benzemiyor düşüncesi…
Benzeseydik, böyle bir durumdan ne kadar rahatsız olduğum derhal yüzüme vururdu çünkü.
Halbuki yalnız Cumhurbaşkanı Erdoğan değil, elini sıktığı el-Sisi de durumdan hiç rahatsız görünmüyor.
Onlar gibi birbirleri hakkında en ileri sözler sarf etmiş olanlar bir yana, bana her zaman iyi davranmış, ancak başkalarıyla ilişkilerini beğenmediğim insanlarla karşılaşmam veya aynı mekanı paylaşmam gerektiğinde bile duyduğum olumsuz hisler hemen yüzüme vurur benim.
Genellikle ilk fırsatta o mekanı terk ederim.
Yıllar önce bir dostum bu ruh halimi keşfettiğinde “Senden politikacı olmaz” deyivermişti.
Doğru. Ben de zaten bunu bildiğim için, ciddi teklifler aldığımda bile, politika alanını ve politikacıları izlemeyi içlerinde yer almaya her zaman tercih ettim.
Öğrendiğime göre, AK Partili bilinen ve sayıları her zamankinden daha aza inmiş bulunan yakın çevreden bazıları, iki devlet başkanının el sıkışırken çekilmiş fotoğrafını gördüklerinde bayağı rahatsız olmuşlar. Karar yazarı Ahmet Taşgetiren, kendisinden ‘arkadaş’ diye söz ettiği öyle birinin “Ben o fotoğrafı görünce yıkıldım” tepkisi verdiğini yazmış bugün.
Yıkılacak bir şey yok oysa. Sonuçta el sıkışanlar birer politikacı.
Tayyip Erdoğan açısından “Yıkıldım” tepkisini veren kişiyi ve onun gibi olduğunu varsaymamız gereken başkalarını rahatsız edebilecek ilk görüntü değil bu.
Politikanın dışarıya dönük yüzünde -dış politikada- benzer fotoğraflar verilen başka kişiler de var.
Birleşik Arap Emirlikleri’nin devlet başkanı Külliye’de kırmızı halı muamelesi gördü. O halı üzerinde iki devlet başkanı yan yana yürürken kameralar hiç durmadı.
Henüz İsrail’e gitmedi Cumhurbaşkanı, ancak İsrail’in Cumhurbaşkanı İsaac Herzog’u Külliye’de ağırladı. İsrail’de yeniden başbakan seçilmeyi son seçimde başarmış Benjamin Netanyahu’ya ilk tebrik mesajını hangi ülkenin cumhurbaşkanı gönderdi dersiniz?
Suudi Arabistan’ın filli lideri veliaht prens Muhammed bin Salman (MbS) ile hem de birkaç kez el sıkışılmadı mı?
Bugünkü bazı gazetelerde isimlerini verdiğim bu dünya liderleriyle el sıkışılırken çekilmiş fotoğraflar yer alıyor.
Unutmuş veya görememiş olanlara hatırlatmak için…
Oysa, bu arayı düzeltme süreci, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘helalleşme’ girişimi ile partisinin geçmişte üzdüğü kişiler ve kitlelerle barışma arayışından da önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından başlatılmıştı.
MHP lideri Devlet Bahçeli ile…
Youtube’da AK Parti genel başkanı ile MHP genel başkanının 2017 yılı öncesinde birbirlerine takılmalarının videoları fazlasıyla mevcut. Sıkıntılı bir halinizde onlardan birine bile göz atmanızı tavsiye etmem.
Ne zaman karşıma o videolardan biri çıksa ne yapacağımı bilemez hale geliyorum.
Siz sonunda olana bakın: Bugün iki lider ‘ayrılmaz ikili’ gibiler. Biri diğerini incitmemeye özel dikkat göstermekle yetinmiyor, başkalarının aykırı sözlerine cevapları saldırılan kişiden önce diğerinin verdiğini görebiliyoruz.
Devlet Bahçeli bu anlamda Tayyip Erdoğan’dan daha dikkatli ve daha rikkatli.
MHP’nin seçime giderken kullandığı, liderinin değişik illerde partisi tarafından düzenlenen mitinglerde hiç çekinmeden tekrarladığı “Aday belli, karar kesin” sloganı doğrudan Tayyip Erdoğan’ın sahiplenildiğinin işareti.
Erdoğan’ın yapılacak seçimde de cumhurbaşkanı adayı olacağını, Türkiye, AK Parti’den önce MHP’nin ve lideri Bahçeli’nin açıklamalarından öğrendi.
Şu yakınlarda da bir başka benzer girişime tanık olunuyor.
Yakın zamanlara kadar iktidar sözcülerinin ağızlarından kişiliği ve partisi hakkında tek olumlu sözcük işitmediğimiz Meral Akşener ile İYİ Parti’ye, birlikte olduğu Millet İttifakı’nı terk edip yanlarına gelme teklifleri sırasında övücü cümleler de kullanılıyor.
“Galiba o da benim gibi” diyebileceğim kadar bu gelişmeden rahasızlık duyduğunu belli ediyor Akşener.
Fakat unutmayın, sonuçta o da bir politikacı. Bir önceki seçimde “Ben kazanacağım” gerekçesiyle muhalefetin ortak aday çıkarmasını engelleyerek Tayyip Erdoğan’ın -hem de %52 oyla ve ilk turda- cumhurbaşkanı seçilmesini o sağlamıştı.
İktidar cephesinin seçime doğru yol alınırken izlemek üzere benimsediği anlaşılan birkaç aşamalı planında, ‘6’lı masa’yı İYİ Parti üzerinden dağıtma ayrıntısının da bulunduğu anlaşılıyor.
İki taraftan birbirleriyle ilgili verilen mesajları ‘asla bir araya gelemeyecekleri’ biçiminde yorumlayanlar da var siyaset gözlemcileri arasında, ‘tarafların birbirine ısınma temrinleri’ olarak yorumlayanlar da…
Hangi öngörünün doğru olduğunu bugünden kestirebilmem mümkün olmuyor.
Bizde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mısır devlet başkanı el-Sisi’nin el sıkışma fotoğrafına bakıp “Yıkıldım” diyenler yine de çıkabiliyor, bu da bir şey. Sanıyorum, o fotoğraftaki ikinci devlet başkanının ülkesinde öyle bir hisse sahip olsalar bile bunu başkalarıyla paylaşmaya kalkışacak pek insan yoktur.