Fehmi Koru: Bir koyup üç alma senaryosu ve muhtemelen Türkiye’nin önüne dayatılan seçenek, ‘‘Tarafını belirle’’

Fehmi Koru: Bir koyup üç alma senaryosu ve muhtemelen Türkiye’nin önüne dayatılan seçenek, ‘‘Tarafını belirle’’

Fehmi Koru*

Önce senaryoyu yazayım:

‘‘Ukrayna’nın ülkeyi işgal eden Rus ordusu karşısında en zayıf direnme noktası, uçaklardan üzerlerine yağdırılan füzeler… Ukrayna’nın elinde Rus yapımı S-300 savunma sistemi var, ama sistem hem eski hem de yetersiz; S-400 olsa direniş düşürülecek Rus uçaklarıyla müthiş kuvvet kazanır… S-400 füze savunma sistemi kimde var? Türkiye’de.. Rusya’dan satın aldığı S-400 sistemi Türkiye’nin başının derdi. İstese de kullanamıyor.. En iyisi onu Ukrayna’ya göndermek; nasıl olsa ABD buna yardımcı da olur. Sonrasında, ABD Türkiye’ye bu yüzden koyduğu ambargodan vazgeçtiği gibi, S-400 yerine daha önce ayak sürüdüğü Patriot sistemini de gönderebilir.. Ayrıca, üretim ortağı olduğu, parasını da ödediği halde Türkiye’ye uygulanan S-400 ambargosu yüzünden konulan F-35 jetleri üzerindeki engeli de kaldırıverir ABD…’’

Senaryoyu nasıl buldunuz?

‘Bir koyup üç almak’ diye ben buna derim işte.

Yanlış anlaşılmaması için hemen uyarayım: Yukarıda yazdığım senaryo bana ait değil. ABD’nin özellikle iş dünyasına hitap eden tiraj şampiyonu gazetesi Wall Street Journal’da Paul Kolbe imzasıyla çıkan ‘‘Türkiye’nin Rusya’dan aldığı füzeler Ukrayna’yı savunabilir’’ başlıklı makaleden aynen aktardım.

Kalbe öyle sıradan biri değil. 25 yıl CIA adına sahada çalışmış. Şimdi de Harvard Üniversitesi’ne bağlı bir merkezin (Belfer Center for Science and International Affairs) başında.

Makalede Ukrayna’nın elindeki S-300’lerden Türkiye gibi NATO ülkesi olan Bulgaristan, Yunanistan ve Slovakya’da da bulunduğu vurgulanıyor. Onlar gönderebilirler, ama ellerindeki çağı geçmiş bir sistem ve zaten ondan Ukrayna’da da var. Ukrayna’nın ihtiyacı olan uzun menzilli, yüksek hedeflere tırmanabilen hava savunma sistemi. Yani S-400.

[‘‘Neden ABD Patriot füze savunma sistemini doğrudan Ukrayna’ya göndermiyor da Türkiye’nin elindeki S-400’ü göndermesi gerekiyor’’ sorusunun cevabı makalede yok.]

Kolbe yazısını şöyle tamamlıyor:

‘‘Türkiye elindeki S-400’leri Ukrayna’ya vermekle Ukrayna’ya, NATO’ya, ABD’ye ve kendisine iyilik yapar; tek zarar Rusya’ya verilmiş olur. NATO içerisinde ihtilafa yol açmak için Türkiye’ye sattığı kendi yapımı S-400’lerin Ukrayna kentlerini bombalayan Rus jetlerini düşürmek amacıyla kullanılması şairane bir adalet olacaktır.’’

Evet, aynen öyle, ‘şairane adalet’…

Saçma mı geldi, okuyunca etrafı rahatsız edecek derecede güldünüz mü?

Gülmeyin.

Çatışmalar Ukrayna’da oluyor, Ruslar Ukrayna kentlerini harap ediyor, Ukraynalılar ölüyor, ancak bu yerel bir savaş değil. Geriye çekilip gelişmeye geniş açıdan baktığımızda bir tarafında uzak bir ülkenin varlığını hemen farkedebiliyoruz: Amerika’nın… Onun hemen yanıbaşında Avrupa Birliği ülkeleri var. NATO genel sekreteri çatışmalar başlar başlamaz ‘‘Bu bir Avrupa savaşı’’ tespitinde bulunmuştu.

Ukraynalılar, buna göre, Avrupa -bir dereceye kadar da ABD- adına savaşıyorlar…

Yeni dünya düzeni

Geçen yüzyılda Avrupa’da çıkan her savaş sonrasında bir ‘yeni dünya düzeni’ ile tanışılmıştır.

İlk savaş olan Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) sonrasında belli başlı imparatorluklar yerlerini ulus devletlere bırakmış, Osmanlı İmparatorluğu sınırlarından 20’den fazla bağımsız ülke çıkmıştı.

Daha sonraki Avrupa savaşı olan İkinci Dünya Savaşı (1939-1945) ardından, milyonlarca cana mal olan çapta çatışmaların bir kez daha yaşanmaması gerekçesi kullanılarak oluşturulan yeni ‘yeni dünya düzeni’ ihtilafları müzakerelerle çözmeyi amaçlayan Birleşmiş Milletler sistemini getirmişti.

Sonraları Afganistan’da ve Ortadoğu’da savaşlar çıksa da, Avrupa sıcak çatışmaların dışında kaldığı için olacak, çok istense de onların ardından yeni bir ‘yeni dünya düzeni’ ile karşılaşılmadı.

Ukrayna ile galiba bir kez daha farklı bir dünya düzeni kapımızda.

Kimileri ‘‘Yeniden iki kutuplu dünya olacak’’ görüşünde. Olabilir tabii; ancak Ukrayna’da kısa sürede sonuç alabilseydi Rusya, bu daha kolay olabilirdi. Oysa tam tersi oldu: En son sistem silahlara sahip olduğu bilinen, işgal gücü olarak Ukrayna’ya 65 km uzunluğunda tanklarla saldırabilen Rus ordusu 25 gündür Kiev’e varamadı.

En son böyle bir durumla ‘Soğuk Savaş’ yıllarında karşılaşılmıştı. ABD ile askeri açıdan eş güçte olduğu sanılan Sovyetler Birliği, Afganistan’daki düzensiz savaşta (1979-1989) yerel direniş karşısında çaresiz kalmıştı.

On yıl süren işgal Rus ordusunun yenilgisi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla sona ermişti.

Putin Rusyası ve Biden ABD’sinin nihai amaçları

Rus ordusunu Ukrayna’ya gönderen Vladimir Putin’in nihai amacının yüzyıllar boyu Moskova’da hüküm süren Çarlar ile 70 yıla yakın Sovyetler Birliği’ni yöneten kadroların hedeflerinden farksız olduğu ortada: Ukrayna üzerinden ‘yakın çevre’ bildiği bölgedeki ülkelere ‘‘Bizimle beraber olmazsanız akıbetiniz bu’’ mesajını vermek…

Bu mesaj verilebildi mi Ukrayna’da?

ABD ve müttefikleri de, Rusya-Putin tarafından açılmış bu yolu bir başka nihai amacı gerçekleştirmek için kullanıyor mudur?

Ukrayna’da ülkesini batağa saplamış görüntüsü yüzünden gücünü yitirmiş Vladimir Putin’le dişleri sökülmüş zayıf bir Rusya’ya tahammül etmek veya Putin’in konumunu kaybetmesiyle yandaş hale gelmiş Rusya’yı yanlarına çekmek…

Tabii işlevsiz kaldığı için önemsizleşen NATO’yu diriltmek de bir yan beklenti olabilir.

Ya Türkiye’nin durumu?

Makaleden önümüzdeki dönem için Türkiye’ye biçilen rolün izleri alınabiliyor.

İsrail cumhurbaşkanı, Yunanistan başbakanı, Birleşik Arap Emirlikleri veliahtı şu yakınlarda Türkiye’den geçti. Ülkemiz son gelişmelerde merkezi rol oynar görünüyor. Rusya’ya tam karşı çıkılmıyorsa da galiba artık bu duruma bir son verilmesi bekleniyor.

Makaleyi ben böyle okudum.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.