Fehmi Koru: 'ByLock' konusunu yeniden düşünmeye ne dersiniz?

Fehmi Koru: 'ByLock' konusunu yeniden düşünmeye ne dersiniz?

Fehmi Koru*

Sabahın köründe okuduğum gazetede sıradan edasıyla bir haber yer alıyordu.

Okuyalım:

"Manisa’da FETÖ/PDY’ye yönelik soruşturma kapsamında “ByLock” kullandıkları iddiasıyla gözaltına alınan 36 zanlı, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı.

Manisa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması’na (FETÖ/PDY) yönelik soruşturma kapsamında “ByLock” kullandıkları iddiasıyla haklarında yakalama kararı çıkarılan 250 şüpheliye yönelik çalışma devam ediyor.

Soruşturma kapsamında 33 şüphelinin daha gözaltına alındığı, böylelikle yakalanan şüphelilerin sayısının 128’e çıktığı belirtildi.

Emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edilen 61 zanlıdan 36’sı, çıkarıldıkları mahkemece tutuklandı, 25’i ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.

Gözaltındaki 67 şüphelinin emniyetteki işlemlerinin sürdüğü öğrenildi.

FETÖ/PDY’ye yönelik soruşturma kapsamında “ByLock” kullandıkları iddiasıyla haklarında yakalama kararı çıkartılan 250 şüpheliden 82’si, 15 Temmuz’da gözaltına alınmış, bu zanlıların arasında örgütün esnaf yapılanması ile kamu görevinden ihraç edilenlerin de bulunduğu öğrenilmişti.”

Bu bugünün gazetesi haberi; dün de başka il veya ilçelerden benzeri operasyon haberleri vardı; hiç kuşkum yok, yarın da başka bir yerlerde yine topluca gözaltına almalar yaşanacak…

ByLock ve kanıt olma değeri

FETÖ ile mücadele ediliyor ve bu konuda en önemli kanıt telefonlara indirilen ‘ByLock’ programı ya.. onun gereği böyle yerine getiriliyor.

Benim anlamakta zorlandığım konu şu: Telefonuna o programı indirmiş kişilerle ilgili çalışmayı MİT hayli zaman önce bitirmiş bulunuyor. Tam 215 bin 92 kişi programı telefonuna indirmiş. Hepsinin ismi ve telefon numarası belli. MİT, yaptığı çalışmayı, gereğinin yerine getirilmesi için, aylar öncesinden ilgili devlet birimlerine ulaştırmıştı.

Sorum şu: Eğer her ‘ByLock’ kullanıcısı ‘FETÖ örgütü üyesi’ sayılacak ise neden Manisa’daki kullanıcılara yönelik ‘operasyon’ şimdiye kadar geciktirildi?

Devlet nasıl ‘ByLock’ kullanıcılarını biliyor ise.. telefonuna o programı indirmiş olan kişiler de kendilerini biliyor ve polisin bir gün kapılarına geleceğinden haberdarlar demektir.

Her gün onlarca, hatta yüzlerce kişinin aynı gerekçeyle gözaltına alınması bu yönüyle dikkat çekici: O insanlar bir gün kapılarına gelineceğini bildikleri halde kaçmak yerine başlarına geleceğin gelmesini bekliyorlar…

Gözaltına alınanlardan önemli bir miktarı yargılanmak üzere tutuklanıyor; tutuklama sebeplerinden birinin delillerin karartılması, diğerinin de kaçma ihtimali olduğunu artık ezbere biliyoruz.

Haklarında hukuki işlem yapılan bu insanlarla ilgili ‘delil’ ByLock programı kullanmak olduğuna göre.. ortada ‘delil karartma’ ihtimali yok demektir; aylardan beri sırf o sebeple insanlar gözaltına alındığı ve tutuklandığı halde ByLock kullanıcıları kaçmadığına göre.. her iki ‘tutuklanma’ sebebi birden ortadan kalkmış olmuyor mu?

İsterseniz saflığıma verin, ama bu soru benim beynimi kurcalıyor işte.

Yalnızca telefonlarında ‘ByLock’ programı kullananlar değil, bir ‘ByLock’ kullancısı tarafından telefonla aranmış olanlar bile ‘şüpheli’ sayılıyor; bunu da Cumhuriyet gazetesi davasında yargılanan gazetecilerden bazılarına atfedilen ‘suç’tan öğrendik. İddianamelerde böyle bir suçlama var.

Peki de, bir insan arandığında, kendisini arayan kişinin telefonunda ‘ByLock’ programı yüklü bulunduğunu nasıl bilebilir?

Biliyorum, 15 Temmuz hain darbe girişimi sonrasında başlatılan mücadele sırasında bu tür sorular sorulması hoş karşılanmıyor.

Taban.. orta.. ve tavan…

En başlarda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kullandığı tabirle, ‘FETÖ’ bir piramide benzetilmiş ve “Piramidin tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet” tanımı yapılmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu tespiti, 22 Ekim 2015 tarihinde, Hukuki Araştırmalar Derneği(HUDER) heyetini kabulünde dile getirmişti.

Bu tespitten, ‘tavan’ın hukuken sorumlu tutulacağı, ‘orta’da yer alanların ticari çıkarlarına gem vurulacağı, ‘taban’ın da aydınlatılıp kazanılmaya çalışılacağı sonucunu çıkarmıştım.

Öyle olmadı.

Taşradan gelmiş veya evi uzak olup örgütsel bağı bulunmadığı halde yurtlara sığınmış öğrenciler, kendilerinden yaşça büyük birilerinin talebi üzerine ‘ByLock’ indirmek zorunda kalmışsa.. sevdiği bir dostu, örgütle hiç ilgisi bulunmadığı halde bir işadamına, bir akademisyene “Aramızda haberleşmede bunu kullanalım” masum teklifiyle programı indirttiyse..

Ben ‘ise’ kuşkusuyla yazıyorum, ama böyle emrivakilere muhatap olmuşların sayısının hiç de az olmadığını biliyorum.

‘Taban’ bir tarafa, piramitle hiçbir biçimde ilgisi bulunmayan insanlar bile ‘ByLock’ yüzünden çile çekiyor.

Kimi tutuklu, kimi ise kalbi çarpa çarpa kendi kapısının çalınmasını bekliyor…

Geçenlerde içerisinde 400’den fazla ismin yer aldığı ‘ByLock’lı gazeteciler’ listesi yayımlandı, şöyle bir göz gezdirdim; ‘FETÖ’ bağlantısı hiçbir biçimde söz konusu olamayacak kişiler de vardı listede.

Etrafta ‘ByLock’ın örgüt ilişkisi için en önemli kanıt sayılmasının ‘FETÖ oyununa gelmek’olabileceği de konuşulmaya başlandı.

Ne yapılmalı

Galiba tekrar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘piramit’ tespitine dönülmesi ve hain darbe girişiminde yer almış, darbecileri yönlendirmiş, yaptıklarına destek çıkmış, yani ‘ihanete’sapmış olan ‘tavan’ ile hukuken hesaplaşılırken.. iş hayatını o yapıyla iç içe kurmuş olanların ticari bağlarını koparmalı.. ancak aslında o yapının mağduru sayılabileceklerle ilgili kanaat de yeniden gözden geçirmeli…