Fehmi Koru: CHP liderini partisinin eski liderleriyle bağdaşmayan söz ve eylemleri yüzünden kim taşladı? Cevap: MHP lideri

Fehmi Koru: CHP liderini partisinin eski liderleriyle bağdaşmayan söz ve eylemleri yüzünden kim taşladı? Cevap: MHP lideri

Fehmi Koru*

Eskiler “Yiğidi öldür, hakkını yeme” diye boşuna dememişler.

Hakkı teslim etmek önemli.

AK Parti heyetinin HDP’ye gerçekleştirdiği ziyareti ‘doğal ve doğru’ bulmak her yiğidin yapabileceği bir yorum değildi. Politikacılar genellikle zihniyetlerini kendi sözleriyle yoğurdukları seçmen kitleleriyle ters düşmek istemezler çünkü. HDP konusundaki görüşleri her zaman sert olmuş MHP’nin lideri, sırf ittifak ortağını üzmemek için, en zoru kabullendi.

Ziyaret için ‘doğal ve doğru’ tespitini yapan politik figür, MHP lideri Devlet Bahçeli.

Böylece hakkı teslim etme borcumu ödemiş olduğumu sanıyorum.

Yalnız ziyareti onaylamakla da kalmadı MHP lideri, HDP’ye yönelik nice sözler, kapatma niyeti ve bu yolda tereddüdü olanları teşvik, yasal bir parti olmasına rağmen HDP’yi terör örgütüyle eş-değerde görme gibi bir geçmişi bulunan AK Parti’nin, bir heyetle kapısına kadar giderek verdiği yeni görüntüde terslik ve tutarsızlık aradığı için, muhalifleri ve bu arada CHP’yi ve lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu da, çok sert ifadelerle eleştiren yine o…

MHP lideri Devlet Bahçeli…

En dikkat çekici cümlesi şu MHP liderinin:

“Kılıçdaroğlu’nun hiçbir söz ve eylemi CHP’nin geçmiş genel başkanlarıyla bağdaşmamaktadır.”

Bir günde iki dikkat çekici değerlendirmenin politikacılardan gelmesine pek hazırlıklı değiliz; bunu da başardığı için ayrıca övülmeyi hak ediyor MHP lideri.

Gerçekten de dediği doğru: Kemal Kılıçdaroğlu CHP’nin çok partili dönemde başında görmeye milleti alıştırdığı genel başkanlara hiç benzemiyor.

İsmet İnönü’den Deniz Baykal’a uzanan doğrusal çizgiyle bir ilgisi yok Kılıçdaroğlu’nun…

1980 askeri darbesi sonrasında CHP kapatılmıştı, yeniden açılması mümkün hale geldiğinde, o yola başvurmak yerine yeni bir partiyle -DSP ile- yoluna devamı daha doğru bulan Bülent Ecevit bir miktar istisna sayılabilir.

Belli bir anlayışı ‘gardrop Atatürkçülüğü’ ile yaftalayan, Necmettin Erbakan’ın MSP’si ile ‘tarihsel yanılgı’ değerlendirmesi eşliğinde koalisyon ortaklığı yapan da Ecevit’ti.

Kabul edelim ki, CHP’nin şimdiki lideri, Kemal Kılıçdaroğlu, kendisinden önceki genel başkanların izledikleri çizgiyle bağdaşmayan özelliklere ve icraatlara sahip.

Parti kapatılmasına karşı çıkıyor.

Kendisinden önceki başkanların seçilmesin diye 367 bahanesi icadını Anayasa Mahkemesi önüne götürdükleri -bu arada kendisinin de başvuru heyetinde yer aldığı- Abdullah Gül’ü bir önceki seçimde cumhurbaşkanı seçtirmeyi bile düşünmüştü.

‘Post-modern müdahale’ ile hükümet devirmiş askerlerin vesayet altında tuttukları Türkiye’nin en önemli -hatta simgesel- görüntüsü olan başörtüsü yasağının fiilen sona ermesinde belirleyici rol oynadığını kendisi açıkladığı gibi, yasağın bütünüyle kaldırılması amacıyla yasa değişikliği teklifini de yine o yaptı.

Gerçekten de, yalnızca bu birkaç başlık bile, Kemal Kılıçdaroğlu’nu ve onun lideri bulunduğu CHP’yi, eski genel başkanlardan ve eski CHP’den farklı hale getirmeye yetiyor.

CHP’nin bu yeni hali, tarihsel olarak temsil ettiği, siyasi hayatımızda varlığına alışılmış alandan CHP’nin ayrıldığının ilanı anlamına geliyor.

Siyaset boşluk kabul etmez. Var olan bir alan boşalmış veya boşaltılmışsa o alan başkaları tarafından doldurulmaya açık hale gelmiş demektir.

Günümüzde acaba hangi politik görüş ve o görüşün kurumsal kimliği, eski CHP’nin vaktiyle karşıladığı işlevi yerine getiriyor olabilir?

Eskiden CHP’nin politik alanı etkileyebildiği dönemlerde, insanların özgürlüklerinin basit gerekçelerle kısıtlanabildiğini, basının baskı altında tutulduğunu, partilerin kapatılmasında rol oynandığını, millete haksızlıklar yapıldığını, yaşatılan ekonomik sıkıntıların ekmeğin karneye bağlanmasına yol açtığını, ülkenin geri bıraktırıldığını ve bunlara benzeyen daha nice eleştirileri, AK Parti sözcülerinin -özellikle de genel başkanı Tayyip Erdoğan’ın- ağzından her fırsatta işitmişizdir.

Kılıçdaroğlu CHP’si ise, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala başta olmak üzere cezaevlerinde tutulan, şarkıcı Gülşen gibi bir şaka yüzünden gözaltına alınıp sonradan hareketleri kısıtlanan kişilere yapılanın yanlışlığını söylüyor.

Dün bir fırıncı bazı sözleri yüzünden gözaltına alınmıştı; muhtemelen buna da karşı çıkmış olabilir yeni CHP…

Hak ve özgürlükler taraftarı bir yerde duruyor Kılıçdaroğlu ve başında bulunduğu parti.

Ülkeyi geri bıraktığı ithamına muhatap partinin lideri, ABD’de bilim yuvalarını ziyaret edip oradan ülkeye mesajlar iletilmesini sağlıyor, İngiltere’ye gidip uluslararası sermayenin yeniden Türkiye’ye yatırım yapmasının ön şartlarını oluşturmaya çalışıyor, yaşanan ekonomik sıkıntılar için çözümler üretme çabası içerisinde…

Bunlar gerçekten de CHP’den ve liderlerinden şimdiye kadar görülmeyen söylem ve girişimler…

Liderinin farklı bir kulvara yöneltmesiyle CHP tarafından terk edilmiş alan da boş değil. Geçmişte CHP’nin yaptığı ileri sürülen ve bu yüzden eleştirilere muhatap edilmesini getiren ne varsa, onları savunan, o yoldaki uygulamalardan yana tavır alan politikacılar günümüzde yine var.

Sözleri ve eylemleri CHP’nin eski genel başkanlarına benzeyen politikacılar günümüzde de eksik değil.  

Eski CHP’nin yeri yine dolu.

Aynı işlevi günümüzde üstlenenler yine var.

Bazıları CHP’nin fazla uzağında değil o tiplerin, muhtemelen eskiye bakıp dövünenler CHP içerisinde de bulunuyor; ancak eski CHP zihniyetini benimsemiş başkaları da politik alanda varlıklarını hissettiriyorlar.

CHP’ye ve şimdiki liderine bakıp geçmişle mukayesede bulunan ve gördükleri fark yüzünden hayıflananlar aslında boşuna üzülüyorlar.

Sözü buraya kadar getirmişken, “Eski CHP’nin yerini günümüzde hangi politik çizgi dolduruyor?” sorusuna da cevap vermek isterdim, ancak kendimde o cesareti bulamıyorum.

Cesaretsizliğimi bağışlayın.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.