Fehmi Koru (Star, 12 Haziran 2012)
Hükümet yargı alanında varolan sıkıntıları ortadan kaldırmak için‘reform paketi’hazırlayıp birbiri ardına Meclis’e sevk ediyor.‘3. Reform Paketi’Genel Kurul’da,‘4. Reform Paketi’de Bakanlar Kurulu gündemine girdi. Hükümetin‘reform’dediklerine daha önce genellikle sahip çıkan bir‘çevre’bu kez farklı bir tavır aldı.
CMK’nın 250. maddesinin değiştirilmesiyle ‘özel yetkili mahkemeler’in (ÖYM) işlevsiz kalacağını, görüntü ve ses kayıtları yayınının yasaklanmasının Ergenekon davalarını sekteye uğratacağını ileri sürüp“Darbeciler salınır, sisteme müdahaleler dönemi yeniden başlar”diyor o‘çevre’...
‘Darbe’denilince hepimizin kulakları dikleşiyor elbette... O günlerin geri gelmesini bir avuç güç delisi dışında kim ister? Askerin yeniden milletle yakınlaşma çabasına girdiği, bunun adımlarını ciddi biçimde attığı bir ortamda soruyorum bu soruyu. Türkiye’de asker dışında kim‘sisteme müdahale’anlamında bir‘darbe’gerçekleştirebilir ki?
Neyse... Benim üzerinde durmayı değerli bulduğum soru “Darbeler dönemi sahiden geri gelir mi?” sorusu değil. Kısa süre önce kendi penceremden bakınca neler gördüğümü o soruya cevap teşkil edecek biçimde yazmıştım zaten...
Esas soru şu: Yeni düzenlemelere karşı çıkanlar neden bunu kırıcı bir söylemle ve aleni biçimde yapıyor?
‘Çevre’ dediğime bakmayın, birkaç bireysel çıkıştan söz etmiyorum; gazeteler, televizyon kanalları ve görüşlerini yayabilecek kalemlerden oluşuyor o ‘çevre’. Daha önce, ‘MİT’ üzerine kopan tartışmada da, yine hep birlikte tavır aldıklarını görmüştük o‘çevre’nin...
Nitekim, şimdiki gelişmelere bakarak “Cemaat ile Ak Parti çatışıyor” sonucunu çıkartanlar var; benim ‘çevre’ dediğime ‘Cemaat’ veya ‘Hizmet’ adını uygun görerek...
Önce neden ‘Cemaat’ veya ‘Hizmet’ yerine ‘çevre’ dediğimi açıklayayım: MİT tartışmasıyla başlayan ve değiştirilmek istenen iki yasa maddesiyle yeniden tırmanan süreçte o‘çevre’nin takındığı tavrı fazla uzağında durmadığım ‘Hizmet’in bugüne kadar izlediği yöntemle bağdaştıramıyorum...
Geçmişte de hükümetin bazı tasarruflarından rahatsızlık duyduğu, AB kapsamında değiştirilmek istenen bazı maddelerin ifade biçimine itiraz ettiği olmuştu‘Cemaat’denilen yapının; rahatsızlığını yayın organlarında olağanüstü nazik ifadelerle gündeme getirirken itirazın hukuki gerekçeleri eşliğinde alternatif madde tekliflerini değişik kanallardan hükümete ulaştırmıştı.
Yöntemin sonuç almada etkili olduğunu göz hizamda cereyan eden örneklerden biliyorum.
Sözün kısası, belirli bir ‘çevre’ tarafından şimdilerde“Yoksa darbe olur ha” tehdidi eşliğinde yürütülen kampanya, eleştirilerin dozu ve kullanılan (veya kullanılmayan) yöntem yüzünden‘Cemaat’yapısının işine benzemiyor.
Korkutularak yapmak istediklerinden vazgeçmesi beklenen siyasilerin‘darbeler’konusunda kendileri kadar hassas olduklarını bilmez olabilir mi‘Cemaat’yapısı içinde yer alanlar?
Maksat eleştirilen maddelerin zararlı sonuçlar vereceği endişesi olsaydı, ya da ‘Cemaat’da denilen yapı böyle bir endişeye kapılsaydı, eskiden benzer durumlarda devreye soktuğu söylem tarzı ve yöntemle sorunu kolayca çözebilirdi.
Şimdilerde yürütülen kampanyayı ‘Cemaat’ sahneye koymuş olamayacağına göre, bunu yapan ‘çevre’ hangi ‘çevre’dir acaba?