Fehmi Koru*
Beklenen oldu: Türkiye sınırlarının güvenliğine tehdit teşkil ettiğine inandığı PKK uzantısı PYD/YPG unsurlarının ABD eliyle ‘sınır güvenlik gücü’ne dönüştürülmesini engellemek için Afrin’e müdahalede bulundu.
İlk gün obüsler, toplar eşliğinde ve F-16 uçaklarının havadan yağdırdığı bombalarla ‘düşman’ bellenen hedefleri döven Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK), tankları sınırın öte tarafına geçirmesiyle kara harekatını da başlatması bekleniyor.
Türkiye’nin ‘düşman’ saydığı unsurlar IŞİD/DAEŞ’e karşı mücadelesinde ABD’nin bölgedeki en yakın müttefikleri. ABD başlayan askeri müdahaleye ilk anda fazla bir tepki vermedi. ABD’de Trump hayli zorda; bütçe geçmediği için devlet mekanizması dünden itibaren kilitlendi.
Bir süredir Türkiye’nin birlikte hareket ettiği Rusya ise, bölgede uyguladığı yabancı uçakların uçuşlarını yasaklamaktan vazgeçmişe benziyor.
Türkiye’nin Suriye’de çözüm için oluşturduğu ittifakın üçüncü ortağı İran da Türkiye’nin Afrin harekatına destek veriyor.
Görünür tek güçlü itiraz Suriye’nin bütününde egemenliğini yeniden kurma gayretindeki Şam yönetiminden geldi; Şam yönetimi adına açıklama yapanlar Afrin üzerinde uçan Türk uçaklarını düşürme tehdidinde bulunuyor.
Hatırlar mısınız, bilmiyorum, ben hatırlatayım: İkinci Körfez Savaşı (2003) sırasında, ABD ile birlikte Irak’ın işgaline katılmayan Türkiye’nin, güvenlik kaygılarıyla, ülkenin kuzeyine müdahale etmek zorunda kalacağından ve bu yüzden Amerika ile savaşma ihtimalinden söz edenler çıkmıştı.
Irak yüzünden öyle bir çatışma yaşanmadı.
Acaba Suriye’de öyle bir noktaya varılabilir mi?
Daha doğrudan sorayım: ABD Türkiye ile savaşır mı?
ABD’nin böyle bir çatışmacı tavrı benimseyebileceğini kimseler düşünmüyor. Sonuçta iki ülke arasındaki ‘ittifak’ ilişkisi son zamanlarda zayıflamış görünse bile, Türkiye ABD için kolay vazgeçilebilecek bir ülke değil.
Yine de Washington’da Türkiye’ye ciddi bir ders verme yanlısı güçlü bir lobi var ve onlar şimdikine benzer ortamlarda başlarını çıkartabilirler.
En muhtemel ve Ankara’nın da Afrin harekatını başlatmakla değer verdiğini belli ettiği senaryo, ABD’nin PYD/YPG ile flörtünü Türkiye’nin Afrin harekatıyla birlikte sona erdireceği beklentisidir. Kürtler bir kez daha ABD tarafından kendi hallerine bırakılabilir.
Şah döneminde, İran’ın, Saddam’ın Irakı’na karşı isyana kışkırttığı ve ABD ile İsrail’den temin ettiği silahlarla desteklediği Molla Mustafa Barzani’nin sonunda yaşadığı hayal kırıklığının bir benzeri bir daha yaşanabilir.
Molla Mustafa Barzani’nin devletleşerek Irak’tan ayrılma hayali, Şah ile Saddam’ın Cezayir’de anlaşmasıyla (1975) suya düşüvermiş, Amerika desteklediği isyanın sona ermesini seyretmekle yetinmişti.
Aynı durum şimdi de yaşanırsa şaşırtmamalı.
Bizi esas düşündürmesi gereken ise, daha küçük bir ihtimal de olsa, Rusya’nın uçuşa yasak alan uygulamasını kaldırarak yeşil ışık yaktığı, ABD’nin ise Washington’tan yapılan çelişkili açıklamalarla göz yumulabileceği sinyali olarak algılanan tavrıyla, Türkiye’nin bir tuzağa düşürülmesi ihtimalidir.
Suriye kökenli olan ve bir süre Washington’daki Carnegie kurumunda çalışmış bir uzman, Sami Moubayed, Gulf News’de yayımlanan yazısında şu yorumu yapabildi:
‘‘Kürtler ile Rusya ve İran tarafından gizlice kışkırtılan açık savaş, sonunda onu (Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan kast ediliyor) zayıflatabilir veya en azından önümüzdeki yıllar boyunca meşgul edebilir. En sonunda, İran ve Rusya onun hemen ortadan kalkması şansının düşük olduğunu ve uzun vadede Kürtleri ezme başarısı gösterebileceğini anlayabilir de. Süreç içerisinde Trump ile ilişkisi yok olduğu gibi NATO üyeliği de muhtemelen olumsuz etkilenecektir. Kürtler ile bitmez tükenmez savaş sadece Erdoğan’ın sayıları çok olan ve hepsi de onun sonunu görmek için bekleşen düşmanlarına yarayacaktır.’’ Yazının başlığı şu: ‘‘Kürtler ile savaş Erdoğan’ın düşmanlarının işine yarayacaktır.’’
İlk elde kaba-saba bir değerlendirme gibi gelse de, Moubayed’in bu paragraftaki yorumunun, Washington başta olmak üzere pek çok başkentte geçerli beklentileri yansıttığına eminim.
Dünkü yazım şu satırlarla bitiyordu:
‘‘Adım adım Suriye’ye askeri müdahaleye yaklaşıyoruz. Oraya girince karşılacağımız insanların Fırat Kalkanı’nda karşısında mücadele verilen bölge-dışı güçlerden oluşmuş IŞİD/DAEŞ’ten farklı olarak yerli ve yerleşik halk olduğunu akla getiren bile yok. Rusya veya ABD’nin veya her ikisinin birden Türkiye’yi başına dert açacağı büyük bir oyuna sürükleyebilecekleri uyarısını yapan da… Her şey ne kadar değişti, hayret. İşte bunun için duası makbul olanların ‘‘Allah devleti yönetenlere yardım etsin’’ virdini ağızlarından eksik etmemeleri şart.’’
Savaş başladı, duaya devam.