Fehmi Koru*
“Hatırlar mısınız?” diye soracaktım, ama nereden hatırlayacaksınız; pek çoğunuz gençsiniz ve 2002 yılı gençler için tarih öncesine ait bir zaman dilimi…
Son açıklamalar bana 2002 yılı ortalarında yaşadıklarımızı hatırlatıyor…
Meclis’te bazılarının Türk siyasi hayatının üçüncü kabuk değişimi olarak tanımladıkları bir yenilenmeyi gerçekleştirmeyi amaçlayan anayasa değişikliği paketi oylanıyor…
İlk değişim, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişti (1923); ikincisi, çok partili sisteme geçiş (1946)… Şimdi de parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçilecek; eğer paket Meclis’te bir kazaya uğramazsa ve halktan da yeterli oyu alabilirse…
Anayasa değişikliğinin ortasına bomba bırakmaktan farkı olmayan ses, MHP lideri Devlet Bahçeli’den geldi.
MHP lideri, Meclis’teki kavga-gürültü görüntüsünden memnuniyetsizliğini belirttikten sonra, paketin Meclis’ten geçmemesi durumunda, “Meclis çalışamaz hale geldiği için çalışabileceği bir zemin aranır, millet iradesine gidilir” deyiverdi.
Siyasi terminolojide ‘millet iradesine gitmek’ zamanından önce seçim demek; yani erken seçim…
Hemen ardından, AK Parti’nin ağır toplarından, Anayasa Komisyonu başkanı Prof. Mustafa Şentop’un da, benzer bir görüşü açıkladığı duyuldu.
Onun dediği de şu:
“Bu şartlar, Türkiye’nin yaşadığı süreç, hepsi birlikte dikkate alındığında bunun geçmemesinin neticesi, zorunlu olarak Türkiye’yi bir seçime götürür. Baharda götürür, sonbaharda götürür ama götürür. Kimse engelleyemez seçimi.”
CHP genel başkan yardımcısı Özgür Özel’in “Seçim kararına biz de evet diyoruz” ve HDP sözcüsü Ayhan Bilgen’in “Erken seçim taraftarıyız” açıklamaları ile, siyasi ortam, Albert Albee’nin vaktiyle bizde “Kim korkar hain kurttan?” adıyla sahnelenmiş Broadway oyununa benzemeye başladı.
Burada “Yine” demek gerekiyor…
Yine, çünkü buna benzer bir senaryonun ilk perdesi, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Erken seçime gidelim” repliğiyle 2002 yılının ortalarında açılmış, hatta seçim tarihi olarak “3 Kasım” da Bahçeli tarafından belirlenmişti.
Bugün bir seçim olsa derdini kendi kitlesine anlatmakta zorlanacak parti hangisidir?
MHP değil mi?
Sosyal medya denilen er meydanında parti liderinin AK Parti ve başkanlık sistemi üzerine aylar boyu sarf edegeldiği aleyhte ve olumsuz ifadeler dönüp duruyor.
MHP tabanı liderlerinin tavır değişikliğini anlamakta zorlanıyor.
Bazı MHP milletvekilleri en baştan olumsuz oy kullanacaklarını açıkladı ve öyle de davranıyor; firelere bakılırsa, tavır koymayanlardan da oy vermekte zorlananlar var MHP milletvekilleri arasında…
E, böyle bir ortamda ‘milletin iradesi’ MHP’nin işine gelir mi?
Hakkını yememek için belirtmem gerek: Devlet Bahçeli ‘milletin iradesi’ veya ‘seçim’ sözcüklerini, gidilecek seçimde partisinin ne kazanıp ne kaybedeceğinin muhasebesini yaparak ifade etmiyor.
2002’de de etmemişti…
O yılın Temmuz ayında telâffuz edilmişti ilk “3 Kasım’da seçim” arzusu.
MHP Meclis’te 128 milletvekiline sahipti ve üçlü koalisyonun ortağı olarak hükümetteydi; Devlet Bahçeli de DSP lideri Bülent Ecevit başbakanlığındaki hükümette başbakan yardımcısı konumundaydı (öteki koalisyon ortağı ANAP’tı ve genel başkanı Mesut Yılmaz da başbakan yardımcısıydı).
MHP’li kaynaklarım, kameralar karşısına çıkıp “3 Kasım’da seçim istiyoruz” açıklamasını, Devlet Bahçeli’nin, kimden geldiğini bilmedikleri bir telefon görüşmesi sonrasında yaptığını kulağıma fısıldamışlardı.
İlginç bir dönemdi.
Hürriyet gazetesinin 25 milyon Euro harcanarak yenilenmiş Almanya’daki matbaa tesislerinin açılışı için Frankfurt’a bazı siyasileri davet edip götürmesi rahatsız etmişti MHP liderini…
Benim de tanığı olduğum bir akşam yemeğinde farklı masalarda oturan ANAP’ın önemli isimleri ile DYP yöneticilerinin ileri saatlerde aynı masada toplaşması.. kamuoyuna.. MHP’yi dışarıda bırakacak yeni hükümet formulü üzerinde çalışma olarak yansımıştı.
Aynı günlerde, yine Hürriyet gazetesi, Başbakan Ecevit hakkında sağlık durumunu ön planda tutan yayınlara başlamış, Rahşan Hanım’ın eşine iyi bakmadığı, temizliğine önem vermediği, gıdasına dikkat etmediği tarzında çirkin yazılara da yer vermişti.
Ecevit’in sağlık kontrolü için gittiği hastahane kendisine ‘evde kesin istirahat’ raporu vermişti.
Başbakan, eşinin her zamanki doktorunu değiştirmesi ve hastanenin raporunu rafa kaldırmasıyla görevine devam ediyordu.
Devlet Bahçeli’nin “3 Kasım’da seçim istiyoruz” açıklamasıyla kamuoyu önüne çıkması, Hürriyet’in tavrına ‘Frankfurt kriterleri’ teşhisi koydukları içindi.
3 Kasım’da da seçim yaptırdı MHP…
Kamuoyu yoklamaları bir önceki seçimde yüzde 18 oy almış partinin sandıkta baraja takılma ihtimali olduğunu gösterdiği halde…
Nitekim, 3 Kasım seçiminde baraja takıldı MHP…
Erken seçim, yeni kurulmuş AK Parti’ye iktidar yolunu erkenden açıverdi.
Frankfurt’ta Hürriyet’in konukları arasında AK Parti genel başkanı Tayyip Erdoğan da bulunuyordu.
7 Haziran (2015) seçiminden 80 milletvekiliyle çıktığı gün, “Seçim yenilenmeli” demiş ve 1 Kasım’da yenilenen seçimde partisi 40 milletvekiliyle kaldığında da fazla umursamamıştı MHP lideri…
Paket Meclis’te kazaya uğrar ve seçim kaçınılmaz olursa, sandık nasıl bir sonuç verir? Özellikle MHP için?
AK Partili Prof. Burhan Kuzu ‘2 partili başkanlık sistemi’ adını koymuştu paketin kabulüyle işlemeye başlayacak yeni dönem için…
Beklentisi o zaman gerçekleşir.