Fehmi Koru*
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu en yakınlarından da gelen ABD gezisine yönelik eleştirilerden etkilenmiş olmalı; geziden önce açıklamadığı ABD’ye gidiş sebebini şimdi sosyal medya üzerinden paylaşmasının sebebi bu olmalı.
Hayretler içerisinde kalarak eleştirileri cevaplamak amacıyla attığı mesajını okudum.
İlk hayretim “Ankara’da kalıp sansür yasasını englelemeye çalışmak varken neden siyasi amacı bulunmayan geziye çıktın?” sorusuna cevap olarak sosyal medya mesajıyla duyurduğu şu gerekçe yüzünden:
“Ya her zamanki gibi Meclis’e gidip mücadele edecektik, ancak saray elindeki sayısal çoğunlukla yasayı geçirecekti, yani gençlere yeni bir şey söylemeden bu süreç tamamlanacaktı; ya da gençlerin, yeni bir Türkiye’nin mümkün olduğunu görmelerini sağlayacaktım. Ben ikinci yolu seçtim.”
Daha sahaya çıkmadan yenilgiyi kabul eden futbol takımı acizliği içerisinde bir ana muhalefet partisi…
Hayret ki ne hayret…
Aynı mesajdaki, gençlere “Daha iyi bir Türkiye mümkün” mesajı vermek için ABD’ye gitmek gereğini ise anlamakta zorlandım.
MIT’de, Harvard’ta, Georgetown’da -ABD’nin öndegelen üç üniversitesinde- Türk bilim insanları ve Türkiye’den gitme öğrencilerle görüşüp konuşarak ülkemiz gençlerine ‘vizyon’ verilmiş mi oldu?
İkinci hayretim, mesajının sonuna eklediği bir beklenti.
“Kasım ayını bekleyin, Bay Kemal’i bekleyin” diye bitirmiş mesajını CHP lideri…
Bir zamanlar televizyon kanallarının izleyicileri kendilerinde tutmak için sıkça kullandıkları “Az sonra” duyurusuna benziyor bu mesaj…
Neden kasım ayını bekleyecekmişiz ki?
Siyaset vade verilerek sürdürülen bir uğraş alanı değildir. Bir siyasetçi, muhalefet partisi lideriyse, Türkiye’de şu günlerde herkesi etkisi altına alan sıkıntılar yaşanırken, her günü iyi planlayıp dolu dolu geçirmek zorundadır.
Ekim ayını, iktidar cephesi, seçimi göz önünde tutarak, bayağı iyi değerlendirdi. Muhalefet cephesi ise, kasım ayına, ağustos ayında kamuoyu yoklamalarına yansıyan muhtemel oyundan önemli bir bölümü kaybederek girmiş olacak.
Meclis’ten çıkan ve doğrudan muhalefeti sandıkta başarısız bırakmayı hedefleyen ‘sansür yasası’ da, iktidar açısından, kaydedilen bir başka gol.
Kasım ayında bu tabloyu değiştirecek ne gibi gelişmeler bekleyebiliriz muhalefetten?
ABD gezisinin bir benzerini İngiltere ve Almanya’ya da gerçekleştireceğini gezisini izlemek için kendisiyle ABD’ye giden gazetecilerden işittik.
İngiltere’ye gitme hazırlığı içerisinde olduğu anlaşılan CHP liderine, kurmayları, oraya götüreceği gazetecilerin İngiltere’deki muhalefetle kendileri arasında yapacakları mukayeseden zararlı çıkabileceği uyarısında bulunsalar iyi olacak.
CHP’nin burada yapmayı beceremediğini İngiltere’de iktidarda bulunan Muhafazakar Parti’nin rakibi İşçi Partisi başardı.
Muhafazakar Parti, 2019’da yapılan genel seçimde, oyunu artırarak ve öncesinde 317 olan milletvekili sayısını sandıkta 48 adet fazlalaştırarak başarı göstermişti; rakibi İşçi Partisi ise aynı seçimden oyu %7.9 azalarak ve 60 milletvekili kaybederek çıkmıştı.
Şimdi?
Kamuoyu yoklamaları, İşçi Partisi’nin iktidardaki rakibinden en az 13 puan önde bulunduğunu gösteriyor.
Yenilenen lideriyle, İşçi Partisi, son seçim başarısının mimarı olan başbakan Boris Johnson’u istifaya sürükleyen sıkı bir muhalefet yürüttü, onun yerine gelen Liz Truss’ı da, henüz bir ayını bile doldurmadan, hazine bakanının istifasını sağlayarak zora soktu.
Her an Truss da istifa zorunda kalabilir.
Bunu, İngiliz Parlamentosu’nda iktidar partisinin neredeyse yarısı kadar sandalyesi bulunduğu halde sağlayabildi muhalefet partisi.
Boris Johnson’u istifaya sürükleyen bir-iki skandalın benzerleri Türkiye’de de yaşanmış olsa, bizdeki muhalefet, Meclis’teki milletvekili tablosuna bakarak, kılını kıpırdatmazdı herhalde.
Sansür yasasına karşı halkı yanına çekmeyi sağlayacak sıkı bir muhalefet yürütmek yerine, ‘yeni yüzyıl vizyonu’ gibi içeriği belirsiz bir proje öne sürülerek ABD’ye gidilmesi bana bunu düşündürüyor.
CHP, iktidar cephesi tarafından Meclis’ten çıkartılarak yürürlüğe sokulmuş yeni düzenlemenin, bir yasakçı zihniyetin ürünü tam bir ‘sansür yasası’ olduğunu ve yasağın halkın bütününü ilgilendirdiğini anlatmakta hala zorlanıyor.
Onlar bunu yapmadığı -yapamadığı- için, yeni yasa, bir-iki gazeteyle birkaç TV kanalında yorum yapan gazetecileri ilgilendiren bir düzenleme halkın gözünde.
İktidar cephesi ise yasayla yapılmak istenenin ‘sansür’ olmadığını anlatma çabasını sürdürüyor.
Muhalefet kolayca anlatılabileceği anlatamazken, iktidar çuvala sığmayacak bir söylemi ısrarla canlı tutabiliyor.
Önce yasayla getirilen hapis cezaları için metinde bulunmayan ‘beş şart’ kısıtlaması devreye sokulmuştu iktidar sözcüleri tarafından, aynı sözcüler şimdi de “Bu yasanın neresinde sansür var?” sorusunu tartışma gündemine sundular.
AK Parti’nin TBMM’de dijital medyalar komisyonu başkanı olan milletvekili, “Bizim sansürle ilişkimiz olamaz” deyip kendi hazırladıkları yasayı yargıya havale etmekte; iktidar partisinin grup başkanvekili de, aynı minvalde yaptığı konuşmasında, yasayla sansür getirmediklerini söyledikten sonra CHP’yi Anayasa Mahkemesi’ne başvurmaya davet ediyor.
Muhalefetle alay etmekten farksız iktidar cephesinin bu yaptığı…
Anayasa Mahkemesi’nde denge yeni atanan üyeyle birlikte köklü bir değişikliğe uğradı.
Üyenin atanma biçimindeki uygunsuzluğu bile doğru dürüst tartıştıramadı muhalefet.
Gevşekliğin sebebi, muhalefetin, kamuoyu yoklamalarına bakıp yapılacak seçimi şimdiden kazandıklarına kendilerini inandırmaları herhalde…
İktidarı hafife alan ve sürekli hata yapan bir muhalefet tablosu var ülkemizde.
Kasım ayı müjdesi gerçekten İngiltere seyahati ise, yukarıda o ihtimale karşı çıkar gibi olmuştum ya, yazımın burasında itirazımdan vazgeçiyorum.
Anlaşılan ana muhalefet uzaktan takip kabiliyetine sahip değil, bir konu hakkında bilgi sahibi olabilmesi için ille o yere gidip bizzat görmesi gerekiyor. Kemal Kılıçdaroğlu İngiltere’ye giderse, orada görüşeceği Türk bilim insanları ile öğrencilerimiz ona muhalefetin nasıl yapılması gerektiğini yaşadıkları ülke siyasetinden örnek vererek anlatırlarsa bunun belki yararı dokunur.
Kasım ayını bekleyeceğiz beklemesine de, ekim ayının bitmesine iki hafta var.
Bu arada iktidarın başka hamlelerini izleriz biz de…