Fehmi Koru: Felaket tellâllığı yapmak istemem ama, seçimden büyük dertlerimiz var…

Fehmi Koru: Felaket tellâllığı yapmak istemem ama, seçimden büyük dertlerimiz var…

Fehmi Koru*

Tamam, her bakımdan kritik ve sonuçları itibariyle hayati değerde bir seçime doğru hızla yol alıyoruz; siyasiler ve siyasete yakın duranlar için ülkenin tek gündemi var…

Ancak yine de dünyanın hangi istikametlere savrulduğunu gözden ırak tutmasak iyi olacak.

Ülkemizin bu seçimden daha da kutuplaşmadan, toplumsal dinamiklerin bozulmasına imkan verilmeden çıkması ve seçimin hemen ardından daha bütüncül politikalar izlemeye başlanması şart.

Birinci Dünya Savaşı’na gidilirken Osmanlı’nın durumu gibi

“Beka sorunumuz var” diye içimize kapandıkça, daha gerçek ‘beka’ sorunlarını göğüslemek zorunda kalmamız kaçınılmaz.

Dünyamızın şartları, her geçen gün biraz daha fazla olmak üzere, Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı öncesinde karşı karşıya kaldığı şartlara benzemeye başladı.

ABD’nin Barack Obama döneminde İran’ı nükleer silahlara sahip olmaktan uzak tutmak amacıyla kotardığı anlaşma, Donald Trump tarafından dün rafa kaldırıldı. Anlaşmayı gönülleri bu işe pek yatmayan müttefiklerine kabul ettirmek için özel çabalar göstermesi gerekmişti ABD’nin; aynı ABD şimdi de müttefiklerinin kuvvetli itirazlarına rağmen, nükleer anlaşmayı tek taraflı olarak fesh edebildi.

Evrensel bir kural sanılan “Devlette devamlılık esastır” kuralını tek bir hamleyle geçersiz kılıverdi Trump.

Kuzey Kore ile de İran’la varılan anlaşmaya benzer bir çerçeve kotarma peşinde görüntüsü veriyordu oysa Trump; acaba herhangi bir ülke –adı Kuzey Kore olan da dahil- ‘kalıcı’ olmayabileceğini göre göre, ABD ile anlaşmaya yanaşır mı bundan böyle?

İttifaklar hala duruyor mu, yoksa…

İngiltere başbakanı, Almanya şansölyesi, Fransa cumhurbaşkanı Washington’a kadar gittiler ve yüz yüze görüşmelerde niyetinin yanlışlığını Trump’a aktardılar; buna rağmen seçim kampanyası sırasında ‘felaket’ ve ‘aptalca’ diye karşı çıktığı anlaşmayı fesh etme kararından şaşmayacağını anlayınca tedirginliklerini Amerikan medyasında güçlü mesajlar içeren çıkışlar yaparak tekrarladılar da.

Fransa Cumhurbaşkanı, “Anlaşmanın iptali savaş getirir” dedi, ama dinletemedi.

Önceki gün, İngiltere dışişleri bakanı, New York Times’ta bir makaleyle en son uyarıyı yaptı. “Diğer kanalları izlemiyorum” dediği için söyleyeceklerini Trump‘ın işitmesini sağlamak için çıktığı Fox-TV ekranından, “Vazgeçer ve sorunları savaş-dışı yöntemlerle çözme yolundan ayrılmazsa, Trump’a Nobel barış ödülü verilebilir” peşin rüşvetini bile dile getirdi İngiltere dışişleri bakanı.

Hiçbir girişim sonuç vermedi.

“İttifakı bozmayalım” görüşüyle niyetine karşı çıkan kendi atadığı ulusal güvenlik danışmanı ile dışişleri bakanını görevden aldı Trump; onların yerine bu konuda kendisiyle aynı görüşte olduklarını bildiği iki ismi getirdi.

Müttefikler şimdi hayal kırıklığı yaşıyor olmalı.

“Patron benim, ortağım da tek” diyor Washington

Gözlerine sokarak, müttefiklerine, kimin patron olduğunu gösterdi Trump.

‘Trump Amerikası’nın tek bir müttefiki olduğunu artık Fransızlar da, Almanlar da, hatta Atlantik ötesinde yaşayanlara ‘kuzen’ gözüyle bakan İngilizler de anlamış olmalı.

O tek müttefik İsrail’dir.

Bütün dünyanın muhtemel tehlikeli sonuçları yüzünden uzak durduğu İsrail tarafından başkent ilan edilmiş Kudüs’e büyükelçiliğini taşıma kararında da ısrarlı Trump.

Kararını tek başına aldı ve gelen bütün itirazlara rağmen üç gün sonra muhtemelen İsrail’e kadar da giderek, Kudüs’ü başkent olarak tanıma kararını bizzat hayata geçirecek.

ABD’deki bu yeni havadan cesaret alan İsrail de, işgal ettiği Filistin toprakları üzerindeki baskılarını artırdı, Mart ayında başlatılan ‘Büyük Dönüş Yürüyüşü’ne daha önce pek görülmemiş şiddet yöntemleri uygulayarak mukabele edildi; olaylarda hayatını kaybeden Filistinli sayısı 50’ye yaklaşıyor.

Müttefikleri “ABD olmadan da devam edeceğiz” diyorlar, ancak nükleer anlaşmanın sağlıklı işleyebilmesi ABD’siz neredeyse imkansız.

Washington’un tek taraflı ilan edeceği yeni yaptırımlarla konu daha da içinden çıkılmaz hale geleceği gibi, şimdi “Geri kalanlarla yola devam ederim” mesajları veren İran yönetimi de, bunun işlemeyeceğini görünce, farklı tavır alabilecek.

Suriye denklemini de değiştirecek bir adım Trump’ın kararı.

Kararla, Trump, İran’da bir halk ayaklanmasını ve rejim değişikliğini zorlamayı da amaçlıyor; ancak İran’ın İsrail’e veya İsrail’in İran’a, ya da her ikisinin diğer taraf adına savaşan üçüncü güçlere saldırma ihtimali hiç de küçük değil.

Her iki ülke, İsrail de İran da, ‘kıyamet savaşı’ senaryolarının hesaba katılmasını gerektiren keskin inançlara sahip kadrolar tarafından yönetiliyorlar çünkü.

Türkiye böyle bir ortamda seçime gidiyor.

Sandıktan çıkacak sonuç bu bakımdan da önemli.

* Bu makale FehmiKoru.com'dan alınmıştır