Fehmi Koru*
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan dün Şangay İşbirliği Örgütü toplantısı için Özbekistan’daydı; bugün ise Birleşmiş Milletler’in her yıl bu zamanda yaptığı yıllık toplantı için ABD’ye gitti.
İki önemli toplantı.
Özbekistan’daki toplantıdan ajanslar aracılığıyla medyaya yansıyan fotoğraflardan Türkiye Cumhurbaşkanı için ‘dünya lideri’ olduğu sonucunu çıkaranlara rastlanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan New York’ta çok sayıda ülkenin liderleriyle ikili ve çoklu görüşmeler yapacak, muhtemelen ABD başkanının ev sahibi sıfatıyla vereceği yemekte de bulunacak. BM toplantısından da övünülecek fotoğraflar gelebilir.
Seçime gidiyoruz ve iktidarın sandıkta işe yarayacak her türlü propaganda malzemesine ihtiyacı var.
Bunu anlayışla karşılamak lazım.
Konuya farklı yaklaşanlar ve Şangay toplantısı için “Orada ne işimiz var” diye homurdananlar, fotoğrafa yansıyan görüntü üzerine yakışıksız görüş açıklayanlar olduğunu biliyorum.
Üstelik Kırım’ı işgal etmiş, bir sıcak savaşı başlatmış Rusya Ukrayna’da köşeye sıkışmışken deniliyor…
‘Doğu Türkistan’ konusu AK Parti ve iktidar ortağı MHP için önem taşıdığı halde Çin’le yakın görünme siyaseten sakıncalı olduğu halde…
Şangay İşbirliği Örgütü’ne gönlü yatkın biri Cumhurbaşkanı Erdoğan; son on yıl içerisinde bir çok kez bunu belli eden ve davet gelirse ülkemizi de o örgütte üyelik için düşündüğünü ifade eden açıklamalarını hatırlıyorum.
Fotoğrafa da yansıdığı gibi, Şangay toplantısında birlikte olduğu ülke liderleri arasında kendisini daha rahat hissettiği görüntüsünü veriyor Cumhurbaşkanı Erdoğan…
NATO toplantılarından, Avrupalı ortamlardan aynı rahatlık hissi alınamıyor…
Gerçek bu, ancak bir başka gerçek daha var: Bu son buluşmaya kadar Türkiye Şangay toplantılarında devlet veya hükümet başkanı düzeyinde temsil edilmemişti; bu defa en yüksek düzeyde katılım oldu, ancak üyelik başvurusu yapıldığını duymadık.
Bu da bizi yine aynı sonuca götürüyor: Cumhurbaşkanı oraya büyük ihtimalle o fotoğrafla ülke kamuoyunu etkilemek için ve bir miktar da uzaklardaki birilerine mesaj yerine geçsin diye gitmiş olabilir.
Hakkıdır da; sonuçta seçimde iktidarda kalma veya iktidarı kaybetme mücadelesi verecek AK Parti’nin genel başkanı. Bundan böyle her yaptığı, her söylediği, her attığı adımın seçimle ilişkisi olması doğal.
Daha ötesi?
Türkiye’nin Avrupalı zeminlerde sorunlar yaşadığı bir dönemden geçiyoruz; aynı zamanda Rusya ile yakın görüntüsünün de yararını görüyor ülkemiz. Her iki durumun da siyasete ve seçime dönük yüzleri var.
Yunanistan ile başlayan “Bir gece ansızın gelebiliriz” şarkı sözüyle dillere takılan söz düellosunu yabana atmamak gerekiyor.
Sözlerin hedefi Yunanistan ve Yunan politikacılar görünse bile, Türkiye’den onlara yöneltilen sözlerin daha geniş bir hedef kitlesi olduğu kesin. Bazılarına Türkiye’nin üye olduğu, bazılarına da üye olma çabası içerisinde bulunduğu Avrupalı örgütlerden gelen eleştirilere de bir cevap o sözler…
O sözleri düz ve söylendiği gibi “Bir gece ansızın gelebiliriz” biçiminde okumak da “Bir sabah ansızın sizlerden ayrılabiliriz” olarak da anlamak veya yorumlamak mümkün.
İş oraya kadar varır ve Türkiye Avrupalı olma iddiasını bırakabilir mi, bundan kuşkuluyum. ‘Osmanlı’ geçmişine fazlasıyla önem veren siyasi kadroların da bilmesi gerektiği gibi, Osmanlı Devleti aslında bir Avrupalı güçtü ve bu sebeple varlığı tehdit altına düştüğü zaman ‘hasta adam’ olarak görüldüğünde de Osmanlı için “Avrupa’nın hasta adamı” sıfatı kullanılıyordu.
Garip gelebilir, hatta kendimle çelişkiye düştüğüm bile ileri sürülebilir ama yine de eklemeden duramayacağım: Yukarıya da iliştirdiğim, bazılarımızın ona baktığında kendisi için “İşte dünya lideri” sonucunu çıkardığı o fotoğraf çekilirken, Cumhurbaşkanı Erdoğan, etrafındaki liderlere bakıp “Benim bunlar arasında ne işim var” diye düşünmüş bile olabilir.
Osmanlı padişahları öyle düşünüyorlar ve kendilerini ‘Batılı’ olarak görüyorlardı.
Elbette yalnızca bu sebeple değil, konunun ekonomi boyutu da var: Rusya’dan şimdi doğalgazı daha ucuza alabiliyoruz, fakat arttığı için sürekli övünülen ihracatın yarıdan fazlasını Avrupa’ya yapan bir ülkeyiz. Batı-Doğu çelişkisinin arttığı şu sırada, batının doğudan çekmeyi düşündüğü tedarik zincirinde ülke olarak yer almak beklentimiz de var ve bu açıdan Şangay örgütü ülkelerinin bazısıyla rekabet halindeyiz.
İktidarın ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu gerçekleri görmediğine inanmam. Elbette görülüyor ve bu yüzden de aksine söylemler duyulsa ve bazen o yolda adımlar atılsa da, son kertede Batı ile ipleri kopartmaya veya Şangay örgütüne katılmaya kadar iş vardırılmıyor.
S-400 füze savunma sistemi konusunda da öyle olmadı mı?
ABD ile sorunlar yaşandığı bir dönemde “Bizim başka seçeneklerimiz de var” mesajı verebilmek için Rusya’dan alındı S-400; bayağı yüklü bir fatura da ödendiği halde sistem işler hale getirilmedi ama. Ortağı olduğumuz ve bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne en gelişmiş jetler kazandırırken öte yandan milyarlarca dolarlık yedek parça satma imkanı bulduğumuz F-35 projesinden atılma pahasına hem de.
F-35’ler bizim için imal edildi ama bize değil Yunanistan’a verildi, bize bir önceki nesil F-16 uçağı vermekte bile nazlanıyor ABD.
Şangay örgütü toplantısı için Özbekistan’a biraz da bu yüzden gidiliyor.
Özbekistan’a Şangay toplantısı için gitmenin BM toplantısının hemen öncesine denk gelmesi de herhalde tesadüf değildir. S-400 adımı gibi bir erken uyarı sayılabilir yukarıdaki fotoğrafla verilmek istenen mesaj.
Mesajın Batılı muhataplar tarafından alınıp alınmadığını ise New York’tan gelecek fotoğraflardan öğreneceğiz.
S-400 mesajı ters tepmişti, umarım bu yeni mesaj işe yarar.