Fehmi Koru: Görüşler farklılaşmışsa, yeni bir partiye ihtiyaç var demektir

Fehmi Koru: Görüşler farklılaşmışsa, yeni bir partiye ihtiyaç var demektir

Fehmi Koru*

Galiba bugüne kadar siyasetle ilgili ‘doğru’ bildiklerimi yeniden gözden geçirmem gerekiyor.

Bildiklerim özetle şunlar:

Siyasi partiler demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarıdır. Farklı rejimlerle yönetilen ülkelerde de siyasi iktidarda bir parti vardır (sözgelimi Suriye’de ülkeyi harabeye çeviren Baas Partisi hakim partidir), ama gerçek muhalefet partileri sadece demokrasilerde bulunur.

Muhalefet evet iktidara rakiptir, ama iktidar ile muhalefet partileri demokrasilerde birbirlerinin tamamlayıcısıdır. Muhalefet halktan güven devşirene kadar ülkeyi iktidar partisi yönetir; muhalefet partileri de sistem içerisindeki varlıklarıyla iktidarın yanlış işler yapmasını önleme işlevini yerine getirir, ülkeyi yönetmek için sıralarını bekler.

İktidarın doğru işler yapıp başarılı olması biraz da muhalefet sayesindedir.

Bir başka ‘doğru’ da şu: Siyasi partiler nimetleri paylaşmak için değil, halka hizmet için vardır. İktidar sorumluluğunu kuşanmak fedakârlığı üstlenmek demektir. Gece-gündüz çalışmak, hiç yanlış yapmamak gayreti içerisinde bulunmak, her daim halkın rızasını kazanma çabasında olmak…

Hiç kolay değildir iktidarların işi…

Evet benim ‘doğru’ bildiklerim özetle bunlar…

Geçmişte yaşanan

Oysa, şu sıralarda ne zaman birisi “Yeni bir partiye ihtiyaç var” dese, etraftan hiç de olumlu sesler yükselmiyor.

Yalnız parti muhabbetinden değil.. birkaç kişi birleşip dernek veya vakıf kursa.. sivil toplum kuruluşu olarak görüş açıklasa.. bundan da rahatsızlık duyuluyor…

Özellikle de iktidar partisine yakın bilinen çevrelerden…

Neden acaba?

Gözlerimi ülkemiz siyasi hayatına 1970 dolayımında giren yeni bir siyasi hareketin muhalefet sıralarında bulunduğu yıllara çeviriyorum; 1973’te Meclis’e 48 kişilik bir grup halinde giren Milli Selamet Partisi’ne…

Daha sonraları.. 1980 sonrasında saflarını gençlere açmış ve yüzde 10 barajı konulduğu için çizgisine yakın partilerle (MHP ve IDP ile) ittifak yaparak Meclis’e 63 milletvekili sokmayı başarmış Refah Partisi’ne…

Her iki dönemde.. bu partiler.. muhalefetteki varlıklarıyla.. yanlışları önlemede bayağı başarılı görevler üstlenmişlerdi.

İktidarda bulunan parti/ler/in muhalefetten çekinmemesi gerekir.

Sorumlu muhalefet iktidarın sorumluluğunu azaltır çünkü.

Türkiye siyasi hayatına dönük eleştiriler muhalefetin yetersizliği üzerinde yoğunlaşıyor. Meclis’te temsil edilen muhalefet partilerinin kendi içlerinden de yönetimdekilere yönelik sert eleştiriler gelmiyor mu?

CHP’den.. MHP’den..

Referandumda iktidar partisinin savunduğu tezin karşısında oluşan hiç de azımsanmayacak (yüzde 48.6) bir kitle aslında sahipsiz bile sayılabilir.

Mevcut partilerden biri (CHP veya Saadet Partisi) o kitleye sahip çıkacak biçimde kendini ve kadrolarını yenilese.. ya da halkın bütününü kuşatacak bir anlayışla yeni bir parti kurulsa.. bundan en az gocunması gerekecek olan.. halkın yarısının oyunu almayı başaran ve muhalefetin sorumsuz davranışından sürekli yakınan AK Parti yönetimidir.

Ancak öyle olmadığı anlaşılıyor.

Bir makale okudum

Bu kanaate varmamı ve ‘doğru’ bildiklerimi yeniden gözden geçirmemi zorlayan.. dün çok tartışılan bir makale…

Prof. Ömer Dinçer’in Habertürk’te çıkan makalesi…

Özellikle de şu satırları:

“Eğer ileride Gül veya Davutoğlu’nun parti kurmasından, başkan adayı olmalarından endişe edildiği için bütün bu hadsizlikler ve haksızlıklar yapılıyorsa, bilinmeli ki bu davranışlar korktukları akibeti doğurur.” 

Endişe.. korkma.. âkıbet..

Yeni bir siyasi parti kurulacak diye endişe edilmesi.. parti kurmanın korkulan âkıbet olması…

Konuya böyle yaklaşılması —Prof. Dinçer’in değil, onun endişe ve korkularını aktardığı iktidar partisi çevresinde yer alanların– beni bildiklerim üzerinde yeniden düşünmeye sevk etti.

Farklı düşünceler varsa.. ya da düşünceler farklılaşmışsa.. o insanların altında yer aldıkları çatı artık hepsini farklı görüşleriyle birarada tutmayı başaramıyorsa.. yapılan..

Bizde çatışmak, kavga etmek, birbirine düşmanlık beslemek oluyor…

Doğru olan davranış ise, birbirine yakın düşünenlerin o düşüncelerini paylaşacak kitlelere hitap eden bir yapı içerisinde (sivil toplum kuruluşu: dernek.. vakıf.. parti..) buluşmaları ve her önemli konuda görüşlerini kamuoyu ile paylaşmalarıdır.

İktidarı alaşağı etmek için değil.. onu halka daha iyi hizmete yönlendirmek için…

Tabii görüşler farklılaşmışsa…

Benim düşüncem bu.

Görüyorsunuz, bildiklerimi gözden geçirdim; ama bilgilerimin doğru olduğuna dair kanaatim bir kez daha pekişti.

* Bu yazı Fehmikoru.com'da yayınlanmıştır