Fehmi Koru, Star gazetesinde "Taha Kıvanç" adıyla kaleme aldığı "Kulis" köşesinde, medya sermayesi ve hükümetin tutumunu sorgulayan yazısı yayımlanmayınca Milliyet ile yolları ayrılan Hasan Cemal'in Kandil röportajını T24'te yayımlatmasının "gazetecilerin susturulamayacağını, eski tip gazeteciliğin öldüğünü" gösterdiğini söyledi. Koru, "Sadece Hasan Cemal'e yeniden kavuşma sevinci değil benimki, bir tezimin doğrulanması da yüreğimi pıt pıt attırdı... 'Hoşgeldin yeni gazetecilik' diye sevinmemiz gerekir. İşte gördünüz; Milliyet'te yazamaz hale gelen Hasan Cemal'e T24 imkân sağlayınca gazetelerin hepsi onun oldu ve birdenbire ülkenin bütün gazete okurları Hasan Cemal'in okuru haline geldi" görüşünü dile getirdi. Koru'nun "Gazetecilik ölmedi, ölmeyecek..." başlığıyla yayımlanan (26 Mart 2013) yazısı şöyle:
Gazetecilik ölmedi, ölmeyecek...
Hasan Cemal beni yine ters köşeye yatırdı: 'PKK terörünüsona erdirecek gelişmeler yaşanıyor, üstüne üstlük İsrail'den Mavi Marmara özrüde geldi, ben de Barack Obama'nın Tel Aviv'den 'Air Force One' uçağıyla yola çıktığıgün THY ile ABD'ye gideyim'akıl yürütmesiyle New York'a geldim... Hasan Cemal ise dağa çıkmış... Milliyet'teki köşesi kaldırılan Hasan Cemal izlenimlerini T24 internet sitesi için kaleme aldı, ama dün neredeyse bütün gazetelerde en genişyerin sahibi oydu... Sevindim... Sadece Hasan Cemal'e yeniden kavuşma sevinci değil benimki, bir tezimin doğrulanmasıda yüreğimi pıt pıt attırdı... Tezimi biliyorsunuz: Herkes 'gazetecilik öldü' diyor... Herkes Türkiye'de gazetecilerin 'susturulduğu' iddiasında... Oysa gazetecilik yeni bir biçim alıyor ve sesini duyurma imkânıherkese doğuyor; ölen eski tip gazeteciliktir ve hepimizin 'hoşgeldin yeni gazetecilik' diye sevinmemiz gerekir... Gazetecilerin, yazarların susturulmasının mümkün olmadığıgünlerde yaşıyoruz... Hiçbir gazetede yazamayanlar için internet siteleri var; ilgi gösteren site çıkmazsa üçotuz parayla kendi siteni kurar, o kadar paran yoksa bedava 'blog' servisinden yararlanırsın... Kısasışu: Okuyanıbulunduğu müddetçe söyleyecek bir şeyi olan gazeteciyi ve yazarıkimseler susturamaz... İşte gördünüz: Milliyet'te yazamaz hale gelen Hasan Cemal'e T24 imkân sağlayınca gazetelerin hepsi onun oldu ve birdenbire ülkenin bütün gazete okurlarıHasan Cemal'in okuru haline geldi. Gelişmenin farkına iki gazete arasında kaldığım suskunluk dönemimde varmıştım. Gazeteden ayrıldığım duyulur duyulmaz çok sayıda internet sitesi 'Bizde yaz' teklifiyle kapımıçalmış, bir-ikisi bayağıyüksek ücretten de söz etmişti. Yeniliklere açık olmakla birlikte 'eski kafalı' bir gazeteci olduğumu da o zaman fark ettim: Ne yapayım, yazımı hâlâ basılı olarak görmek istiyorum... Bir internet sitesi kendilerini düşünmediğim için sitemini okurlarıyla bile paylaşmıştı... 'Beni kovdular'diye yakaran bütün yazarlara Hasan Cemal'in izlediği yolu bir kez daha tavsiye ediyorum... Acaba Hasan Cemal T24'te yayımlanır yayımlanmaz gazetelerin de ilgi gösterdiği Kandil izlenimlerinin köşe yazarlarıtarafından değerlendirilme biçimi hakkında ne düşünüyor? Dün uzaktan gazetelere göz atarken konu olarak Kandil'de Karayılan ile görüşmesini işleyen yazarların, aynımetinden birbirine taban tabana zıt görüşler çıkarmalarıçok garibime gitti. Kimi, görüşmede söylenenleri, 'Bu iştamam, baksanıza Kandil de 'O ne derse kabulümüz' diyor' görüşüne destek sayarken, kimi 'Yandaşlar terör bitti diye bayram ediyor, ama Kandil ayak sürüyor' sonucu çıkarmış aynı görüşmeden... Ne diyeceğimi bilemiyorum... ABD basınışu sırada Türkiye ile fena halde meşgul. PKK sorunuyla ilgili gelişme önemli bir yer tutuyor gazeteler ve dergilerde; Netanyahu'nun dilediği özür ise Obama'nın İsrail ziyaretinin diğer unsurlarınıgölgede bırakmışa benziyor... Türkiye'nin şu günlerde adının ABD medyasında anılmasınısağlayan bir başka konu da, onuncu yıldönümüvesilesiyle yapılan genişIrak Savaşıdeğerlendirmeleri... Özeti şu değerlendirmelerin: 'Biz kaybettik... Müttefiklerimize de kaybettirdik... Kendilerini kurtarmaya gittiğimiz Iraklılar da kaybetti... 'Kim kazandı?' sorusunun tek bir cevabıvar: Türkiye...' O hızla bizim gazetelere baktım, acaba benzeri bir özeleştiri görebilecek miyim diye; nerde... Sanki on yıl önce 'Savaşa girmezsek öldük bittik' diyenler onlar değilmiş, 'Oslo'yla İmralı'yla olmaz, PKK terörden vazgeçmez' tezini onlar savunmamış, 'İsrail'le başedilmez, 'özür diletelim'ısrarıbize çok şey kaybettirir' görüşüyle zihinleri onlar zehirlememiş... Ne özeleştirisi, onlara bıraksan bizlerden özür talep edecekler... Beni ters köşeye yatırdı Hasan Cemal Kandil'e çıkarak, ama olsun... Tezimi ispatlama fırsatı verdiği için sevinçliyim.