Fehmi Koru*
Zamanında olmasa bile, sonunda, devletin iki önemli kurumunun başındaki isimler kamuoyunun merakını giderme konusunda bir adım attılar ve ‘15 Temmuz darbe girişimi’ konusunda bildiklerini paylaştılar.
Önce MİT Müsteşarlığı 36 sayfalık bir açıklama yaptı; dün de, Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, Darbe Komisyonu’nun kendisine yönelttiği 10 soruyu cevapladı.
Hiç kuşkusuz önemli adımlar bunlar…
Konuyu yakın takip altında tutan gazetecilerin karşısına çıkarak sorularına cevap vermekle eş-değerde olmasa bile.. sonuçta darbe gecesiyle ilgili kafa karışıklıklarını giderme amaçlı doğru bir adım.
İlk aydınlatılan konu, darbe girişimi için, geleneklere aykırı olarak, neden erken bir saatin öngörülmüş olabileceği konusudur.
Öyle ya, bizde ‘darbe’ dediğin, gece yarısından sonra, genellikle saat 03.00’da başlar. Oysa, 15 Temmuz gecesi, darbeciler gecenin erken bir saatinde, saat 20.30 gibi, hareketlendiler.
Neden?
MİT’in açıklamasında bu soruya şöyle cevap veriliyor:
“Örgüt mensuplarınca daha sonra verilen ifadelerde; ‘MİT Müsteşarının Genelkurmay Karargâhına gelmesi ve akabinde Genelkurmay Başkanı tarafından tüm askeri uçuşlar ile Ankara Garnizonundaki askeri intikallerin ikinci bir emre kadar durdurulması üzerine darbe girişiminin başlama zamanının, 16 Temmuz 2016 saat 03.00’den, 15 Temmuz 2016 saat 20.30 civarına alındığı’ belirtilmiştir.”
Genelkurmay Başkanı Org. Akar’ın Komisyon’a cevabı da farklı değil. Okuyalım:
“Bu ihbar (Binbaşı O. K.’nın MİT’e giderek askerlerin Hakan Fidan’ı kaçıracağı ihbarı) en başından itibaren çok ciddi bir şekilde ele alınmış ve gerekli tedbirlerin tereddütsüz alınması ve icra edilmesi sağlanmıştır. Kanaatimce, alınan bu tedbirlerden dolayıdır ki, hainler paniğe kapılarak, daha sonra sanık ifadelerinden öğrendiğimize göre geç saatlerde yapmayı (saat 03.00) planladıkları işi öne almak suretiyle erkenden ifşa olmuşlar ve böylelikle darbe girişiminin akamete uğramasındaki önemli bir faktör gerçekleşmiştir.”
Anlaşılan, darbe için her zamanki gibi 03.00 saati başlangıç vakti olarak belirlendiği halde, O. K. ihbarını öğrenen darbeciler, Genelkurmay Karargahı’ndaki hareketlenmeyi görüp birbiri ardına verilen önleyici emirlerden haberdar olunca telaşa kapılmış ve darbenin çarkları da bu yüzden erkenden dönmeye başlamış…
O. K. rümuzlu binbaşı, 15 Temmuz günü, saat 14.20 sularında, MİT’in kapısına kadar giderek, ordudaki olağanüstülüğü duyurmuştu; MİT’e sadece “Hakan Fidan kaçırılacak” mı demiş, yoksa hazırlığın bir ‘darbe’ hazırlığı olduğunu da söylemiş mi?
Kendisinin 11 Ağustos 2016’da savcılığa verdiği ifadede “Büyük bir faaliyet olabileceğini, hatta darbe faaliyeti olabileceğini söyledim” dediği biliniyor.
Org. Akar’ın cevap metninde bu konu şöyle yer alıyor:
“MİT’ten gelen istihbaratta darbe söz konusu olmayıp MİT Müsteşarına karşı yapılacağı iddia edilen bir operasyon ile ilgiliydi. Ancak son zamanlarda adam kaçırma, suikast gibi bazı kişilere operasyon yapılacağı hakkında duyumlar alınmaktaydı. Bu duyumlarla ihbar konusu olay birlikte değerlendirildiğinde daha büyük bir planlama olabileceği şüphesiyle yukarıda belirtilen tedbirler alınmıştır.
(..) Kara Pilot Binbaşının ‘O gece bir faaliyet olacağını ve MİT Müsteşarının alınacağını’ bildirdiği…” (..) Konuşmalar sonrasında ihbar edilen olayın daha büyük bir planın parçası olabileceği mütalaa edildi.”
Buradan anlaşılan, O. K.’nın ihbarı önce yalnızca Hakan Fidan’ın kaçırılmasıyla sınırlı görülmüş, ancak Genelkurmay’da yapılan değerlendirmede, ‘darbe’ ihtimali de gündeme gelmiş…
MİT’in anlatımı biraz daha muğlak. Önce, bir saatten fazla bir süreyle, ihbarcının kimlik teyidi çalışması yapılmış, kendisinin söylediği kişi olduğu anlaşılınca, ihbarı değerlendirmeye alınmış. İhbar şöyle özetleniyor:
“Kara Havacılık Okulunda görevli bazı şahıslarca MİT Müsteşarına saldırı yapılacağı’ yönünde teyide muhtaç ham bilgiler…”
Ardından olanları biliyoruz: MİT Müsteşarı önce yardımcısını 2. Başkan ile görüşmesi için Genelkurmay’a gönderiyor; 2. Başkan’ın sunumuyla ihbardan haberdar olan Org. Akar MİT Müsteşarı Fidan’ı karargâha çağırıyor.
İkisinin görüşmesiyle muğlak alan ortadan kaldırılmış ve hazırlığın bir ‘darbe’ girişimi olduğu kanaatiyle bazı tedbirler uygulamaya konulmuştur.
O tedbirler arasında Özel Kuvvetler Komutanı Korg. Zekai Aksakallı’nın sözünü ettiği ‘kışladan kimse ayrılmasın emri’ neden yok?
Uygulansaydı sonradan 250 cana mal olacak kargaşalar yaşanmayabileceği için o tedbir önemli.
Hatırlayalım Korg. Aksakallı’nın yazılı olarak verdiği tanık ifadesini:
“TSK’da kriz ve olağanüstü durumlarda ilk haber alınır alınmaz ‘personel kışlayı terk etmesin’ emri verilir. Birlik komutanları kışlalarında mesaiye devam eder. Her zaman uygulanan bu temel ve basit kural 15 Temmuz 2016’da ilk haber alındığı zaman uygulanmamıştır. Uygulansaydı darbe girişimi baştan açığa çıkardı.”
Sorulsa iyi olacak bu hayati soruyu Genelkurmay Başkanı Org. Akar’a nedense yöneltmemiş Darbe Komisyonu…