Fehmi Koru*
İktidar cephesi seçim tarihini erkene çekme kararı öncesinde rakip gördüğü cephenin çözülmesini bekliyor; hem de bayağı iştiyakla bekliyor. Başka herhangi bir ortamda siyasi partiler arasında kolaylıkla çıkabilecek ihtilafların dağıtabileceği durumlar da olmuyor değil, ancak Millet İttifakı içerisinde yer alan altı partinin birlikteliği çıkan ihtilaflara rağmen bozulmuyor.
Dağılmak bir yana küçük bir çatlak bile yok.
En son, bir CHP milletvekilinin, seçimden sonra muhaliflerin iktidara gelmesiyle kurulacak hükümette HDP’den bakanların da yer alabileceğini söylemesine “Garanti masayı bozar dağıtır” gözüyle yaklaşanlar oldu; ancak açıklamadan en fazla alınması beklenen İYİ Parti lideri Meral Akşener, o milletvekilinin partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile samimi pozlar verebildi.
Herhalde daha uzun bir süre çatlak beklentisi sürecek, ancak bekleyenlerin beklentisi muhtemelen boşa çıkacak.
Sebebi çok açık: ‘6’lı masa’ her ne kadar birbirine benzemeyen partilerden meydana gelmiş olsa da, o masada buluşan altı partiyi birleştiren güçlü bir tutkal var.
Partiler bir arada ayrı ayrı olduklarından çok daha ciddi bir güç teşkil ediyorlar ve bu yüzden birlikte olmaya mecburlar.
CHP’den bazı isimler ile CHP’yi destekleyen medyadan bazıları, en az iktidar cephesi kadar, masadan rahatsızlar. Aralarından bu rahatsızlıklarını masada yer alan partilerin mensuplarını gücendirecek kadar belli edenleri de çıkabiliyor.
Oysa CHP’nin “İktidara geliyoruz” mesajını kitlelere kabul ettirebilmesi tek başına mümkün değil; Kemal Kılıçdaroğlu’nun bütün çabalarına rağmen partisinin oyunda fazla bir kıpırdanma görülmüyor.
Daha da önemlisi, cumhurbaşkanlığı için yapılacak seçimde muhalif bir adayın kazanabilmesi için, iktidar cephesi dışında kalan her parti seçmeninden oy alınabilmesi şart.
HDP’den de muhalif adaya oy gelmesi gerekiyor.
Muhalif adayın kazanabilmesi için yalnız altı parti tabanından ve HDP seçmeninden oy alması da yeterli olmayabilir; seçilmek için gerekli ‘%50+1’ oya ulaşılabilmesi için, AK Parti ve MHP’den gelecek oylara da ihtiyaç var.
“İktidar cephesi Tayyip Erdoğan’ı yeniden aday gösterecek, onun karşısına kimi aday çıkarırsak kazanır” diye düşünenler mutlaka vardır, ancak milletin arasına karışıp onlardan oy talep eden muhalefet partilerinden siyasiler öyle düşünmenin yanlışlığını sahada elle tutarcasına fark ediyor olmalılar.
Cumhurbaşkanı seçtirebilmeleri ve TBMM’de sistem değişikliğini gerçekleştirebilecekleri bir çoğunluğa sahip olabilmeleri için, muhalefet cephesi, çok geniş bir kitleden oy alabilmek zorunda.
“Birlikte olmaya mecburlar” demem bu sebepten.
“HDP’ye de bakanlık verilebilir” türü çıkışların altında da aynı gerçek yatıyor: HDP’li seçmenden gelecek oya da muhtaç ‘6’lı masa’da buluşan muhalifler…
Zaten arada huzuru kaçıran çıkışlar yaşansa da onlara tahammül edilmesinin sebebi budur.
İYİ Parti’nin bazı çıkışlardan rahatsızlığı çok konuşuluyor ama masada yer alan başka partilerin de bazen kendilerinin hassas oldukları konularla ilgili huzurlarının kaçtığını biliyorum; aynı sebepten onlar da rahatsızlıklarını dışa vurmamayı yeğliyorlar.
Galiba her ay en az bir kez buluşup saatlerce konuştukları halde kendi seçmen tabanlarının da en fazla merak ettiğini bildikleri ‘adayın kim olacağı’ konusunu masada hiç açmamaları da, sanıyorum yine aynı sebepten…
Esas rahatsızlık tek bir isim üzerinde ittifak etme zamanı gelince yaşanabilir.
CHP’liler “Masanın en kalabalık seçmeni bulunan partisi bizim parti, cumhurbaşkanı da bizden biri olmalı” görüşünü sıkça telaffuz ediyorlar. Akıllarındaki muhtemel aday da genel başkanları Kemal Kılıçdaroğlu.
Kemal Kılıçdaroğlu da bir süredir aday gibi konuşuyor.
İYİ Parti ise ısrarla aday olacak kişi için ‘kazanabilecek biri’ özelliğini öne çıkartıyor. Meral Akşener o özelliği birkaç kez bizzat tekrarladığı gibi, İstanbul il başkanı Kılıçdaroğlu’ndan farklı bir isim de telaffuz etti.
Masada konuşulmamış olsa bile, şu ana kadar, dolaylı yoldan elde edilen iki aday ismi var denilebilir.
O iki isimden hangisi masadan onay alabilir?
“Kamuoyu yoklaması yaptırılacak ve hangi isim önde çıkarsa masa onu aday gösterecek” deniliyor.
Yeterli mi bu?
Sanmıyorum.
Masaya onay için getirilecek iki isme, yukarıda anlatmaya çalıştığım, altı partinin dışından da -HDP’den ve hatta kısmen de olsa AK Parti ve MHP tabanından da- oy alabilme şartı açısından bakıldığında, o şartın tam karşılanamadığı görülecektir.
Ya daha kapsayıcı bir isim bulunacak ya da belirlenecek adayı -mesela Kemal Kılıçdaroğlu’nu- CHP dışındaki partilerin seçmenlerine de benimsetip oy vermelerini sağlayacak formüller üretmek gerekecek.
Ben yine görüşümde ısrarlıyım: İktidar cephesinin adayı karşısında başarılı olabilecek, sandıktan cumhurbaşkanı seçilerek çıkabilecek kişinin daha kapsayıcı bir isim olması gerekir.
Ne zaman bu yolda bir yazı yazsam ve “Abdullah Gül gibi biri” desem, kıt anlayışlı birileri, belli bir kişiden söz ettiğimi sanıyor.
Halbuki ben bir kişiden değil o kişide temsil edilen ‘6’lı masa’ dışındaki partilerin tabanlarının hiç değilse bir bölümüne de sempatik gelebilecek özelliklerden söz ediyorum.
Uzlaşmayı öyle biri üzerinde sağlayamazlarsa, iktidar cephesinin işini sandıkta kolaylaştırmış olurlar.
Görüşüme itiraz edenler de galiba bunu sağlamaya çalışıyor…