Fehmi Koru*
Gazetecilik kolay bir meslek değildir de, en zor iş, bir partiyle organik bağ içerisinde bulunan bir gazeteyi yönetmektir.
Başımdan geçtiği için bu gerçeği ilk elden bilirim.
Uzun yıllar önce bir partinin yayın organı olarak bilinen bir gazetede yayın yönetmenliği yapmıştım. 12 Eylül (1980) askeri darbesi sonrası, askerler, başka parti liderleriyle birlikte yönettiğim gazetenin ilgi duyduğu partinin yöneticilerini de siyasi yasaklı hale getirmişlerdi.
Süleyman Demirel’den ismiyle değil de ancak “Bir bilen” diye söz edilebilen o dönemde beni göreve getiren liderden de ismiyle söz etmek yasal açıdan mümkün değildi. Darbe sonrasında kapatılan partiden de…
Gazetenin başında kaldığım o birkaç ay boyunca çektiğim sıkıntıyı hiç unutmadım.
Pek çok gazetenin yöneticisi benim uzun yıllar önce başıma gelenleri günümüzde yaşıyor.
Okuma listemin hala ilk sırasında neden durduğunu anlamakta zorlandığım gazete söz gelimi. Bugün öne çıkarttığı haberler hep iktidar cephesinin büyük ortağı partiye ve bakanlara ait.
En belirgin yerde şu haber yer alıyor: “Tarım Kredi Kooperatifi’nden açıklama, 30’un üzerinde üründe indirim başlıyor.”
Müjdeli bir haber.
İkinci önemli haber, bir bakanın muhalefet cephesinin büyük partisinin lideriyle ilgili göndermesine dair: “Bakan Nebati’den Kılıçdaroğlu’na ÖTV yanıtı: Piyasaları manipüle etme gayretinizi şaşkınlıkla karşılıyorum.”
Gazetenin okurları bakanın CHP liderinin hangi açıklamasına bu cevabı verdiğinden haberdar mıdırlar? Bilmiyorum. İktidarı destekleyen gazeteler genellikle muhalefet sözcülerinin iktidarı hedef alan açıklamalarına sayfalarında yer vermiyorlar da…
Hemen yanında yine bir başka bakana ait müjdeli haber var: “Sosyal Konut Projesi etkisini gösterdi’ dedi ve ekledi: KİRA FİYATLARI DÜŞTÜ DAHA DA DÜŞECEK.” [Büyük harfler gazeteden aynen aktarıldı.]
Bitti mi? Hayır. Bu haberleri, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 3 bin kişiye hizmet vereceğini iftiharla duyurduğu ülkemizin en büyük kütüphanesinin açılacağı müjdesi ve içişleri bakanının CHP’li belediyeleri soruşturmak için bakanlığında özel bir birim kurulduğu iddiasına verdiği cevapla ilgili haberler izliyor.
Sonuncu haberi okurken açıklamaya değer bulunan iddiayı daha önce aynı gazetede okuyup okumadığımı düşündüm.
Vaktiyle yönetimime verilmiş bir partiyi destekleyen gazetede benim yapamadığım bir işi, bir zamanlar “Medyanın amiral gemisi” olarak tanımlanmış gazeteyi yönetenler başarmış bulunuyorlar.
Takdiri hak eden önemli bir başarı bu.
Muhalefetin de artık kendi medyası var. Gazeteleri… Televizyon kanalları…
Onlar da başarıyı hak etmiyorlar mı?
Bir yönüyle ediyorlar. Onlar da genellikle tuttukları tarafın haberlerine öncelik sağlıyorlar. İktidar cephesinden gelen ithamlara cevapları sayfalarına ve ekranlarına yansıtıyorlar. Tuttukları partiyi ve lider kadrosunu mutlu edecek haberlerle onlar da dolu. Takım tutar gibi parti tutma ve tuttukları partiyi sonuna kadar savunma onlarda da takdiri hak ediyor.
Ancak…
İktidar cephesini tutan medyadan farklı olarak, muhalefetin yayın organları, tuttukları cepheyi savunurken, sandığın ortaya gelmesinin yakınlaştığı günümüzde, tuttukları partilere iktidarın seçmen tabanından çekilmesi beklenen oyların sahiplerini tereddüde düşüren bir tavır sergiliyorlar.
Aylardan beri kamuoyu yoklamalarında daha önce oy verdikleri partilerden koptukları ancak yapılacak seçimde hangi partiye oy vereceklerini söylemekte zorlandıkları görülen ‘kararsız seçmen’ grubunda herhangi bir çözülme yok.
Tersine, o grup her ay biraz daha kalabalıklaşıyor.
Muhalefet cephesinde oyları artar görünen parti varsa, ona oylar yine bir başka muhalefet partisi seçmeninin cephe içi tercih değiştirmesinden geliyor…
CHP’li medya Kemal Kılıçdaroğlu’nu muhalefetin cumhurbaşkanı adayı olarak tanıtma konusunda harcadığı gayrette başarılı oldu ve CHP lideri, henüz adaylığı ‘6’lı masa’ onayından geçmemiş olsa da, artık aday gibi konuşuyor ve aday gibi davranıyor.
Peki, lideri cumhurbaşkanı adayı olacak CHP’nin oyları ne durumda?
Anketler bu soruya pek iç açıcı bir cevap veremiyor.
Daha da önemlisi, muhalefet partilerini destekleyen medyanın aşırı taraflı yayınları, mütereddit seçmen kitlesini ürkütüyor.
[CHP milletvekili İlhan Kesici’nin bir dini şahsiyetin cenazesine katılması sonrasında ve en kendilerinin ‘simge’ haline dönüştürdükleri genç bir politikacının AK Parti’ye geçeceği işitilince yapılan yayınlar gerçekten ürkütücüydü.]
Bir arada olduğum bir grupta, daha önce iktidarla arasına mesafe koymuş kıdemli AK Parti seçmeni olarak bildiğim birinin, bu konu açıldığında, “Korkmaya başladım” dediğini kulaklarımla işittim.
Kılıçdaroğlu’nun mülayim tavrı bile, kendisini adaylığa ısındırdıktan sonra, CHP’yi destekleyen medyanın diline dönüşmeye başladı.
Hırçın dilin politik alanda bugüne kadar bilinen sahibi, biraz da onu destekleyen medyanın yanlı tutumunun da etrafa verdiği izlenim yüzünden, AK Partili’lerdi; o alanda sahip değişikliği kendini belli etmeye başladı.
Muhalefet cephesinin CHP dışındaki partilerinin lider ve sözcüleri bir süre sonra bulundukları yerin kendi tabanları tarafından sorgulanmasına maruz kalabilir, konumlarını savunmakta zorlanabilirler.
Zorlandıkları işareti şimdiden alınabiliyor.
Muhalefet iktidarın ilk seçimde kendilerine geçeceğinden ve Kılıçdaroğlu‘nu cumhurbaşkanı seçtireceğinden çok emin, seçimi çantada keklik görme muhalefet saflarında giderek yaygınlaşıyor.
Uyarılara rağmen yaygınlaşıyor.
Yanıltıcı bir algıya dönüşebilir bu.
12 Eylül (1980) askeri darbesi öncesinde, birkaç kez koalisyonlarda iktidarı paylaşmasını getirecek bir oy kitlesine sahip olmuş ve benim bir ara onu tutan gazeteyi yönettiğim parti, darbeden sonra siyasi hayata geçildiğinde yapılan ilk seçimde beklenenin çok altında bir başarı gösterebilmişti.
O partiyi daha sonraları sandıkta birinci parti yapan, içinden çıkan AK Parti’yi tek başına iktidara taşıyan ise, kendisini her kesimin yakınlık kurabileceği bir hale dönüştürmesi ve partiyi tutan az sayıdaki gazete ve TV kanalının kapsayıcı ve kucaklayıcı yayın çizgisiydi.
İktidar gücünü ve iktidarını kaybedecekse, bu, medyası yüzünden olacak; muhalefet beklendiği halde iktidar olamayacak ve adayını cumhurbaşkanı seçtiremeyecekse, bunun sebebini de kendisini tutan medyada araması gerekecek.