Fehmi Koru*
Ne güzel, ‘gazetecilik etiği’ konusunda hiçbir iddiası artık kalmamış bir ülkede yine de ‘gazetecilik etiği’ konusu gündeme gelebiliyor.
Türkiye’de ve şimdi.
Peki tartışma konusu nedir?
Ülkemiz muhalefetin şimdiye kadar hiç olmadığı kadar iddialı götürdüğü bir seçimi geride bıraktı. İddia, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği Muharrem İnce‘nin miting yaptığı her ilde o güne kadar pek karşılaşılmamış kalabalıkları toplayabilmesi yanında performansının da beklenenin üstünde olmasından kaynaklanıyordu.
Cumhurbaşkanı adaylarından hiçbiri ilk turda seçilemeyecek, diğer adaylar elenince muhalefet partilerinin bütününün oyu Muharrem İnce‘ye gideceği için Tayyip Erdoğan seçimi kaybedecekti.
İddia buydu.
O akşam, YSK seçim sonuçları üzerindeki yasağı kaldırdığında, CHP sözcüleri, kamuoyu karşısına çıkıp “Seçimi kazandık” mesajı vermeye başladılar; bundan onların da iddiaya inandıklarını anladık.
Ne zamana kadar?
Fox-TV‘de seçim yayınını sürükleyen ikiliden İsmail Küçükkaya‘nın “Cep telefonuma şimdi bir mesaj geldi. Muharrem İnce’den. ‘Adam kazandı’ diyor” ilânına kadar…
Türkiye CHP’nin havlu bıraktığını o ilândan öğrenmiş oldu.
Ertesi gün geç saatlere kadar Muharrem İnce ortalarda görünmedi. Bu yüzden, “Kaçırıldı, bir yerde tutuluyor” türü rivayetler ortalığı kapladı.
‘Gazetecilik ettiği’ olarak tartışılan konu, İsmail Küçükkaya‘nın “Adam kazandı” mesajını aynen duyurması yüzünden…
Kimileri, “Ayıp etti” bile dedi, yazdı. Kimileri, “Aynen aktarmamalıydı” görüşünü dile getirdi. Mehmet Barlas yapılana sahip çıkarken “Gazeteci ile siyasetçi dostluğu bir numara küçük ayakkabı giymek gibidir” benzetmesini tekrarladı. İkisi de arkadan vururmuş…
Hürriyet bugün tam sayfasını bu tartışmaya ayırmış…
Ben mi ne diyorum?
“Ne günlere kaldık” diyorum ve bu konuda başka bir şey söylemek içimden gelmiyor.
Mehmet Akif merhum, biliyorsunuz, ilk Meclis’te milletvekilliği de yapmıştı. O sıfatı taşıdığı süre boyunca Meclis kürsüsüne çıkıp hiç konuşmamış Akif. Meclis zabıtlarına geçmiş tek bir cümlesi olduğu söylenir.
O da şudur: Hükümet adına kürsüde konuşan biri elindeki metinden okuyarak yaptığı konuşmasında ‘memurîn’ (memurlar) diyeceği yerde eski yazıyla aynı harflerle yazıldığı için o sözcüğü ‘memureyn’ (2 memur) biçiminde okuyunca, Akif, oturduğu yerden, “Keşke dediğin gibi olsaydı, o iki memuru balla şekerle beslerdik” diye homurdanmış…
Ben de, işte onun gibi, “Keşke gazetecilik etiği konusunda tek sorunumuz İsmail’in o mesajı nasıl duyurduğu olsa” diyorum.
Daha fazla ilgimi çeken, CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce‘nin, “YSK yakınında olacağım ve gece boyunca gelişmeleri yakından izleyip duyurulması gerekenleri bizzat açıklayacağım” demesine rağmen ertesi güne kadar ortalıkta görünmemesidir.
Muharrem İnce gece boyunca neredeydi?
Agatha Christie‘nin 1926 yılının sonlarında 11 gün ortadan kaybolmasını andırıyor İnce‘nin gece boyu gaybubeti. Evinden çıkmış, seyahat ettiği aracını yolda bırakmış ve ardından yok oluvermişti Agatha Christie…
Dünyanın en çok satan polisiye romanları yazarıdır kendisi. Kaybolduğu sırada yedinci romanı yayınlanmıştı ve ismi ülkesi İngiltere’de bilindiği gibi kendisi sınırları aşan bir üne de kavuşmaya başlamıştı.
A. Christie’nin kaybı manşetlerde..
Ortalıktan kaybolması günlerce manşetleri işgal etti.
Bulunması için polis Christie gibi gizemli olaylarla ilgili eserleriyle tanınan Sherlock Holmesyazarı Arthur Conan Doyle ve Sir Peter Wimsey karakterinin yaratıcısı Dorothy L. Sayers‘i de devreye soktu.
Spekülasyonlarla dolu geçen 11 günün sonunda kadın yazar evinden hayli uzaktaki bir otelde bulundu.
Konunun uzmanlarına göre, kocasının başka kadınlarla ilişkisini dert edinen yazar bu yüzden geçici hafıza kaybına uğramış… Biyografisini kaleme alan Norman Andrews, travma ve depresyon yaşayanlarda görülen bir rahasızlık sonucu geçici hafıza kaybı olduğu iddiasını psikiyatri uzmanlarına danışarak, ileri sürmekte. “İntihar havasındaydı” da diyor Andrews…
Rahatsızlığın bilimsel adı ‘psychogenic trance’… Buna bilimsel jargonda ‘fugue hali’ de deniyormuş… Türkçesi nedir bilmiyorum.
Travma ve depresyon…
Hayır, Muharrem İnce‘nin böyle bir rahatsızlık sonucu ortalıktan kaybolduğunu iddia ediyor değilim. Çok daha basit bir sebebi olabilir ortada görünmek istememesinin…
Artık medya dünyasından bütünüyle çekilmiş Aydın Doğan anlatırdı. Bazen CNN-Türk‘ü izlerken programlardan birindeki konukların kendisi veya şirketleri hakkında ileri-geri konuştuğunu işitince telefonla yayına katılmak istediğinde, yanında bulunanlar veya ev ahalisinin, yapmak istediğini tasvip etmedikleri için, kendisini bir odaya kilitledikleri olurmuş…
Muhtemelen sevenleri Muharrem İnce‘ye aynı muameleyi çekmiş olabilirler.
Sonunda biliyorsunuz, Muharrem Bey, ortaya çıktı ve efendice bir üslupla yenilgisini kabul ettiği gibi, Tayyip Erdoğan‘ı da zaferinden dolayı tebrik etti.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.