Fehmi Koru*
İlginç bir seçim kampanyası geçiriyoruz; bu kampanyanın en ilginç figürü de hiç kuşkusuz CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce. İnce‘nin kampanya performansı, gündeme taşıdığı konular ve üslubu CHP’ye yakın kalemlerin övgüsünü alıyor; buna karşılık AK Parti’nin itibar ettiği yazar ve yorumcular ise, başlangıçta önemsemedikleri CHP’li adayı artık ciddiye aldıkları gibi şimdilerde de tek hedef haline getirme çabasındalar…
CHP’li kalemlere göre, Tayyip Erdoğan kendisiyle aşık atacak rakibi bulmuş oldu; Muharrem İnce AK Parti adayı Erdoğan‘a ait bilinen alanda da top oynuyor ve güzel de oynuyor.
Bugünkü Cumhuriyet‘te “Sonrasını konuşma zamanı” başlıklı bir yazı bile çıktı; “Çok alametler belirdi; 25 Haziran’da, olmadı 8 Temmuz’da vakit tamamlanacak gibi görünüyor. Şimdi, ‘sonrasını’ konuşma zamanıdır” diye başlayan…
AK Parti çevreleri de, İnce’yi CHP’nin geleneksel gündemi içerisine hapsetmenin arayışı içerisindeler.
Şu satırlar Türkiye gazetesinde bugün yayınlanan Fatih Selek‘in yazısından:
“CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, iki haftadır göz yaşartıyor. / Seçim kampanyasını cuma namazıyla başlattı. / ‘Kur’ân eğitimi aldım. İmam Hatip’e giderken yoldan döndüm. Dedem beni hafız yapacaktı‘ dedi. / ‘Abdestsiz sokağa çıkmam. Okulda lakabım ‘Hacı’ idi. Âyet-el Kürsî’yi en çabuk ben ezberledim‘ diye hava attı. / ‘Muhafazakâr bir ailede büyüdüm. Onun için dindar nesil yetiştirilmesine itirazım yok. Engel olmam. Gereğini yaparız’ diyerek güvence verdi. / Mitingde ezan okunurken sustu. Sala okunurken kendisini dinleyenleri ‘O ezan değil sala’ diye bilgilendirdi. / Dün de Eyüp Sultan Türbesi’ni ziyaret etti.”
Evet, bunları söyledi ve yaptı Muharrem İnce…
Hatta daha fazlasını da.
Miting meydanlarında halkın hoşuna gidecek pek çok vaatte bulunduğu gibi, ‘devlet’ ile özdeşleşmiş kurumlar ve kişilere karşı da bir duruş sergiliyor. Valileri görevden almaktan, bir komutanın şahsında yanlış yapan askerlerin apoletini sökmekten söz ediyor. Tuzu kurulara karşı tavır alırken emekleriyle geçinenlerin, dar gelirlilerin, emeklilerin haklarını koruyacağı sözünü veriyor.
Podyumu da CHP kimliğiyle bilinenlerle paylaşmıyor Muharrem İnce.
Son zamanlarda seçileceğine kendisi de inanmaya başlamış olmalı ki, ilk günlerdeki söyleminin aksine, iş başına geldiğinde mevcut siyasi kadronun hesaba çekilmesini sağlayacağı iddiasını daha güçlü ifade ediyor.
Henüz Muharrem İnce‘nin seçimi kazanabileceği yolunda ipuçları kamuoyu yoklamalarından alınmıyor; alabileceği oy CHP’nin bilinen oy oranından birkaç puan yukarıda görünüyor, ama işte o kadar… Arenadaki varlığı yine de iktidar partisini hayli rahatsız etmişe benziyor. Yukarıda kendisinden alıntı yaptığım yazar, Muharrem İnce‘nin kampanyasına bakarak, ‘yeni dönemin işaretlerini’ gördüğünü yazmış… ‘Yeni dönem’ ile kast ettiği nedir bilmiyorum, ama benim baktığım pencereden tespiti doğru. CHP’ye mal etmeye alıştığımız özellikleri aşan kişisel özellikleri ve kampanyaya taşıdığı tavırla, Muharrem İnce, dünyada artık iyice kendini belli etmeye başlamış bir yeni politikacı tipini ülkemizde canlandırıyor. En çarpıcı örneği Donald Trump olan popülist politikacı tipini.
Trump da aday gösterilmeyi becerdiği Cumhuriyetçi Parti‘nin kimliğini kişiliğinde pek taşımayan bir aday olarak çıktı Amerikan toplumun karşısına. Sadece ülkesinin değil dünyanın da en zenginlerinden biri olduğu halde, kendisini ‘yerleşik düzene’ karşı konuşlandırdı. Seçime doğru giderek daha da artan bir dozda ‘Obama-karşıtı’ bir tavra büründü. En sert eleştirileri medyaya yöneltti. Rakibi Hillary Clinton‘u da karşı olduğu her şeyin temsilcisi konumuna yerleştirdi. Sonucu biliyoruz. Kampanyasını ve Beyaz Saray’daki ilk günlerini neredeyse ‘içeriden’denilebilecek yakınlıkta izlemiş gazeteci Michael Wolff‘un birkaç ay önce çıkan kitabından (Fire and Fury) öğrendiğimize göre, sandıklar açıldığı sırada ‘onurlu yenilgi’ mesajları vereceği bir konuşma yapmaya hazırlanırken, yani seçilmeyeceğini sandığı halde, halkın tercihinin kendisi olduğunu öğrenmiş Trump… Kamuoyu yoklamaları Trump’ın değil rakibi Hillary Clinton‘un kazanacağını öngörmüş, hatta Pazartesi günleri yayınlanan bazı haftalık dergiler, “ABD’nin ilk kadın başkanı Hillary Clinton” kapağı ile hazırlanmış, o yüzden hayli gecikmeyle piyasaya çıkabilmişlerdi. Amerikan toplumunun Trump gibi birini başkan seçebildiğine bugün bile inanamayanlar var. Trump dünyada tek örnek değil. Avrupa’nın demokrasisi yerleşik pek çok ülkesinde ‘yeni tip politikacı’ nesli, en az onun kadar halkın nabzına göre şerbet vererek, inanılmazı mümkün hale getirmeye başladı. Ülkeden ülkeye kampanya konuları değişse bile, ‘yeni politikacı tipi’nin üslubu ve genel anlamda vaatleri pek değişmiyor. Özellikle yerleşik düzenle içli dışlı görüntü veren siyasi kadroların iktidarları dünyanın dört bir köşesinde sarsıntı geçirmeye, pek çoğu yerlerini bu yeni tip politikacılara bırakmaya başladı. Böyle bir dönemden geçiyor dünyamız ve Muharrem İnce Türkiye’de bu prototipe uygun bir seçim kampanyası yürütüyor. Hafife alınıyor mu? Alınıyor, hem de nasıl alınıyor… AK Parti’nin itibar ettiği medyada yer alan değerlendirmeler, giderek Washington Post, New York Times gibi gazetelerin, CNN-International gibi TV kanallarının Trump‘ın kampanyasına verdiği tepkilere benzemeye başladı. Bir tek Fox-TV‘nin desteğiyle ABD’de seçimi kazandı Trump. Sözün özü şu: Dünyada yükselen siyasi trend ‘popülizm’ ve Muharrem İnce de resmen ‘popülizm’ yapıyor.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.