Fehmi Koru: Mustafa Kemal'in askeri kim, yoldaşı kim; CHP nasıl bir parti?

Fehmi Koru: Mustafa Kemal'in askeri kim, yoldaşı kim; CHP nasıl bir parti?

Fehmi Koru* 

Kemal Kılıçdaroğlu’nun yeniden genel başkan seçildiği ve büyük ihtimalle birlikte çalışacağı Parti Meclisi (PM) üyelerinin çoğunu da kendisinin belirlediği CHP’nin bir olağan kurultayını daha geride bıraktık.

Eskiden olsa, benim de her gün bakma ihtiyacı duyduğum gazetelerde kendilerini siyaseten CHP’ye yakın hisseden kalemler aracılığıyla kurultaya giden süreci izleyebilir, partinin sonrasında benimseyeceği yolu da yine aynı meslektaşlardan öğrenebilirdik.

Kaç gündür şaşkınları oynuyorum: Konu daha çok CHP’ye uzak gazetecilerin ilgi odağında; CHP’ye yakın olduğunu bildiklerim kurultayı es geçen yazılarla idare ettiler…

Öylelerinin medyada sayılarının da azaldığı anlaşılıyor.

Askeri mi, yoldaşı mı?

Bir süredir CHP içerisinde ciddi tartışmalara yol açmış bir sloganın kurultaya nasıl yansıdığını öğrenmem bu sebeple mümkün olamadı.

Acaba “Mustafa Kemal’ın askerleriyiz” sloganı mı atıldı kurultayda, yoksa “Mustafa Kemal’in yoldaşlarıyız” sloganı mı?

Dışarıdan bakanlar bu iki slogan arasında pek bir fark görmeyebilir. Sonuçta ikisi de aynı kapıya çıkan birer ifade gibi gelebilir. Ancak, ilki seslendirildiğinde, onu seslendirenler kadar CHP’li olan ve bu özellikleriyle önemli illerin başkanlığına seçilenlerden bazıları (İstanbul ve Bursa), bunu ‘faşizan’ bir ifade olarak değerlendiriyor.

“Yoldaşlarıyız” demeyi bu sebeple daha uygun buluyor bazı CHP’liler…

Ancak kendilerinin ‘faşizan’ bulduğu sloganı atanlarla aynı partide bulunmayı da sürdürüyorlar.

Bayağı yaman bir çelişki bu.

“CHP’yle olmuyor” diyenler de PM’de

PM’ye aday gösterilen isimler arasında, daha önce partiye şimdilerde hakim olan kadro ve özellikle lider konusunda olumlu düşünmeyenler olduğunu da fark ettim.

Değişik düşüncelerini hakim kadroya karşı ‘10 Aralık’ adıyla yeni bir hareket başlatarak dışa vurmuş birileri de var PM listesinde.

‘10 Aralık Hareketi’ CHP’yi daha solda görmek isteyenlerin başlattığı bir oluşumdu.

Oluşumun kendisine sözcü seçtiği Prof. Burhan Şanatalar yıllar önce (2008) Milliyet’e verdiği mülakatta şunu söylemişti:

Yenilenme ancak bir partinin üst kadrosu bunu yapmaya çok kararlıysa kısa sürede olabilir, ama CHP’de böyle bir olasılık yok. Bu yenilenme CHP içinde gerçekleşebilecek bir yenilenme değil. Sol için yeni bir sayfa ancak CHP dışında açılabilir (..) Partinin işleyiş kuralları böyle bir dönüşüme asla izin vermiyor.”

Hareket, “Kürt meselesinde, Alevi meselesinde, kadın meselesinde, parti içi demokrasi konusunda geçmişe ve bugünkü CHP’ye göre çok daha geniş açılı” bir dönüşümü savunuyor ve bunun da ancak CHP dışında bir sol anlayışı yansıtacak yeni bir partide gerçekleşebileceği inancıyla bu yolda bir arayışı başlatıyordu.

Sonuç?

Prof. Şenatalar bugün Kılıçdaroğlu kontenjanından PM üyesi. İlk kez de değil, 2012 kurultayından beri PM’de.

CHP değişti ve kendini Hareketi başlatanlara sevimli gösterecek bir biçime kavuştuğu için mi?

Farklı renk, ses ve eğilimler yok, çatı var

Türk siyasi hayatına en büyük zararı, 12 Eylül (1980) darbesini yapan kadronun, sivil siyasetin önünü açtıkları zaman sisteme yüzde 10’luk bir baraj kilidi koymakla verdiklerine inanıyorum.

“Temsilde adalet, yönetimde istikrar” dengesini bozdukları ve istikrarı adaletin önüne koydukları için…

Bu yolla koalisyonlar devrinin sona erdirilip güçlü iktidarlara yol açılacağını düşünmüşlerdi; Türkiye o düşünce yüzünden en değerli yıllarını (1991-2002) koalisyonlarla heba etmek zorunda kaldı.

Daha da önemlisi, siyaset arenasında farklı renk, ses ve eğilimlerin varlık gösterememesi sonucunu doğurdu seçim barajı.

Farklı düşünenler kendileri birlikte kuracakları bir partide buluşacakları yerde, yüzde 10 barajını aşıp Meclis’e giremeyecekleri soğuk gerçeği yüzünden, benimsemedikleri çatı partilere doluştular.

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyenler ile “Mustafa Kemal’in yoldaşlarıyız” diyenler bugün CHP’de birlikte siyaset yapıyor; ikinci slogana sahip çıkanlar birinci sloganı atanlara ‘faşist’ gözüyle baktıkları halde…

“CHP’yle olmuyor” görüşüyle yola çıkıp daha solda bir parti için hareketlenenler de, sonunda kapağı CHP’ye atıyor…

Gerçek bir ‘sol’ parti yine aynı sebeple halkın karşısına çıkamıyor.

Yalnız CHP için söz konusu değil bu durum, ‘sağ’ kesimden oy alan partiler için de söz konusu.

‘İYİ Parti’ kurulana kadar, şimdi onun içerisinde yer alan siyasilerin bir bölümü MHP’deydiler. İYİ Parti içinde başka ‘sağ’ partilerde siyasete başlamış isimler de var.

Geçen yıl yapılan referandum sonrasında girilen ‘cumhur-başkanlık sistemi’nin ‘yüzde 50+1’zorlaması yüzünden, günümüzde baraj daha da yükselmiş ve bu durum partiler ittifakını zorunlu hale getirmiş oldu. O yüzden, ileride, yalnızca iki partili bir sistemin bizi beklediğini düşünebiliriz.

Bütünüyle farklı renk ve eğilimlerin siyasi alanda kaybolduğu bir ülke haline gelebiliriz.

Doğru bir şey mi bu?

Hiç sanmıyorum.

* Bu makale, FehmiKoru.com'da yayınlanmıştır