Fehmi Koru*
Dostlarım arasında Sedat Peker’in videolarıyla açtığı ve Twitter mesajlarıyla sürdürdüğü süreci gerektiği kadar ciddiye almadığımı düşünenler var. Yanılıyorlar. Süreci hatta herkesten fazla ciddiye alıyorum.
Ciddiye almasına alıyorum ama, tarafların tavırları üzerinde düşünürken gülünecek çok fazla unsur buluyorum.
Peker’in hedefindeki şahıslardan biri olan Sezgin Baran Korkmaz’ı (SBK) Fransız romancı Maurice Leblanc’ın ölümsüz roman kahramanları arasına kattığı ‘kibar hırsız’ lakaplı Arsène Lupin’e benzetmemin sebebi de bu.
Adam dolandırıcı olabilir, ama çapından ileri işler yapmış biri. Kibar da…
Burada, dün, aslında tek kelime İngilizce bilmeyen adamın önemli bir ABD düşünce üreten kuruluşunun (East-West Institute) yönetim kuruluna girmeyi başarmasından söz etmiş, üyesi olduğu kurulun herbiri ülkelerinde devlet başkanlığı, başbakanlık, genelkurmay başkanlığı gibi forslu görevler yapmış diğer üyeleriyle birlikte Ürdün’de Kral Abdullah ile çekilmiş fotoğrafını yayımlamıştım.
Dün SBK’nın 1993-1995 yılları arasında CIA direktörlüğü yapmış James Woolsey ile yan yana çekilmiş bir fotoğrafını gördüm.
Yukarıya koydum o fotoğrafı, “Enseye tokat” denir ya öyle bir manzara…
Soğuk Amerikalılara Kars sıcaklığı getirmiş SBK. [Hiç düzeltilmeye kalkışılmasın, Kars’ın ikliminin soğuk olduğunu ben de biliyorum.]
Woolsey ile SBK’nın dostluğu Donald Trump sayesinde başlamış olmalı. New York Times (NYT) gazetesi, Woolsey’in Ekim Alptekin ve SBK ile Fethullah Gülen’in Pensilvanya’da derdest edilip ülkeye döndürülmesi konulu bir müzakere yürüttüklerini yazmıştı. 20 Eylül 2016 tarihinde; Woolsey’in Trump’ın seçim kampanyasına katıldığını açıklamasından sadece sekiz gün sonra.
Ardından, Wall Street Journal (WSJ) gazetesi, o görüşmenin esas katılımcılarının Türkiye’den gelmiş iki bakan olduğunu, Gülen’in “yasal iade prosedürüne takılmadan ABD’den çıkarılmasının” Trump’ın ulusal güvenlik danışmanlığına getirdiği Michael Flynn ile görüşüldüğünü kendisi de orada bulunan Woolsey’in ağzından yazdı.
Daha önce tanımıyorsa, o iki bakan (Berat Albayrak ile Mevlüt Çavuşoğlu) ile de o vesileyle tanışmıştır SBK.
SBK ile Alptekin, NYT’a göre, Woolsey’e bu iş için 10 milyon dolar teklif etmiş.
Woolsey ve eşi Nancye Miller arasında konuya ilişkin e-posta trafiği yaşanmış bu olaydan sonra; onu da Reuters ajansı ortaya çıkardı.
İşe bakın siz…
CIA direktörlüğü yapmış biri ile Trump’ın güvenlik danışmanı atadığı Flynn’in karşısına oturup Türkiye adına müzakere yürütmüş biri SBK…
Yazarken bile dudaklarımda tebessüm belirmesine mani olamıyorum.
Tevekkeli adam 2016 sonrasında kendisine açık çek verilmiş biri gibi hareket etmiş…
Ülke adına ‘gizli müzakere’ yürüten heyetin üyesi olmuş, baksanıza…
Bundan sonra olacakları düşününce de içimden gülmek geliyor.
SBK Avusturya tarafından Amerikalılara teslim edilirse doğrudan ABD’ye götürülecektir. ABD Hazine bakanlığının yüzlerce milyon dolarını tırtıklayan bir çeteyle birlikte yargılanmak üzere… Diğerleri soygunu yapmakla, SBK ise soygundan elde edilen paraları Türkiye’ye getirip aklamakla yargılanacak.
“İtirafçı olur, az ceza alır” veya “Zaten böyle davaların cezaları azdır, yedi yıl alır, yarısını yatar, çıkar” diyenler var ya, biraz da onların bu yaklaşımı beni güldürüyor.
Hafife alıyorlar hukuki süreci…
Aldatmanın hesabını Amerikalı soygun çetesi verecek, ancak dolandırılan paranın hesabı SBK’dan sorulacak.
Paranın nerelere sarf edildiğinin hesabı…
Nerelere veya kimlere harcandığı…
Örnek olsun diye en son üzerinde konuşulan 80 milyon doları ele alalım.
Nahum biraderlerden ülkemizin önemli iki şirketinin yarı hisselerini 80 milyon dolara satın aldığını iddia ediyor SBK. Herhalde ABD yargısına hesap verirken de iddiasını devam ettirecektir. İyi ama, o hisseleri yalnızca 6 milyon dolar karşılığında İnan Kıraç’a devrettiğini Kıraç’ın avukatı Levent Göktaş açıklamadı mı?
ABD, haydi bakalım, şirketlerin gerçek değerini mercek altına alır ve parayı geri isterse ne olacak?
Davanın içine böyle ayrıntıların girmesi ihtimali de beni biraz gıdıklıyor…
Bodrum’daki Paramount Oteli’nin konuk listesini de isteyebilir ABD mahkemesi…
Olur mu olmaz mı, bilemem, ancak geriye dönük ödeme talebi de söz konusu olursa şaşırmam. Sonuçta soyulan Amerikan hazinesi…
Geçmişte orada yaşanmış biraz buna benzeyen olaylarda nice güçlüye aynen benim korktuğum gibi muamele edildi ABD yargısı tarafından…
New York’un efsane belediye başkanı Rudy Guliani’nin Trump’ın avukatlığını yaparken karıştığı -karışmaması gereken- işlerden dolayı avukatlık ruhsatı iptal edildi bu hafta.
Sedat Peker mi videolarından birinde yapmıştı çorap söküğü benzetmesini, yoksa onun videoları üzerine yorum yapanlardan biri mi, hatırlamıyorum ama benzetme doğru. Çoraptan küçücük bir sökük çekildiğinde ip gider gider ve ortada çorap kalmayabilir.
Konuyu elbette ciddiye alıyorum, hem de bayağı ciddiyim bu konuda. Dudaklarımdaki tebessüm, iddia ve ithamlara “Bu da geçer yahu” veya “Unutulur, unutulur” muamelesi yapanların tavrından kaynaklanıyor.
Esas öyleleri konuyu ciddiye almalı.