* Fehmi Koru
Gazetelerde partilerin seçime katılacak adaylarının listeleriyle o listelere kimlerin girebildiği ve kimlerin elendiği haberleri yer alacak bugün. Tıpkı dün gece haber kanallarının uzun uzadıya aynı listeleri ve aynı ayrıntıları aktardıkları gibi.
Habercilik bunu gerektiriyor.
Bir de “Şok, şok, şok” başlığıyla sunulan listelerdeki yerini beğenmediği için derhal istifa edenlerle ilgili haberler…
Liyakatların yarıştığı, sınavın söz konusu olduğu bir ortamda veya önseçim mekanizmasının sonucu olarak belirlenmiyor o listeler; parayı ödeyip başvuruyorsunuz, ilgili partinin görevlendirdiği bir-iki kişi ön elemeyi yapıyor, nihai sıralama ise genel başkanın tercihini yansıtıyor.
Protestonun muhatabı kim oluyor bu durumda?
Geçen seçimlerde sırasını beğenmediği için adaylığını geri çekenlerden bazıları bin pişman olmuştu. O adaylıktan çekilince kendisinin yerine konulan dolgu isim, partisi seçimde beklenmedik bir başarı gösterdiğinden, Meclis’e milletvekili olarak girebildiği için…
Eminim ‘şok, şok, şok’ diye verilen haberlerde yer alan bazıları bu defa da aynı pişmanlığı yaşayacaktır.
Seçimler çok bilinmeyenli bir denklemdir de ondan.
İnsanlar anketçileri yanıltmayı da seviyorlar.
Bu seçimde de benzer bir sürpriz tabloya hazırlıklı olmakta yarar var.
Pek çok ilk bu seçime damga vuracak da ondan…
Hatırlayalım: Bir yıl önce, AK Parti-MHP ortak iktidarı, muhalefet partilerini zor duruma düşürmeyi amaçlayan bir yeni seçim yasasını Meclis’ten geçirmişti. Bu seçime o yasayla gidiliyor.
İlginç bir siyasi mühendislik ürünü olan yeni seçim yasası, ittifakları işlevsiz bıraktığı gibi, ittifaklar içerisinde yer alan partileri tek bir listeyle değil de kendi başlarına seçime gittikleri takdirde dezavantajlı duruma düşürüyor.
Nasıl olsa muhalefet cephesi -özellikle de 6 birbirine benzemez partiden oluşan Millet İttifakı- tek liste altında buluşamaz düşüncesiyle çıkarılmıştı o yasa.
Oysa ne oldu? Millet İttifakı’nın dört partisi -Saadet, DEVA, Gelecek ve DP- CHP listelerinde yer alan adaylarla seçime girmeyi, diğer bir parti de -İYİ Parti- bazı illerde aday göstermeyerek ortak listeye destek çıkmayı başardı.
İşte size daha önce olabileceği düşünülemeyecek bu seçime özgü bir ‘ilk’ görüntü.
Ortak listede buluşan partilerin -özellikle Saadet, DEVA ve Gelecek partilerinin- kendilerini tercih edebilecek seçmen kitlelerini listesinde yer aldıkları CHP’ye oy vermeye ikna edebilip edemeyecekleri de bir başka bilinmeyen.
Madem bilinmeyenleri sıralıyorum, bir başka bilinmeyen de şu: Muhafazakar isimlerin listelerinde yer bulduğu illerdeki CHP’li seçmenin tavrı ne olacak?
Gönül rızasıyla, içe sindirilerek bir partiye veya adaylara oy vermeye alışmış insanlar, ilk kez bu seçimde, başka bir hesapla oylarını kullanmak zorundalar.
Her seçimde ülkeyi kimin veya hangi kadroların yönetmesi isteniyorsa bunu sağlayacak biçimde kullanılıyordu oylar; oysa bu seçimde seçmenlerin önemli bir bölümü kimin veya kimlerin ülkeyi yönetmemesi gerektiği düşüncesiyle oy kullanmak zorunda.
Sadece muhalifler değil iktidarın devamından yana oy kullanacaklar için de bu bir gerçek.
İktidar cephesi de seçim kampanyalarını karşı tarafın olumsuz yönlerini ön plana çıkararak yürütecek.
Onlar biraz da buna mecburlar. 22 yılın sorumluluğunu taşıyan bir iktidarın seçmene cazip gelebilecek sloganlar bulmak veya vaatlerde bulunmak konusunda zorlanması doğal.
Muhalefetin ise, 22 yıla yayılan iktidar yanlışları yanında seçmeni umutlandırabilecek sözler bulması kolay.
Tabii bir de, var olanlara bakarak yapılan değerlendirmelerin hesaba katması mümkün olmayan beklenmedik gelişmelere de açık bir ülke Türkiye.
Seçime az bir süre kala ülkenin 11 ilini içine alan geniş bir bölgede şiddetli bir deprem olabileceğini, o illerde yaşayan insanların yarısının evlerinin yıkılacağını, içerinden bazılarının geçici veya kalıcı olma niyetiyle başka illere göçerken bazılarının da çadırlarda yaşamak zorunda kalacağını kim düşünebilirdi?
İktidarın seçmenlere hoş görünebilecek bazı konuları seçimin hemen öncesine takvimlediği kendisini şu sıralarda belli ediyor; ancak yine aynı iktidarın ekonomik dengelerin bu denli bozulabileceğini, hayat pahalılığının dayanılmaz boyutlara ulaşabileceğini -soğanın kilosunun 30 TL’ye çıkabileceğini- öngöremediği anlaşılıyor.
TOGG, doğalgaz, temeli atılan deprem evleri mi, yoksa et, peynir, soğan fiyatları ve tabii elektrik ve başka temel ihtiyaç faturaları mı?
Bunların hangisi sandık başına gittiğinde oyunu etkilemesi açısından seçmen tarafından daha önemli bulunacak?
İşte size bir başka bilinmeyen daha.
Eski seçimlerde elimizde büyüteç, önümüze gelen aday listelerine bakarak seçmen tercihlerini etkileyebilecek isim arayışına girerdik. Bu defa da bunu yapanlar çıkacaktır, ama ben aday isimlerinin fazla bir anlam taşıyacağını sanmıyorum.
Hemen her parti veya ittifak birkaç parlak ismi listelerine yerleştirmiş olsa bile, bu seçimin özellikleri yüzünden, kampanyasını onları öne çıkartarak yürütmeyecek. Hemen hepsi büyük çapta karşı tarafı eleştirerek oy toplamaya çalışacak.
Kim rakibini daha fazla yıpratırsa…
İlginç bir ay -32 gün- bekliyor bizleri.