Fehmi Koru*
Her çocuğa artık onlarla ilgilenmeyeceği yaşına erişene kadar sayısız üst-baş ile yığınla oyuncak alınıyor… Çocuk büyüyor, arkadan başka çocuk da gelmiyor… Peki büyüyen çocuğunuza henüz küçükken aldığınız üst-baş ile sonradan oynamaz olduğu oyuncaklara ne oluyor?
Büyücek bir evden daha küçüğüne taşınmanız gerekiyor ve yeni evde pek çok eşyanızı koyabileceğiniz yer yok… Bu durumda fazla eşyalarınızı ne yapıyorsunuz?
Paraya kıyarak kitaplar aldınız, okudunuz ve kitap almaya devam ediyorsunuz, ancak bir süre sonra onları koyacak yer bulmakta zorlanıyorsunuz; bir çoğunu elden çıkarmak istiyorsunuz, ancak bunu nasıl yapacaksınız?
Gündemin ilk sırasında ekonomik sıkıntılar ile hükümetin ‘yeni ekonomi modeli’, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile yakınlaşmayla başlayan ve ardından benzer bir gelişmenin Mısır ve İsrail’le de gerçekleştirileceği anlaşılan yeni dış politika tercihleri, ittifakların çıkaracağı cumhurbaşkanı adaylarının kimler olacağı türünden ‘hayati’ konular varken, eski giysiler, oyuncaklar, boşa çıkan kitaplar gibi enti püften konular da nereden mi çıktı?
Söyleyeyim. Biraz önce bir gazetenin (Yeniçağ) internet sitesinden kendini gösteren şu haberden çıktı
Almanya’da ayva ikramı
“Almanya’da yaşayan gazeteci Cengiz Özbek, Türkiye’nin yok olmaya yüz tutmuş komşuluk örneğini Almanya’dan bir fotoğrafla paylaştı.
Gazeteci Cengiz Özbek, Türkiye’de şehirleşme oranlarının artmasıyla, rezidansların dikilmesiyle komşuluk ilişkilerinin yok olmaya başladığını aktardı.
Özbek, Almanya’da bir komşusunun tüm mahalleye bir sepet dolusu ayvayı dağıttığını bir fotoğrafla anlattı.
‘Türkiye’de hep övünülen ancak giderek kaybolan komşuluk kültürüne Almanya’dan sıcak bir örnek’ ifadelerini kullanan Özbek, mahalleliye dağıtılan hediyeyi paylaştı.”
Ve ardından verilen şu resimli sosyal medya mesajı:
Gazete, bu girişten sonra şu notu düşmeyi de ihmal etmemiş:
“Özbek’in paylaşımının ardından tartışılan ‘eskiden komşu anlayışı’ kavramı yeniden akıllara geldi.
Dev rezidanslarda otel odaları gibi dizilen evler yaygınlaşmadan önce Türkiye’de insanlar komşularıyla yemeklerini, giyeceklerini, her şeylerini paylaşırlardı. Hem de karşı komşularına güvenerek kapılarını bile kilitlemezlerdi.”
Ne yalan söyleyeyim bu haber ve habere konu olan yardımlaşma hoşuma gitti.
Hele bu girişimin sahibinin bizim ülkemizden oraya göçmüş biri olduğunu da öğrenseydim haber daha da hoşuma giderdi.
Alman bunu yapıyor da başkalarının benzer girişimleri yok mu?
Var.
Amerika’da buy nothing
Birkaç zaman önce bulunduğum Amerika’da dolaşırken, bizi aracıyla gezdiren yakınım, bir sonraki menzile varmadan önce kısa bir yol sapması yapmak istediğini bildirdi. Mahalle arasına girdik. Bir evin önünde duruldu. Şoför mevkiinde oturan yakınım indi ve önünde durduğumuz evin kapısına bırakılmış büyükçe bir paketi alıp aracın bagajına yerleştirdi.
Yerleştirdiği paketin içinde oyuncak varmış, onunla yeni doğmuş oğlunu sevindirecekmiş…
Önünde durduğumuz bir tanıdıklarının evi miydi
Hayır, değildi.
Facebook’ta açılmış özel bir sayfada, kendilerinin oturduğu mahallenin halkı, artık işlerine yaramaz hale gelmiş fazlalıklarını ilan ediyor ve duyurulan eşya/lara ihtiyacı olanlar ilgilerini beyan edince, mesajlaşarak mutabık kaldıkları gün ve saatte evin önüne konan eşyayı teslim alıyorlarmış…
Buna ‘buy nothing’ adını vermişler…
Fazla görülen her şeyin parayla değiştirilebilecek bir değeri mutlaka vardır; ancak mahalleli arasında bir tür yardımlaşma ve dayanışma haline dönüştürülen bu yöntemi benimseyenler çokmuş…
Kısa süre önce mahalleden taşınacak birisi kocaman piyanosunu isteyene vermek üzere o sayfaya koymuş…
Araştırınca ‘buy nothing’ uygulamasının ilk 2003 yılında Seattle kentinde iki genç kadın tarafından başlatıldığını, duyulunca aynı kentin başka mahallerine, oradan da diğer eyaletlere taşınarak ABD’de yaygın hale getirildiğini öğrendim.
Çok hoşuma gitti.
İngiltere’de ‘Food Bank’
Yalan haberlere zemin teşkil ettiği için hep eleştirilen sosyal medya platformlarından birinin -bu Facebook oluyor- böylesine bir hayırlı işe aracılık eder hale gelmesi beni ayrıca mutlu etti.
Bizde çok eskiden sebiller, aş evleri hamiyet sahipleri tarafından devreye sokulur, mahallelinin bunlardan yararlanması sağlanırdı. Bizdeki bu eski uygulamalar İngiltere’de ‘Food Bank’ adıyla güncelleştirilmiş bulunuyor. [ABD’de var aynı örgütlenme.]
Corona’nın en azgın saldırdığı günlerde sokağa çıkamayan yaşlılara, normal zamanda okulların öğrencilere sağladığı süt ve yemek servisinden mahrum kaldıkları için derslere ara verildiğinde açlık tehdidi altına düşen fakir muhitlerin çocuklarına, yemek ve ihtiyaç duyabilecekleri maddeleri sağlamak üzere, gönüllü mahalleliler örgütlenmişlerdi orada.
Gıpta etmiştim.
Bizde askıda ekmek
‘Askıda ekmek’ uygulaması pek çok yerde uygulanıyor bizde. Fırından kendileri için ekmek alırken, ihtiyaç sahiplerini düşünerek bir-iki ekmeğin parasını fazladan ödeyip onları askıya yerleştirenler giderek çoğalıyor. İhtiyaç sahipleri kimselere görünmeden askıdaki o ekmekleri alıyorlar.
Fırınlarda özel bölmeler var ‘askıda ekmek’ için…
Ne güzel değil mi?
Ekonomik sıkıntıların daha da artacağı günlere doğru yol alıyoruz.
Yardımlaşma alışkanlığını yeniden kazanmaya başlasak iyi olacak.