Fehmi Koru: Tanığı olduğumuz ‘yüzyılın savaşı’ da ülkemizi bir şeylere zorlayacaktır; iktidarı ve muhalefeti ile ülkemiz gelişmelere hazır olmalı

Fehmi Koru: Tanığı olduğumuz ‘yüzyılın savaşı’ da ülkemizi bir şeylere zorlayacaktır; iktidarı ve muhalefeti ile ülkemiz gelişmelere hazır olmalı

Fehmi koru*

Rusya’nın Ukrayna topraklarında gözü olduğu ve devlet başkanı Vladimir Putin’in de Kiev’de kendisine bakarak hizaya geçecek bir yönetim görmek istediği biliniyordu. Ancak bilinmeyen nokta, bu amaca erişmek için Rusya’nın –Putin’in- askeri bir müdahaleyi göze alıp alamayacağıydı.

Bütün dünya Rusya’nın –Putin’in- buna da hazır olduğunu dün ilk Rus askeri Kiev’e doğru yola çıktığında öğrendi.

NATO genel sekreteri Jens Stoltenberg Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişimine “Bu bir Avrupa savaşıdır” teşhisini koydu ve ‘yüzyılın en büyük savaşı’ olacağını da vurguladı.

Beklentilerin aksine, ABD’nin başını çektiği Batı blokunun, ülkeleri ve NATO ile Avrupa Birliği gibi kurumsal yapılarıyla, böyle bir savaşa hazırlıklı olduğu anlaşılıyor.

Rusya’nın da, kendisine yönelecek tepkilere ve savaşın istediği istikamette cereyan ettiğini göstermeye yarayacak algı operasyonuna hazırlıklı olduğunun emareleri var.

Winston Churchill’in, İngiltere başbakanı olarak yakından tanıklık ettiği İkinci Dünya Savaşı sırasında, “Gerçek henüz postallarını giyememişken yalan dünyanın yarısını dolaşmıştır bile” dediği bilinir.

Savaşlar ve yalanlar

Propagandanın klasik yöntemlerle yapılabildiği bir dönemdi o sözün sarf edildiği günler; bugün ise yalan ânında bütün dünyada tura çıkıyor ve ulaştığı yerlerde gerçek muamelesi de görüyor.

Örnek isteyenler gazetelere bu gözle bakabilirler.

Savaşın iki tarafı da, dünya ve Ukrayna kamuoylarını kendilerinin haklı olduğunu zihinlere kazıyacak bir propaganda seferberliğine günler öncesinden girişmiş bulunuyor.

Bir tarafta NATO genel sekreteri Stoltenberg, ABD başkanı Joe Biden, İngiliz başbakanı Boris Johnson, diğer tarafta da Putin ve bakanları kameralar karşısında zaman zaman gerçekleri çarpıtan açıklamalar yapıyorlar.

Yalanı en yoğun ve sınırsız kullanan da, ülkesindeki medyayı yalanlarını yüzüne vuramayacak hale getirmiş olan Putin ve onun psikolojik savaşta kullandığı unsurlar oluyor.

Dünya medyasına ilk ulaşan Ukrayna’dan görüntüler Rus propaganda mekanizmasının ürünüydü. Bir kaynak, 10 Mayıs 2021 tarihinde Gazze üzerine İsrail’in gönderdiği füzelerin yarattığı tahribatın görüntüsünü yayarken, bir başka kaynak da 2015 yılında Çin’in Tianjin kentinde bir tehlikeli madde imalathanesinde meydana gelmiş patlamanın görüntülerini “Ukrayna’dan” diye paylaştı. Bu arada, bir başka kaynak da, ‘War Thunder’ adlı yeni bilgisayar oyununun reklam görüntülerini, yine Ukrayna olduğu iddiasıyla, dünya medyasının kullanımına sundu.

Bu arada Putin de, Ukrayna halkını kendi yanlarına çekmeyi veya hiç değilse pasifize etmeyi amaçlayan, her bakımdan gerçeklerle çelişen bir konuşma yapmayı ihmal etmedi.

Nasıl olsa kimsenin gerçekleri çarpıtmasını sorgulamayacağı düşüncesiyle…

Savaşlar ve yeni dünya düzenleri

“Yüzyılın savaşı” günümüzün teknolojik imkanları kullanılarak yürütülecek… Sadece çağdaş -hatta çağın ötesinde- özellikler taşıyan silah ve gereçler ile de değil, sosyal medyanın en son unsurlarının kullanıldığı siber alanda da…

Hangi taraf sonunda üste çıkarsa, dünyamızın yeni düzenini istediği gibi şekillendirme şansını o taraf yakalamış olacak.

Savaşlar, hele bir de NATO genel sekreteri Stoltenberg’in iddia ettiği gibi ‘yüzyılın savaşı’ özelliğine sahiplerse, ardından dünya için yeni bir düzene geçiliyor.

Dört yıl süren ve henüz ikincisi çıkmadığı için zamanında ‘Büyük Savaş’ olarak anılan Birinci Dünya Savaşı, dünyada imparatorlukların sonunu getirdi ve ulus-devlet kavramına uygun bir yeni düzenin önünü açtı.

İkinci Dünya Savaşı’nın ve 60 milyon insan kaybının ardından “Bir daha böyle bir yıkım yaşanmasın” gerekçesiyle başta Birleşmiş Milletler olmak üzere yepyeni kurumların devreye girdiği iki kutuplu dünya düzeni oluştu.

Afganistan’ın işgali (1979), ABD ve müttefiklerinin Mücahit gruplara sağladığı imkanlarla yürütülen vekalet savaşı sonunda (1989) Sovyetler Birliği dünya sahnesinden çekilmek zorunda kaldı ve tek kutuplu yeni düzen devreye girdi. Sovyet hakimiyetindeki coğrafyadan, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da çok sayıda bağımsız ülke doğdu. İkinci Dünya Savaşı sonrası düzenin kilit esaslarından biri olan bölünmüş Almanya, o aralıkta, yeniden birleşme imkanına kavuştu.

Gerçekten bir ‘Avrupa savaşı’ halini alacaksa, Ukrayna’da kıvılcımı atılan yeni savaş da bir gün sona erecektir ve ardından büyük ihtimalle ‘yeni dünya düzeni’ denilebilecek değişiklikler de zuhur edecektir.

Savaşın taraflarını -bir tarafta ABD ve AB’yi, diğer tarafta Rusya’yı- buna da hazırlıklı sayabiliriz.

Genellikle çatışmacı ortama hazırlıksız yakalananlar, içinde yer alsalar da almasalar da, savaşlardan en fazla etkilenen ülkeler oluyor.

İlk büyük savaşta Osmanlı kaybedenler arasında yer aldı ve imparatorluk yıkıldı.

Bir sonraki savaşa Türkiye girmedi, sonrasında Sovyet tehdidiyle karşılaştı ve NATO ile benzeri kurumsal yapılar içerisinde yer alarak kendisini Batı himayesine bıraktı.

Afganistan savaşı sonrasında Orta Asya’da bağımsızlığına kavuşan ülkeler ile akrabalık bağları tesis edildi ve bunun getirdiği bir coşku da yaşandı; ancak savaş sırasında ABD yardımıyla oluşmuş Afgan örgütlerinden el-Kaide ve türevlerinin çıkması, İslam Dünyası ile birlikte ülkemizi de edilgen bir duruma sürükledi.

Geçen yüzyılın büyük savaşları dört yıl, Afganistan savaşı da on yıl sürmüştü; bu yüzyılın savaşının öyle uzun süreli olacağını sanmam. İki tarafın da elinde karşı tarafı yeryüzünden silmeye yarayacak ölümcüllükle silahlar bulunuyor. İki taraf da nükleere başvurmayı gerektirmeyecek beceride ileri teknoloji ürünü silahlara da sahipler.

Türkiye’nin çatışmanın duracağı döneme bugünden hazırlıklı olması gerekiyor.

Ekonomide yaşanan dev sorunlar önümüzü görmeyi zorlaştıracaktır.

Sorunların ortadan kalkmasına, hiç değilse hafiflemesine yarayacak adımlar atmak zorunda ülkemiz; yeniden demokratik, özgürlüklere saygılı bir hukuk devleti haline gelerek bu yolda ilk adım atılabilir.

Birinci Dünya Savaşı sonrasında Türkiye Cumhuriyeti ile akıllıca adım atılmıştı.

İkinci savaş sonrasında seçenekler arasında en doğrusu tercih edilebilmişti.

Afganistan savaşı sonrasında da, Türkiye, anayasasında yer alan ‘laiklik’ ilkesi ile kendisini İslam Dünyası içerisinde ‘farklı’ bir konuma taşıyarak yeni durumdan yararlanmayı yine bildi. AK Parti’yi iktidara o hava taşıdı.

Şimdi tanığı olduğumuz ‘yüzyılın savaşı’ da ülkemizi bir şeylere zorlayacaktır.

İktidarı ve muhalefeti ile ülkemiz gelişmelere hazır olmalı.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.