Fehmi Koru yazdı: Dünkü Biden ile Erdoğan görüşmesinin düşündürdükleri…

Fehmi Koru yazdı: Dünkü Biden ile Erdoğan görüşmesinin düşündürdükleri…

Fehmi Koru*

“Biden ile görüşmenizde 24 Nisan konusu da gündeme geldi mi?” sorusuna, üstelik gülerek, “Hamdolsun gündeme gelmedi” cevabını verince, 45 dakikası baş başa sürmüş görüşmenin bir birini kollamayla geçtiğini anladım.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ABD Başkanı Joe Biden ile yaptıkları görüşmenin ‘yararlı ve samimi bir görüşme’ olduğunu söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden de, görüşmeyi, ‘olumlu ve verimli’ olarak niteledi.

İki lider de ayrı ayrı düzenledikleri basın toplantılarında görüşmenin içeriğiyle ilgili ayrıntılı bilgi vermekten kaçındılar.

Görüşmenin heyetler halinde yapılan bölümünde bir ara basın mensupları içeriye alınmış, ancak bağıra çağıra gelen soruların hiçbirine cevap verilmemiş.

Bundan sonrasını iki ülkenin ekipleri yürütecekmiş.

Ekipler görüşme öncesinde de bir araya gelmişlerdi. Biden’in görevlendirdiği dışişleri bakan yardımcısı Wendy Sherman ile ABD’nin Birleşmiş Milletler’deki daimi temsilcisi Linda Thomas-Greenfield kısa arayla Ankara’ya gelmiş ve muhataplarıyla toplantılar yapmışlardı.

Yeniden ne görüşülecek?

Amerikan askerlerinin Afganistan’dan çekilmesi sonrası orada meydana gelebilecek boşluğu Türkiye’nin başını çektiği birkaç ülkenin askerlerinin doldurması projesi mi?

Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 füze savunma sisteminin ambara kapatılıp onun yerine ABD yapımı Patriot’ların kurulması mı?

Parası baştan ödenmiş F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye teslimi konusu mu?

Kongre’den iki partinin ortak çabasıyla çıkmış Türkiye’ye yaptırım kararlarının yeniden gözden geçirilmesi mi?

Önümüzdeki günlerde Amerikan mahkemelerinde yeniden canlandırılacak Türkiye aleyhine açılmış davaların ikili ilişkilere zarar vermeyecek biçimde kapatılması mı?

Suriye’nin Türkiye sınırına yakın bölgesinde ABD subayları tarafından eğitilen, ABD silahlarıyla donatılmış PYD/YPG güçlerinin desteklenmesinden vazgeçilmesi mi?

FETÖ olayı mı?

Yukarıda verdiğim her biri bayağı dikenli konulardan yalnızca birini öylesine görüşmek bile saatler sürebilir.

Basın toplantısında konular teker teker sorulsaydı, acaba her birine de, tıpkı 24 Nisan ile ilgili soruya olduğu gibi, “Hamdolsun gündeme gelmedi” cevabı verilir miydi?

Galiba öyle.

Anlaşılan iki lider ikili ilişkilerde sorun teşkil eden maddeleri ele alıp görüşmek yerine aradaki bağları güçlendirmeyi amaçlayan bir anlayışa ulaşmayı sağlayacak bir girizgah üzerinde mutabakata varmayı daha uygun bulmuşlar.

Basın toplantılarına hakim olan hava bana bu izlenimi verdi.

Doğru olan da böyle bir yaklaşımdı.

Görüşmeye ilişkin düşüncelerimi paylaştığım dünkü yazımı “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın muhataplarını ikna etme mahareti”ne dikkat çekerek ve görüşmede o maharete çok daha fazla ihtiyaç olacağını vurgulayarak bitirmiştim.

Örnekler var.

Tayyip Erdoğan ABD başkanlarından en uzun süre Barack Obama ile ilişki halindeydi. Bir ara, Obama’nın “Benim kendisinden en fazla yararlandığım lider” diye söz ettiği de duyulmuştu.

Obama’nın ‘A Promised Land’ adıyla geçen yıl yayımlanan anılarına biraz da bu konuya açıklık getirmek için göz gezdirdiğimde Erdoğan’ın muhatapları üzerinde bıraktığı izlenimin derinliğini görebildim.

“Erdoğan’la çıkarlara dayalı yararlı bir ilişki geliştirebildim” diyor Obama. Ardından da şunları yazıyor (s. 196):

“Şahsen, başbakanı samimi ve taleplerime cevap verir buldum. Fakat ne zaman kendisini konuşurken dinlesem, çeşitli rahatsızlıklarını ve fark ettiği sapmaları dile getirirken, uzun boyunun hafifçe eğildiğini, güçlü sesinin perdesinin bir oktav daha yükseldiğini fark ediyordum. Demokrasiye ve hukuk devleti ilkesine bağlılığının iktidarını koruduğu sürece devam ettiğine dair kuvvetli bir izlenime sahibim.”

Barack Obama 2008 yılında ABD’ye başkan seçildi, Beyaz Saray’a 20 Ocak 2009 tarihinde taşındı. Başkanlığı devir almasından kısa süre sonra, 2009 yılı Nisan ayı başlarında, ilk yurtdışı ziyaretini Türkiye’ye yaptı. TBMM’nde milletvekillerine hitap etti. İstanbul’da gençlerle buluştu, onlara karşı da bir konuşma yaptı.

Obama’nın danışmanlarından Ben Rhodes Beyaz Saray’da yaşadıklarını anlattığı anılarında (The World as It is: A Memoir of the Obama White House) Obama-Erdoğan görüşmelerinden birini de anlatıyor.

BM genel kurulunda konuşma yapmadan bir gün önce, Obama, kurula katılmak üzere New York’a gelmiş olan Erdoğan’la buluşur. BM’de yapacağı konuşma İsrail yanlısı mesajlar ihtiva edecek biçimde hazırlanmıştır. Erdoğan bunu fark edince bir yıl önce yine BM’de yaptığı konuşmada Obama’nın Filistin devletine temsil hakkı tanınmasını tavsiye ettiğini gülerek hatırlatır.

Rhodes’tan aktarayım (s. 89):

“Obama ve Erdoğan biraz zaman alsa da yararlı bir çalışma ilişkisi kurabilmişti. Erdoğan konuları uzun uzadıya tartışmayı sever. Her geçen yıl biraz daha iddiacı da oldu. Ülkesinde gücünü sağlamlaştırdıkça itirazları daha az kabul eder hale gelir gibiydi.”

Erdoğan’ın o görüşmede örnekler de vererek Filistin konusunu yeniden düşünmesini istemesi sonuç vermiş ama. Erdoğan ile görüşmesi sonrası Rhodes’u odasına çağırmış Obama, hazırlanan konuşma metninin Ortadoğu’ya ilişkin bölümünü yeniden elden geçirmişler. “Erdoğan’ın argümanlarından nefret ediyorum” demiş Obama.

Rhodes, “Ben ‘Sudan örneği bayağı iyiydi ama’ dedim” diyor.

Obama, Erdoğan’a Filistin devletinin tanınmasının zaman alacağını anlatırken, “Güney Sudan diye yeni bir devletin kurulması hem zaman aldı hem de müzakereler yapılması gerekti” görüşünü savununca, Erdoğan, “Bunun için Kuzey’e yaptırımlar uygulanması da gerekmişti; yoksa benzer bir yöntemin İsrail’e de uygulanmasını mı düşünüyorsun?” deyivermiş…

Sağlam argüman bu işte…

Amerikalılar dünküne benzer toplantılar için “Keşke o sırada duvarda sinek olabilseydim” derler.

Keşke olabilseydim.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.