Fehmi Koru: YSK üyeleri kendilerini hukukla sınırlı tutacak olurlarsa seçim ilginç bir hal alabilir

Fehmi Koru: YSK üyeleri kendilerini hukukla sınırlı tutacak olurlarsa seçim ilginç bir hal alabilir

* Fehmi Koru

Bugünkü gazetelerde cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışacak adaylarla ilgili haberlerin başlıklarına göz atalım:

“100 bin imza maratonu sona erdi! Türkiye seçime 4 adayla gidiyor.” (Karar)

“YSK’da 100 bin imza maratonu tamamlandı… Türkiye seçime 4 adayla gidiyor.” (Hürriyet)

“İmza maratonu sona erdi, aday listesi kesinleşti.” (Cumhuriyet)

Farklı üç gazetede birbirinden farksız ifadelerle yansıtılan aynı haber. 

Oysa cumhurbaşkanlığı seçiminde kimlerin adaylık yarışına katılacağı konusunda henüz kesinleşen bir durum yok. Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Meclis’te grubu bulunan partilerden aday olarak iki ismin kendilerine bildirildiğini, bir de 100 bin imza toplayarak aday olmaya çalışanlardan iki ismin bunu başardığını duyurmuş oldu.

Malumun ilamı demek oluyor YSK’dan yapılan açıklama.

Henüz kesinleşen bir şey yok adaylık konusunda.

Adaylara itirazlar da kendilerine ulaştı, YSK onları değerlendirecek.

İYİ Parti, YSK’ya, Cumhur İttifakı partilerinin gösterdiği adayın –Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın- daha önce iki kez seçildiği, dolayısıyla anayasanın “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” diyen 101. maddesi sebebiyle aday olamayacağı itirazında bulundu.

YSK üyeleri, bu itirazı henüz ele alıp görüşmediler.

Gazeteler, önceki gün de, aynı haberi, “Yüksek Seçim Kurulu (YSK), Cumhur İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaylık başvurusunu kabul etti” biçiminde duyurmuş, ben de her şeyin olup bittiği kanaatine kapılarak burada şaşkınlığımı şu paragrafa taşımıştım:

YSK’nın iki kez -2014 ve 2018’de- halk oyuyla cumhurbaşkanı seçilmiş Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez aday olmasını kabulü sonrasında şaşırmadım dersem yalan söylemiş olurum. Bilgilerimin doğruluğunu sınamak için araştırdım: Erdoğan gerçekten de 2014 ve 2018 yıllarında yapılan seçimlere katılmış ve iki kez cumhurbaşkanı seçilmiş. Anayasa’da da (m. 101) “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” cümlesi hâlâ yerinde duruyor, madde değişmemiş. Şaşkınlığım hâlâ devam ediyor.”

Neyse, anlaşılan YSK üyelerine -şimdilik ve erken- haksızlık etmişim. Şaşırmak veya şaşırmamak için nihai kararı beklemem gerekiyor.

Meslek hayatlarının zirvesinde bulunan hukukçulardan oluşan kurul üyelerinin, anayasanın ilgili maddesi önlerinde dururken, maddeyi tevil ederek farklı bir karara varmayacakları görüşümü ilk günden bu yana korudum. Hâlâ aynı görüşteyim.  

Azınlıkta kaldığımın da farkındayım.

Muhalefet partileri sözcüleri itirazlarını sürekli dile getirseler bile sanki YSK’dan farklı bir karar çıkacakmış beklentisi içerisinde bulunduklarını belli etmekteler.

Rakip ittifakın aday olarak belirlediği Kemal Kılıçdaroğlu “Erdoğan istiyorsa üçüncü kez aday olsun” görüşünü bile seslendirdi. Kendisine yöneltilen “Erdoğan’ın adaylığına neden ses çıkarmadınız” sorusuna da “Diyelim ki ses çıkardık nereye gidecek? Yüksek Seçim Kurulu’na. O üyeleri atayan kim? Erdoğan. Verdiği karara kim itiraz edecek?” cevabını verdiği biliniyor Kılıçdaroğlu’nun.

Kılıçdaroğlu, kendilerini atayan Erdoğan olduğuna göre, YSK üyelerinin onun adaylığına itiraz etmeyeceğini düşünüyor.

Yanlış bir mantık bu.

Güncel bir hatırlatma: ABD’de, İsrail’de, İngiltere’de yargı mensupları sadece eski başkan ve başbakanları değil, konu önlerine geldiğinde, görevde bulunan başkan ve başbakanları da soruşturuyorlar.

Eski başkan Donald Trump (ABD), eski başbakan Boris Johnson (İngiltere) yanında yeniden başbakan olan Benjamin Netanyahu (İsrail) ve halen görevdeki başkan Joe Biden (ABD) ülkelerinde yargı önüne ya çıktılar ya da çıkmak üzereler.

YSK kararları temyiz de edilemeyen bir yargı organı; bu sebeple üyelerinin önlerine gelen konuya anayasa ile yasalar çerçevesinde yaklaşmaları beklenir.

Hakkında karar verecekleri kişinin kendilerini atayan makamın sahibi olmasının, konuya farklı yaklaşmalarını gerektirmesi herhalde düşünülemez.

Konunun hassasiyetinin ben de farkındayım elbette. Verecekleri kararın itirazın kabulü ve Cumhur İttifakı tarafından belirlenmiş ismin adaylığının iptali yönünde olması, seçimin sonucunu etkileyebilir.

Cumhur İttifakı partileri, itirazların kabul edilmeyeceğinden o kadar emin olmalılar ki, kararın iptal edilmesi halinde adaysız kalmayı bile göze almış durumdalar.

YSK “Erdoğan’ın yeniden adaylığı anayasaya aykırı” kararına varırsa Cumhur İttifakı adaysız kalacak, seçim diğer üç aday arasında geçecek.

İşe bakın siz.

Herhalde YSK’nın iptal yönünde karar almasını zorlaştırmak için böyle bir yola gidilmiş olmalı.

Ancak, YSK üyeleri önlerindeki konunun yalnızca hukuki yönüyle ilgilenmek durumundalar; kararlarının doğurabileceği sonuçlar onların değil, aylardan beri yazılıp konuşulan anayasal engel hatırlatmalarına rağmen tutumlarından vazgeçmeyen politikacıların düşünmesi gereken bir ayrıntı.

Kararın iptalden yana olması halinde seçmenlerin önünde birden fazla seçenek yine olacak.

Fizik öğretmeniyken siyasete girmiş Muharrem İnce’nin dört işlem cahili olması herhalde beklenemez. Oysa daha ilk günden seçimde ikinci tura kalacağı ve ikinci turda da kazanacağı iddiasını seslendiriyor.

Acaba hesabı, YSK’dan çıkabilecek kararın olumsuz olabileceği üzerine oturuyor olmasın?

Tayyip Erdoğan’ın iki kez cumhurbaşkanı seçildiği için anayasadaki ‘üçüncü kez aday olamaz’ engeline takılması durumunda, Muharrem İnce, Millet İttifakı adayına oy vermeyecekler için ideal adres haline gelebilir.

Dördüncü aday adayı Sinan Oğan da.

Kılıçdaroğluİnce ve Oğan arasında geçecek seçim bayağı ilginç olabilir.

Olur mu, olmaz mı?

Sanırım bu sorunun cevabı için fazla beklememiz gerekmeyecek.

*Bu yazı fehmikoru.com adresinden aynen alınmıştır.