Fehmi Koru*
Meclis’teki kavga-gürültülü oturumlar için ne diyebiliriz?
Koca koca adamlarla, nazik hanımlar.. birbirlerini iterek ve kakarak oy kullanıyor, ya da oy kullanıldığı sırada gürültü çıkarıyorlar…
O görüntüleri, istesek de, belli bir saatten sonra yayını kesildiği için, Meclis-TV’den izleyemiyoruz; çok meraklıysak aynı gece başka kanallarda görüyor, ertesi gün de, okuduğumuz gazetelerin meşrebine göre, bilgi sahibi oluyoruz…
Kimi AKP’yi, kimi CHP’yi suçlar biçimde sunuyor haberi…
Fotoğraflar da meşrebe göre seçiliyor…
Macar yazar Tibor Dery’in ‘Eğlentili Bir Gömme Töreni’ başlığıyla çıkmış hikâyelerinin toplandığı bir eseri vardı; âdeta o başlığı hatırlatıyor görüntüler…
Meclisimiz yeni anayasamızı böyle yapıyor…
Ne yaptıklarının farkındalar mı acaba?
Anayasa toplumun ve bireyin devletle olan ilişkilerini düzenleyen bir sosyal kontrattır; en geniş toplumsal mutabakatı yansıtması beklenir. Bunun için de, kişiye, toplumsal bir kesite, bir eğilime veya bir partiye özel anayasa olmaz.
Yine bunun için, Meclis’ten en geniş çoğunluğun tasvibiyle çıkması, hatta ardından halkoyuna sunulması beklenir.
Elbette anayasayı yazarken veya ilkeleri belirlerken sıkı tartışmalar yaşanabilir; bir virgülün veya bir ‘ve’ bağlacının yeri bile anlamı bütünüyle değiştirebilir çünkü… Üzerinde uzlaşılan metin oylamaya sunulur; o andan itibaren de oylayanların, (bizim örneğimizde) milletvekillerinin, vicdanı devreye girer…
Ülkeye uygun olduğuna inanan olumlu oy kullanır…
Kavgayla ve gürültüyle sonucu değiştirmeye çalışmak ‘anayasa yapma’ ruhuna aykırıdır.
Oy kullanırken ‘selfie’ çekmek.. ya da kullandığı oyu belli edecek şekilde diğer oy pullarını teşhir etmek.. veya bir başka yolla kullandığı oyun rengini belli etmek.. bunlar hoş şeyler değil…
Hoş değil, ama anlaşılır bir şey. Güven yıkılmış ve insanlar talimatlarla hareket etmeye başlamış ise.. partilerin böyle çarelere başvurması anlaşılabilir bir şey…
Milletvekillerinin vicdanlarına aykırı oy kullanmalarına rağmen, kendilerinden kuşku duyulmasını önlemeye çalışmaları da öyle; “Neme lâzım” diye düşünüp o tedbire başvuruyor ‘Evet’ oyu veren milletvekilleri…
Bunları yapanların üzerine gittiğinizde ise daha nahoş bir görüntü vermiş oluyorsunuz.
Eskiden ‘Meclis’in mehabeti’ diye bir kavram vardı ve milletvekilleri o kavrama uyumlu davranmanın kendi saygınlık ve itibarlarını artıracağını da bilir ve ona göre tavır alırlardı.
Şimdi konumu gereği en dikkatli davranması beklenecek siyasiler bile.. o kavramı unutmuş görünüyor…
Peki de, toplumsal mutabakatı yansıtmadığına inandıkları bir metnin, Meclis çoğunluğuna güvenerek ve karşı çıkanların hassasiyetlerine önem verilmeyerek anayasa haline getirilmesine izin mi versin muhalefet?
Hayır, vermesin; ancak bunu kavgasız ve gürültüsüz yapmanın yollarını arasın…
Kendi hallerine bırakılacak milletvekilleri, hiç değilse bir-ikisi, belki nefis muhasebesi yoluyla, daha sağlıklı davranabilir.
Muhalefet her oylamadan önce ikna faaliyetini sürdürmenin yollarını ararsa daha akıllıca bir yol tutturmuş olur.
Kavga-gürültü manzaraları ortadan kalkarsa, Meclis-TV’nin yayınına belli bir saatten sonra getirilmiş olan yasak da gevşetilebilir; neden olmasın?
Sonuçta o yasakla gözlerden saklanmaya çalışılan görüntüler başka yollarla bilgimiz dahiline giriyor…
Bir AK Parti büyüğünün bu vesileyle keşfettiği gibi, elinde akıllı telefon bulunan herkesin ‘gazeteci’ gibi olanı yansıtabildiği bir dünyada yasakların da anlamı kalmıyor…
En son anayasa 1982’de halkoyuna sunulmuştu. 12 Eylül (1980) darbesini yapanlar, önce bir Danışma Meclisi oluşturmuşlar, oraya topladıkları ‘uzman’ kişilere anayasanın çatısını çattırmış, ancak son sözü yine kendilerine bırakmışlardı.
Böyle yapılmış bir anayasanın halkoyuna sunulduğunda yüzde 92 oyla kabul edilmesi pek anlaşılamadı.
Şeffaf zarf içine konulacak renkli pusulalarla ve böylece kimin ne oy kullandığı belli olacak şekilde düzenlenmiş olması halkı tedirgin etmişti.. Doğru, etmişti…
Askerin ülkeyi yönetmesini istemeyen ve bir an önce kışlasına dönmesini arzu edenler, bunun yolu olarak görmüştü anayasanın sorunsuz kabulünü… Bu da doğru; pek çok kişi için bir sebep de buydu.
Getirilebilecek başka gerekçelere ek olarak şunu da düşünmüş olamaz mı halkımız: “Bu anayasa her halükârda uygulamaya konulacak; ama şöyle ama böyle… Onu cılız destekli bir anayasa olmaya mahkum etmek yerine.. sonuçta herkesi bağlayacak bir metine dönüştürsek..” inceliğini?
O anayasa metnine her şeye rağmen ‘Hayır’ oyu vermiş biri olarak.. yüzde 92 oyu böyle algılamayı doğru bulmuştum.
Bu defa çok değişik bir durum var.
İktidar partisinin farkında olduğu ve anlaşılmasını arzu etmediği bir durum…
O durum halka iyi anlatılırsa.. daha derli toplu ve geniş kitlelerden destek görecek yepyeni bir anayasaya gidecek yol bile açılabilir.
Gerilimle değil ama, gerilimsiz.
ΩΩΩΩ
Şu görüntüler size anlatıyor: