* Fehmi Koru
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu geçen hafta salı günü grup toplantısında kürsüye içinde yolsuzluk belgeleri bulunduğunu söylediği bir kutuyla çıktı.
Bugün de benzer bir çıkış yapması bekleniyor; yakınları “Esas bomba bu” diyorlar.
Muhalefet dediğin
Elbette muhalefet muhalefetini yapacak; muhalefetin görevleri arasında iktidarın yanlışlarını sergilemek de var.
Dünyanın dört bir tarafında politikacılar yalnızca siyasi rakipleri tarafından değil sıradan insanlar tarafından da hesaba çekiliyor ve yaptıkları yanlışları ödemek zorunda bırakılıyor.
ABD’de, kısa bir zaman diliminde, vaktiyle tacizde bulundukları kadınların ifşaatları sebebiyle isimleri çizilen senatörler ve Temsilciler Meclisi üyeleri oldu; kimi istifa yolunu seçti.
Siyaset lekesiz insan işi.
Muhalefetin görevleri arasında iktidarı denetlemek de var; ancak grup toplantısında sallanan ne idüğü belirsiz kâğıtlarla görev yerine getirilmiş olmuyor.
Hele yabancı bir ülkede görülmekte olan bir davanın Türkiye’de siyasi sonuçlar doğurması beklentisine dayalı bir muhalif tavrın halkta heyecan doğurması ise beklenmemeli.
CHP’nin daha sorumlu bir muhalif çizgi bulması gerekiyor.
Özellikle de bu konuların dikkatle izlendiği günümüzde.
İktidarda, 15 yılını devirmiş bir siyasi parti bulunuyor. 15 yıl her iktidar için uzun bir süredir ve ne kadar dikkatli olunursa olunsun, içinde yer alan birilerinin yanlışlık yapmış olması da pekala mümkündür.
Dışarıdan sıkıştırılıyor AK Parti
AK Parti’nin son birkaç yıldır izlediği dış politik çizgi fincancı katırlarını ürküttü ve bu sebeple ülke sınırları dışında da sıkıştırılıyor.
Barack Obama ve Hillary Clinton’la sorunlar yaşadı AK Parti; Donald Trump’ın işbaşına gelmesi de manzarayı değiştirmedi, onun döneminde de ABD ile ilişkiler düzelmedi.
Amerikan sistemi Türkiye’yi ve iktidarını yargılama yolunu seçti.
Rusya ile ‘jet düşürme krizi’ yaşandı; şimdilerde ara iyileşmiş gibi gelse de onunla da çevremizdeki olaylara bakışta tam bir mutabakat yaşanması imkânsız.
İslâm Dünyası hâlâ bütünüyle kaybedilmiş değil, ancak bugünkü haliyle İslâm Dünyası bir denge unsuru olarak fazla bir anlam taşımıyor.
Dışarıda sıkıştırılmaya çalışılan ülkemizin ekonomik dengeleri de ister istemez sarsılıyor. Dolarda yaşanan hareketliliği sadece ekonominin kötü yönetilmesine bağlamak akılcı bir tahlil olmaz.
Tablo bu.
Siyaset umut verme sanatıdır
Türkiye’de siyaset yapanlar, iktidatı ve muhalefetiyle, bu tabloyu daha iyi hale getirmekle mükellefler.
Muhalefetin esas görevi, halka, bugünkü durumda da çıkış yolu bulunduğu umudunu vermektir.
AK Parti iktidara halka ‘umut’ vererek geldi.
Durumu daha da kötü göstermeye yarayan her çıkış, dışarıda sıkıştırılan Türkiye’yi yönetilemez hale getirir.
Böyle bir durumda iktidar el değiştirse, ülke yönetimini muhalefet üstlense ne olur?
Sıkıntılar daha da büyür.
Kürsüye kutuyla çıkmak.. kutunun içindeki belgeleri sallayarak gündem yaratmak.. bunlar elbette yakın çevreden alkış alır.. ancak uzak çevreden tasvip görmeyen bir muhalefetin.. fazla bir başarı şansı olmadığı gibi.. ülkenin beklentilerine cevap vermesi de imkansızdır.
Yapılması gerekenin ne olduğu belli: Kaosu tetikleyecek değil, umut verecek bir muhalefet…
Kimse CHP’den kendisini MHP’lileştirmesini beklemiyor; iktidar iktidarlığını muhalefet de muhalefetliğini bilmeli.
Ancak, geçmişte, sırf iktidara gelebilsin diye, meydan meydan “Elimdeki var ya, elimdeki, bunlar iktidarın işini bitirecek yolsuzluk dosyalarıdır” diye dolaşmış ve ‘Koskotas dosyaları’ adını verdiği kâğıtlarla ANAP’ı iktidardan uzaklaştırmayı başarmış sorumsuz muhalefetin benzerine de ihtiyacı yok bugün bu ülkenin.
O anlayışın kapısını araladığı iktidarlar yüzünden en az 20 yılımız kaybedildi.
Yolsuzluk yapıldıysa bunu bilmek hepimizin hakkı. Bunları ortaya koyacak belgeler varsa, hiç tereddütsüz kamuoyuyla paylaşılmalı. Ancak, yangına körükle giderek ve boş gürültüyle kamuoyunu yanıltarak değil.
Umarım, bugün, yakınlarının ‘bomba’ dediği CHP liderinin elinde maytapa dönmez.
ΩΩΩΩ
BİR NOT:
Başbakanlık da yapmış Prof. Ahmet Davutoğlu‘nun özgeçmişinde yazdığı veya çevirdiği kitaplar arasında 18 ciltlik İbn Abidin‘e ait Reddül Muhtar adlı eser bulunmuyor.
Buna karşılık Reddül Muhtar adlı eserin mütercimleri arasında Ahmet Davutoğlu ismi de yer alıyor (diğer 2 mütercim Mehmet Savaş ile Mazhar Taşkesenlioğlu).
Neden acaba?
Evet bildiniz; o eserin mütercimi olan Ahmet Davutoğlu AK Parti genel başkanlığı ve başbakanlık da yapmış Prof. Ahmet Davutoğludeğil, aynı ismi taşıyan bir başkası. Yıllarca İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü‘nde öğrenci yetiştirmiş, Bulgaristan muhaciri bir din âlimiydi o Davutoğlu.
Bu notun sebebi?
Şu sıralar “Ahmet Davutoğlu’na hücum zamanı” ya, bir yazar, bugünkü yazısında, ikisini birbirine karıştırmış da, hatırlatayım dedim.
______________________________________________________________
Bu yazı Fehmi Koru'nun kişisel web sitesi fehmikoru.com'dan alınmıştır