Fehmi Koru*
”Parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçelim mi?” sorusuna cevap aramak üzere sandık başına gideceğimiz gün yaklaşırken ilginç gelişmeler de yaşanıyor…
En dikkatimi çekenlerden biri saygın bir hocamızın referandumu ‘fetva’ konusu yapması oldu.
İlginç olan şu: Referandum konusu hiçbir yönden ‘din’ ile ilintili değil; illa zorlanacaksak, Meclis eksenli yönetim tarzının ‘istişare’ ve ‘şura’ kavramlarına cevap verdiği bile düşünülebilir…
Sistemi değiştirelim derken ‘Emevi’ kötü örneğiyle başlayan yanlışlığa düşme tehlikesi bile var.
Fakat benim kanaatim, sandığın tercihi ne olursa olsun, bunun din ile bir ilgisi bulunmadığıdır.
Hocamız aynı fikirde değil. O ‘başkanlık sistemi’ istiyor ve bunun için ‘evet’ oyu verilmesi gerektiğine inanıyor.
Olabilir. Onun görüşü de tersini düşünenlerin görüşü kadar muhteremdir.
Ama hayır, hocamız iki oyu ve oy verenleri eşit değerde görmüyor. ‘Hayır’ diyecek olanları ‘kendi değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalar’ olarak sayıyor ve onları Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer din mensupları ile kurulana benzer bir ilişki kurulması gereken varlıklar olarak görüyor…
İnanmadınız mı? Öyleyse kendi ifadelerinden okuyun:
“Müslümanlar Yahudilere, Hristiyanlara ve diğer din mensuplarına aralarında, kendi toplumlarında yaşama hakkı tanıdıklarına, onlarla ‘iyilik ve adalet çerçevesinde’ ilişkiler kurduklarına göre kendi insanlarından olup zaman içinde değerlerine, öz medeniyet ve kültürüne yabancılaşmış parçalarına bunu tanımayacaklar mı? Elbette tanıyacaklardır.
Referandum sürecinde ‘Hayır’ cephesinde yer alan insanların büyük çoğunluğu işte bu ‘…yabancılaşmış parçamızdan’ oluşuyor. Biz bu parça ile fikirde ve fiilde derin ayrılıklarımıza rağmen müştereğimizin azamisini temel kılarak birlikte, barış içinde yaşamak durumundayız.”
Nasıl olsa sandıktan ‘evet’ oylarının baskın çıkacağı varsayımı üzerine yapılmış bir değerlendirme… Hocamız kendisiyle aynı çizgide duran, aynı şekilde düşünen ve bu sebeple de sandık başına gittiğinde hiç tereddüt etmeden ‘evet‘ oyu kullanacağına inandığı kişileri ‘çoğunluk’ kabul ediyor. Eh, ‘hayır’ diyecekler de ‘azınlık statüsü’nde oluyor doğal olarak… Kamuoyu yoklamalarına bakarak buna karar vermiş olmalı.
İyi de, ya sandıktan ‘hayır’ oyları daha fazla çıkarsa? Bu defa ‘yabancılaşmış parça’ ve ‘azınlık muamelesi’ reva görülenler kimler olacak?
Yazarken bile tüylerimin diken diken olduğunu hissediyorum…
‘Vatana ihanet’ ile başlayan yolculuğumuz sonunda ‘azınlık statüsü’ ile yetinme noktasına kadar geldi.
Muhterem hocamıza işin en başını hatırlatmamız gerekiyor: Referanduma konu olan sistem değişikliğini ortaya atanlar yarın sandıkta ‘hayır’ oyu kullanacak kitle değildir. En başta Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan sistem değişikliğini istedi.. MHP lideri Devlet Bahçeli kendisine destek çıktı.. AK Parti Meclis kadrosu gayret etti ve referanduma böyle gidildi. Öyle değil mi? Peki, gerçek buysa, Cumhurbaşkanı Erdoğan, onu destekleyen MHP lideri Bahçeli ve AK Parti’nin Meclis kadrosu.. bütün bu insanlar.. karşı tarafta yer alacakların.. ‘hayır cephesi’nin.. ‘vatan haini’ diye adlandırılmasına.. ‘kendi değerlerine ters, öz medeniyetine aykırı’ bir tavır sergilemesine izin vermiş olmuyor mu? Sonunda atacağı oyun rengi ‘vatana ihanet’ sayılacak ise.. vatandaş.. bu referandumla.. ‘evet cephesi’ tarafından yanlışa sürüklenmiş olmuyor mu? Daha açık yazayım: Eğer ‘hayır’ oyu kullanmak ‘günah’ ise.. insanları günaha sevk etmek de günah değil midir?
Şahsen ‘evet’ demek ile ‘hayır’ demeyi eşit hak gören bir anlayışa sahibim. İnsanlar özgür iradeleriyle referandumda ‘evet’ oyu da kullanabilir, ‘hayır’ oyu da. ‘Hayır’ oyu 150 yıllık parlamenter geleneğin devamı olacağı için en tehlikesiz tercih bile sayılabilir; ‘evet’ oyu fazla çıkarsa öngörülemeyen belirsiz bir döneme girmiş olacağız. Eşi-benzeri olmayan bir sistem gelecek çünkü. ‘Bize-özgü başkanlık sistemi’ böyle bir belirsizliği içinde barındırıyor. Bu görüşüme rağmen.. ‘evet’ oyu kullanacak olan vatandaşların bu hareketlerini onların hoşuna gitmeyecek sıfatlarla değerlendirmek aklımın ucundan bile geçmez.
Tersi nasıl oluyor da böylesine uluorta değerlendirmelere konu ediliyor? Fetvalar verilebiliyor? Akıl alır gibi değil.
Referandumu ülkenin gündemine sokanlar sandıktan ‘evet’ sonucu kadar ‘hayır’ sonucunun çıkabileceğini de hesaba katmış olmalılar. Öyle olmak zorundalar. ‘Evet’ çıkarsa ne ala, ‘hayır’ çıktığında da milletin iradesine saygı bekliyoruz.
Kamuoyu yoklamaları, Abdülkadir Selvi‘nin bugün yazdığına göre, yüzde 55-56 çizgisinde gidiyormuş…
Madem öyledir, biraz sakin olunsun derim.