Eşi Özkan Kaymaklı'nın çocuğuyla birklikte sistematik şiddete maruz kalan Yasemin Çakal’ın eşini öldürme suçlaması ile yargılandığı davada 4. duruşma yarın gerçekleşecek. Bakırköy Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya devam edilen Yasemin Çakal'ın tahliyesi için İstanbul Feminist Kolektif bir çağrı yaptı.
"Bu kez 'Erkek adalet değil gerçek adalet' talebimizi, bir kadın cinayeti davasında değil, erkek şiddetine isyan eden bir kadının canını savunduğu için sanık sandalyesinde oturduğu bir davada yineliyoruz" ifadelerine yer verilen çağrıda, “Canı istedi diye cinayet işleyen kadın katili erkeklere bonkörce verilen ceza indirimleri, söz konusu canını savunmak için cinayet işleyen kadınlar olunca kuşa çevriliyor!” denildi.
İstanbul Feminist Kolektif’in çağrısının tam metni şöyle:
13 Mayıs’ta Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeyiz!
2015’in ilk dört ayında erkekler 102 kadını öldürdü. Bu rakam sadece medyadan öğrenebildiğimiz cinayetleri anlatıyor. Biliyoruz ki en yakınındaki erkekler tarafından katledilen bu kadınlar öldürülmeden önce erkek şiddetinden kurtulmak için her yolu denemişti. Oysa aile, toplum, devlet tarafından el birliğiyle kadınların bütün kaçış yolları kapatıldı. Geriye üçüncü sayfa haberlerinde birkaç satıra sığdırılan, dava dosyalarında ise yüzlerce satırda didik didik edilen hayat hikayeleri kaldı.
Bu sıkışmışlık içinde kendini erkek şiddetine karşı savunan kadınların 2015’in başından beri hikayelerini topluyoruz. Bu hikayeler, erkek şiddetinin sonucunda öldürülmeye direnen, kendini şiddet kullanarak savunan kadınların hikayeleri. Son 4 ayda medyadan derlediğimiz haberlere göre kadınlar şiddetine ve işkencesine maruz kaldığı 13 erkeği öldürdü, 12’sini yaraladı. Bu, çıkış yolu bırakılmayan kadınların son seçeneği. Ve erkek şiddeti toplumda meşrulaştıkça, kadınlara aile dışında hayat tanınmadıkça kadınlar bu son seçeneği daha çok kullanmaya başladı.
Yasemin öldürmeseydi öldürülecekti!
Sanık sandalyesinde oturan bu kadınlardan biri de Yasemin. Evlilik hayatı boyunca ve hamileyken kocası Özkan Kaymaklı'nın şiddetine maruz kaldı. Çocuğu doğduğunda, çocuğu ile birlikte şiddete maruz kaldı. İşten ayrılmaya zorlandı. Dayak yedi, kocası üzerine bıçak ile saldırdı. Aile mahkemelerinden uzaklaştırma kararları alındı. Özkan Kaymaklı'yı şikayet etmek için karakola gitti. Karakolda doldurduğu aile içi şiddet formunda, “kocanız size öldürmeye teşebbüs etti mi?” sorusunu, “Evet” diye cevapladı. Ama onlarca kadının başına geldiği gibi Yasemin’e de hiçbir çıkış yolu bırakılmadı.
Yasemin, öldürülmemek için öldürmeyi seçmek zorunda kaldı. Olayın olduğu gün Özkan Kaymaklı Yasemin ve çocuğunu bir odaya kilitleyerek aç susuz bıraktı, sabah olunca şiddet uygulamaya devam etti. Yasemin bu şiddete artık dayanamadı, kendisini ve çocuğunu savundu.
Davanın görüldüğü Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yasemin’in meşru müdafaa nedeni ile tahliye talebini reddetti; çünkü mahkeme, bir kadının kendisini ve çocuğunu yıllardır devam eden sistematik erkek şiddetinden korumasını sıradan bir öldürme suçu olarak görüyor. Oysa biz biliyoruz ki, Yasemin öldürmeseydi öldürülecekti.
Cinayet değil, meşru müafaa!
Bu kez “Erkek adalet değil gerçek adalet” talebimizi, bir kadın cinayeti davasında değil, erkek şiddetine isyan eden bir kadının canını savunduğu için sanık sandalyesinde oturduğu bir davada yineliyoruz! Canı istedi diye cinayet işleyen kadın katili erkeklere bonkörce verilen ceza indirimleri, söz konusu canını savunmak için cinayet işleyen kadınlar olunca kuşa çevriliyor!
Feministler olarak takip ettiğimiz bu davanın 13 Mayıs’ta görülecek 4’üncü duruşmasında Yasemin’le dayanışmak, bunun suç değil meşru müdafaa olduğunu haykırmak için Bakırköy Adliyesi’nde olacağız!"