T24 - Fenerbahçe'nin milli futbolcusu Emre Belözoğlu, kariyerinde attığı en önemli imzanın sarı-lacivertli takıma attığı imza olduğunu, futbolu bıraktıktan sonra “Fenerbahçeli Emre” olarak anılmak istediğini söyledi.
FB TV'de yayınlanan “1'e 1” programında çocukluğundan başlayarak kariyerini anlatan milli futbolcu, hayatında “İyi ki yapmışım” dediği şeyleri aktarırken, “İyi ki Fenerbahçe'ye gelmişim ve bazı insanları ne kadar üzsem de bazı insanların kafasında kurmuş olduğu bir hayali yıksam da iyi ki kendi hayallerimi gerçekleştirmişim. İnşallah bir gün futbolu bıraktığımda en büyük arzum, insanlar sokakta dolaşırken 'Bu Fenerbahçeli Emre' desinler. Bu da hayatımın en büyük isteği, son arzusudur” dedi.
Programda Fenerbahçe ile buluşmasını, Türk filmlerinde sevenlerin koşup, buluşmasına benzeten milli futbolcu, o dönemi şöyle anlattı: “Buluşmalar bazen hayatta geç oluyor. Türk filmlerinde her seven koşup buluşuyor ya, bizim de buluşmamız 2008 oldu. Galatasaray'a hizmet etmiş olsam da her zaman içimde bir Fenerbahçelilik vardı. Bu demek değil ki o dönem Galatasaray'a hizmet etmedim, elimden gelen her şeyi yaptım. Ama bir gerçek var, çocukluğunda insanın kurduğu hayal vardır. Benim de Fenerbahçe, Aykut, Rıdvan ve Novak'dı, böyle devam etti. 28 yaşımda buraya geldiğimde kariyerimin en kötü dönemlerimden bir tanesiydi. Yaşadığım sakatlıklardan dolayı herkesin kafasında soru işareti vardı. Ben bile bir özgüven problemi yaşıyordum. Gerek Aziz başkan, gerek Ali Yıldırım'ın bana verdiği samimi teklif ve destekle Fenerbahçeli oldum.”
Emre, Fenerbahçe'ye gelirken bazı tereddütler yaşadığını, ancak gönlünün sesini dinleyip sarı-lacivertli takıma geldiği için çok mutlu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti: “İnsanlara 'Çocukken Fenerbahçeliydim' dediğimde 'bu da klasik futbolcu, böyle yapıyor' diyecekler gibi düşündüm, ama gerçekleri bilenler vardı. Gönlümün sesini dinlediğimde 'ölümlü dünya, Fenerbahçeli birisi olarak dünyaya gelmişsen Fenerbahçe forması giyme şansım varsa neden olmasın' dedim. Böylesine isteniyorsam, bunu kendi adıma çok büyük şans olarak gördüm ve Fenerbahçe'ye imza attım. Geçen zaman öyle şeyler gösterdi ki hayatımda vermiş olduğum herhalde, (Şimdi hanımım alınır diye ikinci imzam demeyeyim) eşimle beraber vermiş olduğum karar, imza dahil en doğru imzaydı. Böyle bir ortamla karşılaşacağımı düşünerek gelmedim, ama en kötü zamanda beni destekleyen insanlar, dostlar, taraftar vardı. Kimseye bir şey ispat etmek zorunda hissetmeme rağmen çok mutluyum, o kadar huzurluyum ki insanların beni dışarda gördüğünde verdiği tepkiler ne kadar doğru bir karar verdiğimi yaşatıyor. Çok mutluyum, Allah'a çok şükürler olsun.”
'Galatasaray forması değişik geldi'
Zeytinburnuspor'dan Galatasaray'a transfer olan Emre, çocukluğundan beri Fenerbahçeli olduğu için ilk kez sarı-kırmızılı formayı giydiğinde kendisine değişik geldiğini anlattı.
Galatasaray altyapısına transfer olduğumda, orada çok arkadaşı olduğunu kaydeden Emre, “Ama çocukluktan beri Fenerbahçeli olduğum için ilk maça çıkacağım zaman Galatasaray'da üzerime formayı giydiğimde bana şöyle bir değişik gelmişti. Çünkü çocukluktan beri hayalini kurduğum başka bir şey var. O dönemde Galatasaray altyapısında görev yapan Salih Bulgurluoğlu'nun babamın üzerinde çok emeği olduğu için Galatasaray'a transfer olmuştum. 1 sene alt yapıda oynadıktan sonra (A) takıma çıktım. Çok iyi bir takım vardı. Takım ruhu oluşmuştu, ben de o takımın en küçük çocuğu olarak çıktım ortaya. İyi dostlukların, iyi arkadaşlıkların neler yapabileceğini bütün dünyaya gösterdi o takım.”
Kariyerindeki pişmanlığı
Emre, kariyerinde yaptığı için pişman olduğu olayın, şu anda takım arkadaşı olan Yobo ile İngiltere'de yaşadığı tartışmanın ardından ırkçılık ile suçlanması olduğunu söyledi.
İngiltere'de bir maçta saha içinde Yobo ile tartıştıklarını kaydeden Emre, “Yobo ile çok kötü bir dialoğa girmiştik. Kariyerimde 'keşke yapmasaydım' dediğim şey oldu. Orada o tartışmayı yaşadım ve saçlarımın ilk beyazladığını gördüm. 3 ay boyunca İngiltere'de Yobo'ya karşı ırkçılık yaptığım gerekçesiyle suçlandım. Devamlı gazeteler yazdı, televizyonlar gösterdi. Keşke o tartışmaya saha içinde girmeseydim, her ne kadar ırkçı bir ifadem olmasa da öyle algılandı. Şimdi bile sokakta bana 'Irkçılıktan suçlanmıştın değil mi diye' soruyorlar, kimsenin berat ettiğimden, aklandığımdan haberi yok” şeklinde konuştu.
'Küçük yaşta mahallede popüler oldum'
Emre, çocukluğunun geçtiği Yedikule'de mahalle maçlarında herkesin kendisini izlediğini belirterek, “Çok küçük yaşta mahallede popüler hale gelmiştim. 10 yaşındayım 17-18 yaşındaki ağabeylerim beni maça çağırırdı. Annem 'oğlum boşver, oku, sporcu olacaksın da ne olacak' diye telkinde bulunurdu. Geldiğimiz yeri düşündüğümüzde, iyi ki de telkinleri işe yaramamış” dedi.
Zeytinburnuspor'un altyapısına girdiğinde Yedikule'den trenle idmana gittiğini anlatan Emre, “Lisansım çıktığında, ilk maçımda kontrol yapan federasyon görevlisi 'Bu çocuk çok küçük oynayamaz' diye oynatmamıştı ve bir sene kaçırmıştım. Zeytinburnu'da alt yapıdaki hocalarım, beni 3 yaş büyüklerle oynatıyordu” diye konuştu.
İlk aşkı ilkokul öğretmeni
Yedikule'den 12 yaşında Zeytinburnu'na taşınınca annesinin okulunu değiştirdiğini ifade eden Emre, “İlkokul öğretmenim ilk aşkımdı. Taşınınca annem okulumu değiştirdi. Ama öğretmene olan aşkımdan ben anneme söylemeden tekrar 10 gün aynı okuluma gittim. Annem zar zor bizim kaydımızı aldı. Yedikule'de çok güzel bir çocukluğum oldu. Orada oynadığım parka adımı verdiler, zaman zaman gidiyorum” şeklinde konuştu.
Emre, babasının futbolcu olmasına rağmen altyapıdan beri maçlarını izlemeye gelmediğini, Fenerbahçe'de bile sadece 3 maçını izlediğini aktardı. Zeytinburnuspor'un yıldız takımında 1 sene oynadıktan sonra genç milli takımına çağrıldığını ifade eden Emre, çocukluğunu top oynayarak geçirdiğini, başka bir hayalinin olmadığını vurguladı.
Odasının duvarında Aykut Kocaman'ın posteri
Emre, çocukluk yıllarında hayranı olduğu Aykut Kocaman'ın posterini odasının duvarına astığını da anlattı. Yıllarda 3 futbolcuya hayran olduğunu dile getiren milli futbolcu, “Aykut hoca, Rıdvan Dilmen ve Novak'a karşı bir hayranlığım vardı. Odamın duvarında onların resimleri vardı. Top sürerken 3'ünden birinin ismi dilimde dolanırdı” dedi.
Milli takım kariyeri
A Milli Takım ile 2002 Dünya Kupası'na katılan Emre Belözoğlu, çeyrek finalde oynadıkları Senegal maçını unutamadığını belirterek, “Her maçta 'Hadi bavulları toplayalım yarın uçak var' diye şakalaşa şakalaşa 3. olduk” dedi.
Dünya Kupası'ndan dönüşte uçakları Türkiye sınırına girdiğinde 4 jetin kendilerini karşıladığını da aktaran Emre, “Bizi üstü açık otobüse aldılar. İnsanlar mahşer yeri gibi yığılmışlar. Dayımlar anneannemi almışlar, yolun kenarına getirmişler, anneannem de bana bağırıyordu” şeklinde konuştu.
2008 Avrupa Şampiyonası'nda sakatlığı nedeniyle 1 maçta yer alabildiğini anlatan Emre, “Avrupa Şampiyonası'nda çok iyi ve sistemli takımlar vardı. Fakat onların karşısında bütün yüreğiyle oynayan 11 futbolcu ve başımızda da çok iyi bir hocamız vardı. 2-0'dan 3-2 kazandığımız Çek Cumhuriyeti ve uzatmada kazandığımız Hırvatistan maçı unutulmazdı” ifadelerini kullandı.
Avrupa macerası
Emre, 20 yaşında hazırlıksız gittiği İnter'de ilk yılında fazla oynayamadığını, oraya alıştıktan sonra 2-3. senesinde çok iyi oynadığını, ancak 3. seneden sonra kasık bölgesinden çok büyük bir sakatlıkla uğraştığını, bu sakatlığın Avrupa'da yükselen performansını aşağıya çektiğini aktardı.
Avrupa'da çok güzel şeyler yaşadığını ve özellikle ilk 4 yılda hayata bakış açısının değiştiğini vurgulayan Emre, “Biz futbolcuların çok küçük yaştan itibaren egosu yüksek oluyor. Avrupa'da her şeyden önce sen bir insansın. Kimsenin senden bir üstünlüğü yok. Avrupa tecrübem bana 'İnsanlığından dolayı sana saygı göstereceğiz' felsefesini öğretti. Avrupa'da kim olursanız olun, istersen başbakanın oğlu, cumhurbaşkanın eşi olun bir restorana girdiğinizde öncelik tanımazlar. Her insana eşit davranılır. Hayatınıza, değerlerinize, inançlarınıza Avrupa'da çok önem veriyorlar” ifadelerini kullandı.
Milli futbolcu, 2003 yılında çok iyi oynadığını ve İnter'de taraftarların verdiği yılın en iyi futbolcusu ödülünü aldığını dile getirerek, şöyle devam etti: “Çok fazla ödülüm var, ama evimde 4-5 tane resim var ödüllere ait. Belki bunları göz önünde tutup, gelenlere göstermeliyim, ama benim için bu ödüllerin, bana verilen değerlerin ötesinde çok büyük bir spor aşkım var. O dönem sadece futbol oynamayı düşünüyordum, hala da öyle. Hala ne kadar fazla eleştiri, methiye alırsak alalım, belli bir yere kadar önemi var benim için. Ben sadece futbol oynamak istiyorum. Bana hayatta ailenin yanında olmak dışında keyif aldığın ne var deseler, işte 'idmana çıkmak, Kadıköy'de maça çıkmak' derim hala. Başka bir aşkım başka bir sevgim yok. Ödüller belli bir yere kadar benim için değerli. Onlar bu işin kreması, ben pastasını futbol olarak görüyorum sadece. Kremayı yemesem de olur, pastayı yemeye devam.”
İtalya'dan sonra İngiltere'de şansını denemek istediğini ve Newcastle United'a transfer olduğunu kaydeden Emre, İngiltere'nin İtalya'ya göre biraz daha kötü geçtiğini belirtti. İngiltere'de bir insanın yaşayabileceği en büyük sıkıntıları yaşadığını ifade eden tecrübeli oyuncu, “Irkçılıkla suçlandım, çok ağır sakatlıklar geçirdim, 3 kere üst üste bileğimi kırdım. Bir futbolcunun yaşayabileceği talihsizlikleri hemen hemen hepsini yaşadım. Ancak Avrupa deneyimim mükemmel bir tecrübe oldu, hayata bakışımı değiştirdi, iki dil öğrenmeme sebep oldu. Artık futboldan sonra da bir hayatım olduğu gerçeğiyle beni karşılaştırdı. Ne kadar tutkum olsa da futbola, futboldan da önemli benim için çok değerler var artık hayatımda” diye konuştu.
Evlilik
Evliliğinden bahsederken “Keşke 20 yaşında evlenseydim diyebileceğim bir evliliğim var” diyen Emre, “Öncesinden arkadaşlığımız vardı, eşim beni iyi tanıyor. 4 ay sonra çocuğum olacak. Bir heyecan içindeyim” dedi.
Eşinin kendi hayatını düzene soktuğunu dile getiren milli futbolcu, “Beni yönlendiren çok disiplinli bir eşim var. Evlilik kurumu sevgiden de öte saygı çerçevesinde yürütülmesi zor bir müessese. Futbolcu biraz yalnız adamdır. Ailenizden başka tutunacak bir yer bulamıyorsunuz. Eşimin futbol bilgisi yeterince olmasa da benimle hayat üzerine o kadar güzel şey paylaşıyor ki 31-32 yaşında futbolu bırakmaya düşünen bir Emre olarak, futbol hayatımın ömrünü bile uzattı” şeklinde konuştu.
Kaybetmeye tahammülü olmadığını, mükemmeliyetçi biri olduğunu anlatan Emre, “Bu beni bazen yanlışa sürüklese de bu halimden çok memnunum. Hayatta her zaman kazanamıyorsunuz, kaybettiğimde gerçekten çok üzülüyorum. Yeni evliyim, eşim bile maç kaybettiğimde evde köşe bucak kaçacak yer arıyor. Bana çok şeyler kazandırdığına inandığım ve çok az şeyler de kaybettirdiğini düşündüğüm, en önemli özelliklerimden bir tanesi, ben tahammül edemiyorum, bunu kabul ediyorum” ifadelerini kullandı.
En mutlu olduğu anlar
Emre, en çok sevindiği olayları düşündüğünde ilk aklına gelenlerin kariyeri olarak 1. sıraya milli takımla Dünya 3.lüğünü, kendi adına da evlilikte yaşadığı mutluluğu koydu. Emre, hayatında yaşadığı en büyük acı olarak 1999 yılında İstanbul'da arabayla çarptığı kişinin öldüğü kaza olayını gösteren Emre, “İnanılmaz bir acıydı. O kazadan sonra babamın karakolda ağladığını gördüğümde, yaşadığım acı inanılmazdı. Kalbimin aktığını hissetmiştim” dedi.