Fener'de bir kanlı kilise

Fener'de bir kanlı kilise
Cengiz Özdemir - T24http://kulturistanbul.blogspot.com/İstanbul Haliç manzarasının ayrılmaz bir parçası olan Fener Rum Lisesinin devasa kütlesinin eteklerindeki küçük bir kilise, tarih boyunca enteresan olaylara tanıklık etmiştir. Bizans döneminden günümüze kadar ayakta kalan ve hala kilise olarak korunan tek kubbeli kilise olan Kanlı Kilise; halk arasında Moğolların Meryemi kilisesi adıyla da anılır. Onu diğerlerinden farklı kılan kuşkusuz hikayesidir. Buraya ilk olarak 7. yüzyılın başlarında, Bizans imparatoru Maurikios'un kızı prenses Sopatra ve arkadaşı Eustolia tarafından İstanbul'un beşinci tepesinde bir manastır inşa ettirmişti. Ancak Dördüncü Haçlı Seferinin ardından kurulan Latin İmparatorluğu sırasında manastır yıkılmıştır. 1261'de şehri yeniden ele geçiren Ortodoks'lar o sıralarda artan Anadolu'da Moğol akınlarına karşı önlem olarak 1281'de ise, imparator VIII. Michael'ın gayrimeşru kızı Maria Despina Palaiologina'yı Moğol imparatoru Hülagü'ye, drahoması (çeyizi) ve çeşitli hediyelerle gelin olarak yollarlar. Bizans devleti iyice güçten düştüğü gibi Venedik istilası sırasında askeri ve maddi gücünü neredeyse sıfırlamıştı. Bu nedenle bilinen en kestirme yol düşmanınla kız alıp vererek akrabalık kurmak ve daha fazla ilerlemesini engellemekti. Bu alışkanlık yaklaşık yüz yıl sonra tekrarlanarak Osman Oğullarından Orhan'ın neredeyse tüm eşleri Bizanslı Ortodoks Rum olacaktır.
(Kilisenin günümüzdeki ve yüzyıl önceki hali)

Ancak Maria Palailogos henüz yolda iken Hülagü ölüverir. Bunun üzerine babasının yerine tahta geçen oğlu Abhaka ile evlenmek zorunda kalan talihsiz Maria Abhaka'nın da zamansız ölümü üzerine Kontantiniyye'ye döner ve bugünkü manastırı yaptırarak rahibe olur. Bu nedenle kilisenin adı  Panaghia Muchliótissa olarak anılmaya başlanır. Muchliótissa moğolların anlamına gelir. İstanbul müslümanlar tarafından ele geçirildikten sonra Fatih tarafından verilen üç günlük yağma sırasında özellikle Fener bölgesinde çok şiddetli çatışmaların yaşandığı rivayet edilir. İstanbul'un en dik yokuşu sayılan bu kilisenin civarında oluk oluk akan ortodoks kanı Haliç'e karışmış ve bu nedenle kilisenin bir diğer ismi Kanlı Kilise olarak kalmış. Fetih'ten sonra 100 yıl içinde İstanbul'daki tüm kubbeli kiliseler camii'ye çevrilmiştir. Kubbeli olmasına rağmen camii'ye çevrilmeyen ve hala kilise olarak işlev gören tek yapı Kanlı Kilisedir. Bunun nedeni Fatih'in verdiği bir fermandır. Daha önceki bir yazımda  (Fatih'in Gazabına Uğramış Bir Köle: Atik Sinan http://kulturistanbul.blogspot.com/2011/01/fatihin-gazabna-ugrams-bir-kole-atik.html )bahsettiğim Fatih Camii'nin mimarı olan Rum yapı ustası Cristodulos'un ricası üzerine, bu kilise Cristodulos'un annesine bağışlanır. Ayrıca burasının camii olmaktan muaf tutulacağına dair bir ferman yayınlanır. Bu ferman hala kilisenin duvarında sergilenmektedir. Daha sonraki yüzyıllarda zaman zaman burası camii yapılmak istense de Osmanlı gelenekleri devreye girmiş ve Fatih'in fermanı kiliseyi camiye çevirmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakmıştır.

(Kilisenin koruyucusu olan Fatih Fermanı)
Bugün Moğolların Meryemi lakabı ile anılan Maria Palailogos'un tek tasvirini Kariye kilisesindeki büyük Deisis mozaiğinde görebilirsiniz. Bu talihsiz kadın Pantokrator İsa'nın ayaklarının dibinde ondan insanlık için şefahat dilerken resmedilmiştir.
(Kariye'deki Deisis Mozaiği)
(Mozaiğin alt kısmında Maria Palailogos- Moğolların Meryemi)