Feridun Sinirlioğlu: Orta Doğu'da gelecek seküler demokraside

Feridun Sinirlioğlu: Orta Doğu'da gelecek seküler demokraside

Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu, aşırı dinci IŞİD'in ortaya çıktığı, Irak ve Suriye'de mezhepçilik iddiasıyla suçlanan yönetimlerin bulunduğu Orta Doğu hakkında "Eninde sonunda seküler demokratik bir düzen kurulacak" dedi. Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi olarak atanan Sinirlioğlu, "Bu çokkültürlü coğrafyanın inanç ve din özgürlüğü temelinde seküler, demokratik bir geleceğe doğru yönelmesi gerektiğini de görüyoruz. Zaten 2011’de başlayan Arap Baharı da bu taleple ortaya çıkmıştır. İnsanlar demokrasi talep ediyordu. Demokrasi ve sekülerizm birlikte gündemdeydi" ifadesini kullandı.

Musul operasyonundan önce Irak ile Türkiye arasında patlak veren Başika kampı krizini değerlendirirken "terör" vurgusu yapan Sinirlioğlu, "Musul şehrinin bulunduğu Ninova vilayetinde hem DEAŞ’ın hem PKK’nın mevcudiyeti var. İki terör örgütü de hem Türkiye içinde hem sınır ötesinden Türkiye’yi hedef alan eylemler gerçekleştiriyor. Bizim için, bu 1295 kilometrelik sınırın karşı tarafındaki terörist örgüt yapılanması bir meşru müdafaa sebebidir" diye konuştu.

Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu’nun Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı sıfatıyla son söyleşini Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'e verdiği:  

- Ankara - Bağdat arasındaki ilişkiler geçtiğimiz 5 sene içinde pek çok kez farklı sebeplerle gerildi. Son krizin adresi IŞİD’e karşı yapılacak operasyona, Türkiye’nin katılımı da Başika’daki Türk askeri varlığı da Irak merkezi yönetiminin vetosuna takıldı. Türkiye tam olarak neyin kavgasını veriyor şu an?

Musul bizim için niye önemli? Musul şehrinin bulunduğu Ninova vilayetinde hem DEAŞ’ın hem PKK’nın mevcudiyeti var. İki terör örgütü de hem Türkiye içinde hem sınır ötesinden Türkiye’yi hedef alan eylemler gerçekleştiriyor. Bizim için, bu 1295 kilometrelik sınırın karşı tarafındaki terörist örgüt yapılanması bir meşru müdafaa sebebidir. Bunlar Türkiye’ye düzenli saldırı ve eylemler gerçekleştirmekte. Musul’un 2014 Haziran’ında DEAŞ’ın eline geçmesinden sonra şöyle bir değerlendirme yapılmıştı: “Bu bölgenin savunulması için yerel unsurların etkili olacağı yeni bir güvenlik yapısı kurulması gerekli.” Bu konuda herkes mutabık kalmıştı. Bunun da sebebi 1500-2000 civarında Suriye kaynaklı DEAŞ mensubunun Musul’a saldırmaları sırasında orada bulunan 70 bin Irak askerinin 24 saat içinde bölgeyi terk etmeleriydi. O zaman bu akıl almaz durum karşısında bir tür yerel güvenlik yapısının çözüm olabileceği düşünülmüştü. Nitekim Iraklıların bu konuda bizden yardım talebi de olmuştu.