Ferzan Özpetek: İstanbul'da film çekmek, 20 yıllık yorucu bir evliliğin ardından flört etmek gibi

Ferzan Özpetek: İstanbul'da film çekmek, 20 yıllık yorucu bir evliliğin ardından flört etmek gibi

Yönetmen Ferzan Özpetek'in 'ilk Türk filmim' dediği İstanbul Kırmızısı'nın (Rosso İstanbul' basın gösterimini İstanbul'un ardından Roma'da da gerçekleştirdi. Özpetek, İstanbul’da film çekmiş olmayı “20 yıllık yorucu bir evliliğin, alışkanlıkların ardından flört etmek gibiydi” ifadeleriyle değerlendirdi.

Doğan Haber Ajansı'nda (DHA) yer alan habere göre; yaşamını İtalya’da sürdüren Özpetek, 5,5 milyon Euro’ya mal olan filmden 3 dakikalık bir bölümün gösterildiği toplantıda, romandaki şeylerin aynısını yapmanın, biraz sıkıcı olacağı düşüncesiyle, buradaki hikayeden biraz uzaklaştıklarını dile getirdi.

"Okumadan üstlendiler"

Çekimleri 7 hafta süren ve martın ilk haftasında İtalya ve Türkiye’de eş zamanlı olarak gösterime girecek olan film için ortak yapımcı aradıklarında BKM’nin, senaryoyu dahi okumadan bunu üstlendiğini anlatan Özpetek, “Bu, bir yönetmen olarak benim için çok memnuniyet verici bir şey” dedi.

"Patlamanın sesini duyduk"

Özpetek, Türkiye’de son aylarda yaşanan gelişmelerin filme etki edip etmediğine ilişkin bir soruya şöyle cevap verdi:

“15 Temmuz darbe girişimini kastediyorsanız, ben o tarihte Roma’daydım ve montaj üzerine çalışıyordum. Bir arkadaşım beni arayıp, Türkiye’de garip şeyler yaşanıyor olduğunu söyledi. Filmin çekimlerine 13 Mayıs 2016’da başladık. O tarihte İstanbul böyleydi, ama o tarihten sonra (15 Temmuz’dan sonra) belki öyle olmayacak. Mesela biz çekimlere başlamadan kısa süre önce, tam görüntü yönetmeni (Gian Filippo Corticelli) ve kameramanın İtalya’dan geleceği hafta, bir adam kendisini havaya uçurdu (İstiklal Caddesi’ndeki canlı bomba saldırısı). Biz bu patlamanın sesini duyduk. Artık her yerde her şey olabiliyor. Artık dünyanın her yeri tehlikeli ve bunlar sadece İstanbul’da olmuyor.”

"Oyuncuları terörize ediyordum"

İstanbul’un 18 milyon nüfuslu devasa bir şehir olduğunu anımsatan Özpetek, “Muhteşem bir organizasyonla böyle bir şehirde film çekiyorsun. Bir yönetmen anlatacağı hikayeye odaklanır, ancak etrafında olanları ihmal etmeden. Filmi görün ve siz bir yargıya varın” diye sözlerini sürdürdü.

1996 yılından beri İtalya’da film çektiğini anlatan Özpetek, 20 yılın ardından başka bir ülkede; Türkiye’de çalışmış olmasını ise şu ifadelerle dile getirdi:

“Yeni bir ülkede çalışıyordum ve bu nedenle, çekimlerin ilk günlerinde oyuncuları terörize ediyordum. Onlara bir şey yapmalarını söylemem gerektiğinde hep bunu İtalyanca ifade etme isteğindeydim. Bu nedenle onları terörize ediyordum. Söyleyeceklerimi kafamda İtalyancadan Türkçeye çevirip, sonra ifade ediyordum. Ancak bu, bir hafta sonra geçti. Aynen şöyle bir hisse kapıldım: 20 yıllık bir evlilikten, alışkanlıklardan sonra, İstanbul’da film çekmek, oradakilerle çalışmak, flört etmek gibiydi. Bu güçlü bir duyguydu.”

"Hepsi çok büyük oyuncular"

Özpetek, ilk defa tamamen Türk oyuncularla; Nejat İşler, Mehmet Günsür, Tuba Büyüküstün, Halit Ergenç ve Serra Yılmaz gibi oyuncularla çalışmış olmasına ilişkin ise, “Hepsi çok büyük oyuncular. Bu nedenle şanslıyım” dedi.

"Filme koymasam olmazdı"

Eserinde Gezi Parkı’na göndermeler de olduğu hatırlatılan Ferzan Özpetek, “Böyle konuları direk olarak değil, dolaylı olarak anlatmayı tercih ediyorum. Filme koymasam olmazdı, diyeceğim Cumartesi Anneleri de var mesela. Öte yandan, İstanbul açık bir şantiyeye dönüşmüş durumda. Şehirde çılgınca bir gürültü var ve bu gürültü, neredeyse filmin müzik teması haline geldi. Bu, müzikle dolu olmayan ilk filmim oldu” diye konuştu.

"Şehrin gürültüsünü kaydettik"

Filmin başına koymayı planladıkları müzikleri kaldırdıklarını belirten Özpetek, “Ekibimiz, 18 gün boyunca çekim yapacağımız yerlere giderek şehrin gürültüsünü kaydettik ve yeni bir film müziği yarattı. Bu, güçlü bir duygu” dedi.

"İtalya'da da onlarla çalışmak isterim"

Toplantının ardından Türk gazetecilerin sorularını yanıtlayan Özpetek, Hamam filminden 20 yıl sonra İstanbul’da film çekmenin çok güzel bir tecrübe olduğunu ifade ederek, “Mesela filmin art direktörünü İtalya’ya getirmeyi düşünüyorum bundan sonra yapacağım film için. Filmin makyajcısını İtalya’ya getirmek isterim. Yani bir sürü elemanı İtalya’ya getirmek isterim. Görüntü yönetmeni, ‘Ben hiç bu kadar iyi ışıkçılarla çalışmadım” diyor; çok iyi bir prodüksiyonla, çok iyi şartlarda. Çevrenizde tabii ki bir sürü olaylar oluyor, ama sen filme konsantre olduğun için onları hissetmiyorsun” diye konuştu.

Türk film endüstrisinin geldiği noktayı övgülerle anlatan Özpetek, “Çok iyi oyuncularla çalıştım. İtalyanlarla olduğu gibi Türk oyuncularla da ilişkim çok güzeldi, çok hoştu. Şimdi filmin ses montajı ve rengini yapıyoruz. Hakikaten çok iyi kalitede, çok iyi sonuçlar alıyoruz” diyerek, filmden ötürü çok mutlu olduğunu da ekledi.

"Başka projelerim de olacak"

Sık sık Roma’da film çekmenin zorluklarından bahsettiği hatırlatılan ve İstanbul’u bu anlamda nasıl bulduğu sorulan Özpetek buna, “İstanbul’da bir grup insanla çalıştığın zaman onların yüzünden haftalık şeylerini okumuyorsun, yüzlerinden filmle ilgili bir heyecan okuyorsun ve bu, bir yönetmen için çok önemli bir şey. Bizim Türk grubuna da söyledim: bu bizim filmimiz ve bunu hissettik. Çok güzel bir çalışmaydı. Hatta kafamda, Türkiye’de yapmak istediğim başka projeler var” diye karşılık verdi.

Mayıs-Haziran aylarında Napoli’de, senaryosu bitmek üzere olan bir film çekeceğini de dile getiren Özpetek, “Belki onun ardından Türkiye’de gider bir film yaparım. Ama şunda çok şanslıyım, onu fark ettim: iki ülkem, iki şehrim, iki lisanım olayı var ya, o çok güzel oldu” dedi.