Fethullah Gülen: Ağır bir bağımsızlık bedeli ödüyoruz, ama pişman değilim

Fethullah Gülen: Ağır bir bağımsızlık bedeli ödüyoruz, ama pişman değilim

Türkiye'de 15 Temmuz darbe girişiminin ardında olmakla suçlanan ve hükümetin iadesi için çalıştığı Fethullah Gülen, ABD'de yayımlanan Politico dergisine verdiği mülakatta, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yollarını ayıran şeyin başkanlık rejimine karşı çıkışı olduğunu söyledi. "Eğer bu taleplere uyup biat etseydik, şimdi Türkiye hükümetiyle aramız iyi olurdu" dedi. "Buna bağımsızlığın bedeli de denebilir. Ağır bir bedel ama ben pişman değilim, dostlarımın da pişman olduğunu sanmıyorum" diyen Gülen, "Tek üzüntüm ülkenin acı çekmeye devam etmesi ve bu sınırlanamayan hırsların karşısında kimsenin duramıyor olması” ifadelerini kullandı.

Erdoğan ile bir zamanlar dost ve müttefik oldukları yolundaki yorumlara karşı, hiç bir zaman çok yakın olmadıklarını söyleyen Gülen, buna karşılık iki ya da üç kez, her defasında seçimlerden önce görüştüklerini ve hükümete destek vermiş olduklarını da kaydetti.

Gülen ABD'nin kendisini iade kararı alması halinde kendi biletini alarak gideceğini de söyledi.

"Hiç bir şeyden pişman değilim"

Gülen, Türkiye'de yaklaşık 30 yıl vaaz verdiğini, takipçilerinin çalışmalarını yaydıklarını, konuşmaları ve makalelerine dayanan 70'den fazla kitap yayınlandığını söyleyerek, "Türkiye hükümeti içinde, görüşlerimi benimsemeyenler olduğu gibi, görüşlerimin bir kısmını paylaşan insanlar olması doğaldır" diyor.

Buna karşılık, 15 Temmuz darbe girişiminin ardında olma suçlamaları konusundaki soruya Gülen, hiç bir zaman rejim değişikliğini savunmadığını söyleyerek yanıt veriyor ve "Benim öğretim daima hukuk dairesinde ve etik şekilde hareket etmektir. Eğer benim çalışmalarımı takip eden biri yasa dışı ya da etik dışı davrandıysa ya da üstlerinin hukuk çerçevesindeki emirlerine itaatsizlik ettiyse, bu benim öğretime ihanettir ve bu kişilerin soruşturulması ve yaptıklarının sonuçlarına katlanmasını tamamen destekliyorum" diyor.

Gülen, takipçilerinin, devlet kurumlarını ele geçirmek üzere kadrolaştığı suçlamasına da "Devlet kurumlarında çalışman, gereken nitelikleri taşıyan her Türk vatandaşının anayasal hakkıdır. Kanıt olmadan herhangi birini menfur emeller güçmekle suçlamak, karalamadır. Eğer insanlar başlarına bir şey geleceği endişesiyle kimliklerini açıklamaktan korkuyorsa, bu onların değil rejimin sorunudur" diye cevap verdi.

Politico muhabiri, hareketinin Türkiye'deki geleceği konusundaki düşüncelerini sorduğunda, Fethullah Gülen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hareketinin bütün kurumlarını silmeye ve yenilerinin kurulmasını engellemeye kararlı göründüğünü, bunun Türkiye anayasası ve Türkiye'nin taraf olduğu tüm uluslararası anlaşmaların ihlali olduğunu kaydediyor , "Fakat dünya liderleri bu cadı avını durdurmak için etkili önlemler almadığı sürece Türkiye'de cumhurbaşkanını durduracak bir iç dinamik yok" diyor.

"Ya ABD sizi Türkiye'ye iade etmeye karar verirse?" sorusuna karşılık Gülen, önce ABD'nin hukukun üstünlüğü ve özgürlüklere saygı prensiplerinden vazgeçmeyeceğine inandığını söylüyor ama sonra "Pek muhtemel olmasa da eğer siyasi temellerde sınır dışı edilmeme karar verilirse, beni zorla göndermelerine gerek olmaz. Ben kendi biletimi alır, gözümü kırpmadan kendi isteğimle giderim" diyor.

Politico'nun "Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir zamanlar dost ve müttefik olduğunuz doğru mu?" sorusuna Gülen, "Bir çok gözlemci ilişkimizi bir ittifak diye tanımladı ama aslında hiç bir zaman çok yakın olmadık" diye cevap veriyor ama Erdoğan ve AKP ile kendisi ve hareketinin ilişkilerini şöyle özetliyor:

"Kendisiyle iki ya da üç kez, hep seçimler öncesinde görüştüm. Partisi seçimlere girdiğinde ben buradaydım (ABD) dolayısıyla oy kullanmam söz konusu değil. Fakat Hizmet sempatizanları onun partisini oylarıyla ve medyadaki sesleriyle desteklediler."

Gülen bu desteğin sebebinin de basit olduğunu söylüyor ve şöyle sürdürüyor:

"2002'de seçime giderken (Adalet ve Kalkınma Partisi) demokratik reformları hayata geçirerek, insan hakları ve özgürlükleri güçlendirerek Türkiye'yi AB üyeliği yolunda ilerletmeyi, dünya ile daha iyi bütünleştirmeyi, yolsuzluğu bitirmeyi ve hükümetlerin insanları siyasi kimliklerine göre ayrımcılığa tabi tutan yöntemlerine son vermeyi vaadetmişlerdi. Ben ve arkadaşlarım onları bu vaadleri sebebiyle destekledik."

Gülen, AKP'nin 2011 yılında asker korkusu olmadan sivillerin yapacağı bir demokratik anayasa sözü verdiğini ama bu seçimi kazandıktan sonra daha önce hayata geçirdiği bütün demokratik reformları geri almaya başladığını kaydediyor. "Demokratik anayasa önce başkanlık sistemi koşuluna bağlandı sonra tamamen unutuldu" diye sürdürüyor.

Kendisinin geçmişte ABD ya da Fransa türü, başkanı denetleyen mekanizmaların bulunduğu bir başkanlık rejimi fikrini desteklediğini söyleyen Gülen, "Ancak Sayın Erdoğan'ın önerisi sultanlık rejimine yakın bir şeydi. Vicdanım rahat olarak böyle bir rejimi destekleyemezdim" diyor.

Gülen daha sonra Erdoğan'ın, kendisi ve takipçilerine başkanlık rejimini desteklemeleri için baskı yaptığını söylüyor. Bu baskının önce, Gülen hareketinin kurumlarına hükümet tarafından fonlanan alternatifler yaratılarak artırıldığını, sonra bu kurumları kapatma tehdidinin geldiğini kaydediyor.

Gülen, "Eğer bu taleplere uyup biat etseydik, şimdi Türkiye hükümetiyle aramız iyi olurdu. Fakat reddettik ve üç yıldır gazaba uğruyoruz. Buna bağımsızlığın bedeli de denebilir" diyor. "Bu ağır bir bedel ama ben pişman değilim, dostlarımın da pişman olduğunu sanmıyorum. Tek üzüntüm ülkenin acı çekmeye devam etmesi ve bu sınırlanamayan hırsların karşısında kimsenin duramıyor olması” ifadelerini kullanan Fethullah Gülen, “Erdoğan ve ABD Başkanı Barack Obama ile konuşma fırsatınız olsa onlara ne söylerdiniz?” sorusuna da şu yanıtı verdi:

“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın benimle konuşmaya değeceğini düşüneceğini sanmıyorum. Geçmişte kendilerine hükümetin uyguladığı ayrımcılık ve Kürt vatandaşlara nasıl seslenileceği konusunda mektupla ulaşmaya çalıştım. Ancak bu girişimlerin hiçbiri ciddiye alınmadı. Şimdi Allah’a bu büyük milleti tehlikeye atmaması konusunda ona sağduyu vermesi için dua ediyorum. Türkiye’nin yeni bir otoriter Ortadoğu rejimine dönüşmesini engellemek çok hassas bir görev ve umarım Başkan’ın (Obama) ekibi onu bu zorlu görevde doğru şekilde yönlendirebilir.”