Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 17 Aralık'ta başlayan yolsuzuluk ve rüşvet operasyonuna ilişkin ‘’AKP’nin bazı üyeleri yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Önemli olan, her şeyin yasal çerçevede olması ve mahkemelerin bağımsızca karar almasıdır. Yolsuzluğun her türlü hali kabul edilemez’’ dedi.
Fethullah Gülen’in kendisine mektup yazdığını doğrulayan ve Gülen'in barışçıl çözün aradığını söyleyen Gül, Gülen Cemaati ve AKP arasındaki gerilim hakkında yorum yapmaktan kaçındı.
Son dönemde yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin attığı adımları gölgede bıraktığını savunan Gül ‘’devletin her kademesinde de, davranması gerektiği gibi davranmayanlar vardır, ama bunların hiçbiri bizim istikrarımıza zarar vermez. Türkiye'de siyasi açıdan hiçbir risk yoktur" ifadesini kullandı.
Abdullah Gül, İtalya'yı ziyareti öncesi bu ülkenin iki gazetesine demeç vererek, yolsuzluk operasyonlarından sonra ortaya atılan paralel devlet ve komplo teorileri başta olmak üzere, Türkiye'de son dönemde yaşanan gelişmeler, yeniden aday olup olmayacağı, dış politika ve ekonomiye ilişkin konuştu.
İtalyan mevkidaşı Giorgio Napolitano'nun daveti üzerine 28-31 Ocak tarihleri arasında bu ülkeye bir ziyaret gerçekleştirecek olan Abdullah Gül, ülkenin yüksek tirajlı gazetelerinden Corriere della Sera'dan Antonio Ferrari ile ekonomi ağırlıklı Il Sole 24 Ore'den Alberto Negri'ye birer röportaj veren Gül’ün açıklamalarında satır başları şöyle:
Corriere della Sera, “Gül, Ankara komploların gölgesinde. Negatif anlar yaşıyoruz, tekrar ışıldayacağız" başlığıyla çıkan gazetede, aşırı bir büyüme göstererek, Müslüman dünyasına örnek olan Türkiye'nin, AKP içinde de olan güç mücadeleleri yüzünden düşüşe geçtiği, böylece Türkiye ile dostları ve müttefiklerini titrettiği yorumu yapıldı. Bu nedenle Gül'ün, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girişinin stratejik önemine değinerek, röportaj boyunca 4 kez acilen en üst düzeyde hukukun üstünlüğüne ilişkin standartların sağlanması ve daha fazla demokrasinin gerektiğine değindiği belirtildi.
Gezi Parkı protestoları, cezaevindeki gazetecilerin sayısındaki çokluk, yolsuzluk operasyonlarından dolayı yargıya ve polis yetkililerine acımasız baskıları, olimpiyat oyunlarının İstanbul'a verilmemesi gibi konuların art arda hatırlatıldığı Gül'ün içini çekerek, “Evet, doğru. Haklısınız. 2013 yılında, Türkiye'nin başarısına gölge düşüren ve ülkemizi seven herkese acı çektiren olumsuz olaylar yaşadık. 2014 yılında, yeniden parlamak için mümkün olan her şey yapılacaktır" ifadelerini kullandığı kaydedildi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, bir komplo ve Türkiye'de bir paralel devletin olduğu iddiasına katılıp katılmadığı sorulan ve “Bürokrasi içinde kimileri var, devlete hizmet etme zorunluluğuna karşın, ayrı bir dayanışma içine giriyorlar" cevabı veren Gül, bu sözlerle Fethullah Gülen'i kastedip etmediği sorusuna ise, "Kişilerden, fikirlerden, dini duygulardan ya da etnisiteden bahsetmiyorum. Devlet aygıtı içerisinde, hukuk ile tam uyum olmalıdır. Bunun ihlali durumunda, müdahale etmek doğrudur" diye karşılık verdi.
“Gerçeği söyleyin: ABD'ye gittiğinizde Gülen'le buluştunuz mu?" sorusuna muhatap olan Gül, “Hayır, ancak bu konu hakkında konuşmaya devam etmek istemiyorum" dedi.
Gülen'in kendisine mektup yazıp yazmadığı konusunda ise Gül, “Evet yazdı. Her Türk vatandaşının bana mektup yazmaya hakkı vardır" dedi.
Gülen konusunda daha fazla açıklama yapmama eğiliminden dolayı yazarın, “Bu soruları size soruyorum çünkü geçtiğimiz günlerde kaygı verici ve korkutucu şeyler gördük. Bu gazetecilerin suçu değil" yorumuna Abdullah Gül, “Evet, doğru. Türkiye'ye zarar veren şeylerin varlığını çok iyi biliyorum. Bu nedenle, sesimi çıkarıyorum" diye karşılık verdi.
Yeniden Cumhurbaşkanlığına aday olup olmayacağı, Putin-Medvedev ikilisi gibi Erdoğan'la koltuk değiştirip değiştirmeyeceği sorulan Gül, bunun için henüz erken olduğunu, zamanı geldiğinde ailesiyle bu konuyu görüştükten sonra kararını vereceğini kaydederek, “Ailenin sadece eşim ve çocuklarımdan oluşmadığı aşikar, Ak Parti de buna dahil" dedi.
Türkiye'nin dış politikada 'sıfır sorun' anlayışından uzaklaşarak, Suriye, Mısır, İsrail ve belki de İran ve Irak'la problemli olduğu hatırlatılan, ancak öncelikle Suriye'ye ilişkin açıklama yapması istenen Gül, “Durum, dışişleri bakanlığım dönemindekine nazaran derinlemesine değişti. O zaman rejimi çok iyi tanıyorduk, ama başarılı bir örnek olmak için kuvvetli olmaya, bölgenin istikrarı ve refahı için rejimle işbirliği yapmaya çalışıyorduk. Arap Baharı geldiğinde, Suriye'de de kocaman bir demokrasi sorusu ortaya çıktı. Rejim, halihazırdaki duruma ulaşılana kadar silahlarla muhalefete müdahale etti. Ilımlı bir muhalefet var" değerlendirmesinde bulundu.
Suriye'de artık El Kaide'ye yakın aşırı grupların hükmü olduğu hatırlatılan Gül bu konuda ise şunları kaydetti: “Bu durumdan dolayı sınır bölgelerinde biz de risk altındayız. Orada acımasızca korkunç suçlar ortaya çıktığını gördüğümüzde irade ortaktı: ABD, Fransa, Almanya, İtalya, hepsi bizim değerlendirmelerimiz konusunda hemfikirdi. Sonra müttefiklerimizin pozisyonunun retorikten (güzel söz söyleme sanatı) ibaret kaldığını gördük, artık bir ağırlığı kalmamıştı. Bu noktada biz, pozisyonumuzu yeniden ölçüp, biçmek zorundayız."
Beşar Esad mı radikal rakipleri mi daha iyi? sorusu yöneltilen Gül, “Bu yaklaşımı utanç verici buluyorum. Muhalefetin, radikallerin önü kesilerek, sadece güçlü bir destekle galip gelebileceğini biliyorduk. Bana öyle geliyor ki, muhalefete destek, diğerlerinin Esad'a verdiği sağlam desteğe nazaran daha zayıf kaldı. Şimdi zarar, gerçekten çok ağır" ifadelerini kullandı.
İsrail'le kavgalı olmaya devam etmenin mantıklı olup olmadığı yorumu istenen Gül, “İsrail ile, Mavi Marmara gemisinden dolayı acı bir olay yaşadık. Biz iki şey istiyorduk: Özür ve tazminat. Özür geldi, şimdi tazminat var. Bir araya gelmek ve konuşmak her zaman iyidir" dedi.
Türkiye İçişleri Bakanlığı'nın El Kaide'nin olası terör saldırısı konusunda mesaj verdiği hatırlatılan ve bu konuda bir korkusu olup olmadığı sorulan Gül, 2000 yılından bu yana New York, Londra, Madrid ve İstanbul'da saldırılar olduğunun altını çizerek, “Bizim endişelerimiz, güney sınırımızın da ötesini kapsamak zorunda" dedi.
Mısır'ın halihazırdaki hükümetinin, Türkiye'nin yaptığı açıklamaların ardından öfkelendiği hatırlatılan Gül, “O ülkeyle ilişkilerimiz, düşük seviyede de olsa sürüyor. Mısır gibi büyük bir ülkenin, bu acı verici deneyimi yaşamak zorunda kalması, bizi endişelendiriyor ve bize acı veriyor" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, "Türkiye'nin reforma ihtiyacı var" başlığıyla çıkan Il Sole 24 Ore'ye yaptığı açıklamalarda ise, Türkiye'de son günlerde yaşanan krizin konjonktürel olduğunu ifade etti.
Gazete, 'Gezi Parkı baskıları ve skandallar bulutuyla dolaşan hırslı Erdoğan'a alternatif' olarak gösterdiği Gül'e ilişkin, yol arkadaşı Erdoğan'a nazaran daha sakin ve anlayışlı, gazetecilerin özgürlüğüne saygılı ve asla incitici olmadığı yorumunu getirdi.
Gazete, askerlerin 1998 yılında İslami politikayı oyun dışına ittiğini hatırlatırken, son 10 yıllık dönemde biraz Osmanlı nostaljisine dokunan AKP'den sonraki yeni Türk modelini ise, “Büyük ekonomik büyüme içindeyken bir yandan siyasi krizde olan ve piyasalar üzerinde Merkez Bankası'nın lirayı koruma çabalarında" olarak tanımladı.
Bu noktaya ilişkin Abdullah Gül, "Biz, 10 yıl sonra elde edilen başarıları gölgelememesi gereken konjonktürel bir fenomen ile karşı karşıyayız" diyerek, “10 yılın ardından bazı şeyler ortaya çıkmalıydı elbet, ama bu kriz, fırsatları da beraberinde getirmeli. Bu 10 yıllık sürede takdir topladık, bir rahatlama oldu ve şimdi önemli kararlar alma zamanı geldi. Türkiye, 2013 yılında da, Avrupa'da en hızlı büyüyen ülke olmuştur" ifadelerini kullandı.
Son yaşanan gelişmelerin ardından, kurucularından biri olarak AKP hükümetinin sağlığını nasıl gördüğü sorusu yöneltilen Gül, şunları kaydetti: "Demokratik ve muhafazakar bir parti olarak AKP'nin dini değerlere katkısı olmuştur. Bazı üyeleri yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Önemli olan, her şeyin yasal çerçevede olması ve mahkemelerin bağımsızca karar almasıdır. Yolsuzluğun her türlü hali kabul edilemez. Şunu da ekliyorum: demokrasilerde her zaman aynı partiler desteklenmez, fikrinizi değişebilir. Devletin her kademesinde de, davranması gerektiği gibi davranmayanlar vardır, ama bunların hiçbiri bizim istikrarımıza zarar vermez. Türkiye'de siyasi açıdan hiçbir risk yoktur."
TBMM'de kavgalara yol açan HSYK düzenlemesi ve buna ana muhalefet ile TUSİAD'ın getirdiği eleştiriler anımsatılan Gül, "Bana bu soruyu sormanız yerinde. AB'ye tam üye olmak için müzakere sürecine başladık ve amacımız AB'ye tam üye olmak. Yürütme, yasama ve yargı ayrı olmalı. Yasanın taslağına dair parlamentoda meşru itirazlar oldu, ama inanıyorum ki, taslak son halini aldığında tüm kriterleri demokratik olacaktır" diye konuştu.
Fethullah Gülen'den mektup aldığı hatırlatılan Cumhurbaşkanı, "Kendisiyle doğrudan bir bağlantım olmasa da böyle bir mektup var. Arzu eden vatandaş, Cumhurbaşkanı'na mektup yazabilir" diyerek, Gülen'in hükümetle aralarında muallakta kalan konuları barışçıl bir yolla nihayete erdirmek isteğinin altını mektubunda çizdiğini aktardı.
Türkiye'nin dış politikasının son dönemde eleştirildiği belirtilen komşularıyla sorunlar hakkındaki yorumları istenen Gül, 6. Büyükelçiler Konferansı'nda, Suriye sınırındaki radikal akımlara yönelik uyarılarda bulunduğunu dile getirip, burada El-Kaide'nin de aralarında olduğu bazı tehditler olabileceğini dile getirdi. Buna yönelik önlemler aldıklarını söyleyen Gül, şöyle devam etti: Suriye için çok şey söylendi, az şey yapıldı. Biz 700 bin göçmeni konuk ediyoruz. Türk devleti bunun maliyetini kendi karşılıyor. Bizim Avrupalı ve Amerikalı müttefiklerimiz de hata yaptı. Sözde Suriye muhalefetini ve Mısır'daki demokratik tercihi destekleseler de, gerçekte bu sadece sözde kaldı. Görüyorsunuz Suriye'de rejime ne kadar para yardımı yapıldığını."
Gül, "Avrupa'ya girişiniz halen gerçekçi mi?" sorusunu ise, "Gaz ya da petrolümüz olmadan dünyanın 16. büyük ekonomisiyiz ki bu bizim ekonomik başarımızdır. Avrupa'nın demokratik hedeflerinin uygulanması: birliğin temel prensipleri olmak üzere bunların hepsi, halk için bir kalkan ve rehberdir" şeklinde yanıtladı.