İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen Selam Tevhid'de kumpas davasında, ''casusuluk, suç uydurma, resmi belgede sahtecilik, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek, hukuka aykırı olarak kişiler verileri kaydetmek, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs, örgüte üye olmak'' suçlarından tutuklu yargılanan eski polis Ali Fuat Altuntaş, etkin pişmanlıktan yararlanmak istedi.
Altuntaş,bir toplantıda meslektaşlarından Z.E'nin kendisine ''Fetullah Gülen'in Çin'e giderek vefat edeceğini, memurlardan himmet toplanılması hususunda talimat verildiğini'' söylediğini ancak kendisinin himmet talebini reddettiğini savundu.
Bu kapsamda, mahkeme heyetince ifadesi alınan Altuntaş, örgütle ilk temasının polis okulunda öğrenim görürken olduğunu belirterek, örgütün 2010 yıllarında birkaç kez toplantılarına gittiğini, kendisiyle bilikte olan meslektaşlarının bu toplantılara katıldığını belirterek, söz konusu toplantıya katılan, toplantıyı yapan ve kendileriyle ilgilenen kişilerin isimlerini verdi.
Sivil kişilerin sürekli biçimde okul civarında bulnarak öğrencileri taciz ettiklerini anlatan Altuntaş, okuldan sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nde dinleme görevini ifa eden polis olarak göreve başladığını söyledi.
Dinleme bürosunda çalışırken örgüte mensup aynı büroda görevli bir meslektaşı ile bir sivilin kendisiyle özellikle ilgilendiklerini ifade eden Altuntaş, bu kişiyle dışarıda bir yerde buluştuklarını, buluşmada kendisinden örgütün toplantılarına katılmasını, himmette bulunmasını talep ettiğini ancak bunları reddettiğini öne sürdü.
Altuntaş, söz konusu talepleri reddettiğinde ilişkin bir meslektaşıyla birlikte 22 Temmuz 2014 yılında yapılan ''Selam Tevhid'de kumpas'' soruşturmasında gözaltına alındıkları sırada, meslektaşının kendisine "Bak sen gelip gitmedin, seni gözaltına aldılar" dediğini söyledi.
Katıldığı toplantılarda 20-25 polisin de yer aldığını, toplantıya katılan sivillerin de gerçek adından bahsetmeden orada bulunduğunu ifade ederek, bu kişilerden bazılarının isimlerini veren Altuntaş, burada örgüt elebaşısı Gülen'in videosunun seyrettirildiğini, toplantıya katılırken herkesin telefonunun da alındığına dikkati çekti.
Telefon toplama hadisesinden sonra bir daha bu tarz toplantılara katılmadığını savunan Altuntaş, toplantıya katılan meslektaşlarından Z.E'nin kendisine ''Fetullah Gülen'in Çin'e giderek vefat edeceğini, memurlardan himmet toplanılması hususunda talimat verildiğini'' söylediğini ancak kendisinin yine himmet talebini reddettiğini savundu.
Dinleme işlemleri devam ettiği sırada ''Selam Tevhid'' dosyasında da dinlemeci olarak görevlendirildiğini anlatan Altuntaş, konuyla ilgili şunları söyledi:
''Dosya kapsamında dinlenilen kişilerle ilgili olarak, bu kişilerin İran devleti ajanı olabileceğini, bu kişilerin devlet düşmanı ve hükümete karşı faaliyetler yürüttüklerini söyleyerek bizleri motive ediyorlardı. Bu kişilerin isimlerini hatta telefon görüşmelerimizde kesinlikle bu kişilere ilişkin kimlik bilgilerini kullanmamamız gerektiğini istihbarata karşı koyma tekniği olarak bize anlatarak dinlenebileceğimizi söyleyerek dikkatli olmamız hususunu bize beyan ediyorlardı. 17-25 Aralık olayları sırasında şehir dışındaydım. Bu olaylardan sonra terör bürosundan alınarak ilçe emniyet müdürlüğüne gönderildim. Ardından 22 Temmuz 2014'te yapılan operasyonda gözaltına alındım.''
Altuntaş, 22 temmuz operasyonu sırasında kendi isteği olmamasına rağmen örgütün kendisine avukat bulduğunu, bu avukatların talebini reddetiğini de söyleyerek, bu talebi reddettiğinde örgütün gönderdiğini düşündüğü iki avukatın da kendisine sert tepki gösterdiğini söyledi.
Tutuklandıktan sonra kendisi gibi gözaltına alınan bir meslektaşından avukat konusunda yardımcı olmasını istediğini belirten Altuntaş, arkadaşının gönderdiği avukatın da daha sonradan örgütle ilişkisinin var olduğunu anladığını belirterek, 3 ay tutuklu kaldıktan sonra tahliye olduğunu anımsattı.
Tahliye olduktan sonra meslektaşlarının kendisini ziyarete geldiğini anlatan Altuntaş, bir meslektaşının kendisine 2 bin lira verdiğini, bu konuyu diğer bir meslektaşı ile konuştuğunda söz konusu parayı örgütün verdiğini öğrendiğini bunun üzerine parayı veren kişiye iade ettiğini söyledi.
Bunun akabinde 15 Şubat 2015 yeniden yapılan bir operasyonda tekrar tutuklandığını söyleyen Altuntaş, cezaevinde yaşadıklarına, cezaevinde bulunan örgüt mensuplarının durumuna ve kendilerine anlatılanlara da ifadesinde yer verdi.
Altuntaş, ifadesinde FETÖ örgütüne mensup olduğu gerekçesiyle tutuklu yargılanan Hidayet Karaca ve eski emniyet müdürlerinin de bulunduğu şüphelileri, cezaevinden tahliye etmek için yetkisiz mahkemeleri kullanmaya çalışan örgütün o dönem ki girişimlerine ilişkin şunları anlattı:
''İkinci kez tutuklandıktan sonra kamuoyunca tahliye krizi adlandırılan benim de içerisinde bulunduğum polis memurlarının asliye ceza hakimlikleri tarafından tahliye edilmeye çalışılması krizi yaşanmıştı. O süreçte benim avukatlığımı Ömer Turanlı (FETÖ'den firari) yapmaktaydı. Hakimlerin reddi yönünde benim bilgim ve rızam olmaksızın başvuru yapmıştır. Sonrasında da bu yönde bir karar çıkmıştı. Karar çıkmadan bir gün önce cezaevindeki bir meslektaşım bana 'Çok güzel şeyler olacak' şeklinde beyanda bulunmuştu. Yine o günlerde örgüt liderinin bir videosu yayınlanmış ve o videoda da bizim tahliyemiz ile ilgili bir imada bulunmuştu ve akabinde karar çıkmıştı. O dönem bu organizasyonun örgütün bir planlaması olduğunu düşünüyordum."
Aynı koğuşta kaldığı bir meslektaşının FETÖ elebaşından sürekli bir biçimde ''dayı'' kod ismiyle bahsettiğini anlatan Altuntaş, cezaevinde kalan örgüt mensuplrının motive olmaları için sürekli rüyaların anlatıldığını söyledi.
Aynı koğuşta kaldığı bir meslektaşının kendisine de bu rüyalardan anlattığını belirten Altuntaş, ''O şahıs bana, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın cehenneme düştüğü yönünde bir rüya gördüğünü ve mealini de anlatmıştı.'' dedi.
Altuntaş ifadesinde, cezaevinden başka bir yere nakledildiğini burada yine FETÖ'den dolayı tutuklu yargılanan polislerin bulunduğunu belirterek, buradaki meslektaşlarının Fuat Avni ve MİT ile ilgili beyanlarını anlattı.
Altuntaş, ''O dönem Fuat Avni hesabının Sait Sefa isimli şahıs tarafından kullanıldığı yönünde haberler vardı. S.Y, bu yöndeki tespitin doğru olduğunu bizzat kendisi bana söylemişti. Yine aynı kişi Fuat Avni hesabından paylaşılan bazı komplo teorileri ilgili olarak da bana bazı şeyler söylemişti. MİT içerisindeki bazı yapılanmalardan bahsettiğini hatılıyorum. Bu şahıs bunları beyan ettikten sonra Fuat Avni isimli hesaptan da bu hususta bazı twitler atılmıştı.'' ifadelerini kullandı.
Kumpas olduğu anlaşılan Selam Tevhid soruşturmasına ilişkin ses kayıtlarının o dönem internet ortamında yayınlandığını, bu kayıtlar ile kendilerinin yaptığı soruşturmanın doğruluğuna ilişkin bir hava yaratılmaya çalışıldığını anlatan Altuntaş, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen önce yine koğuşunun değiştiğini anımsatarak burada yaşadıklarına da ifadesinde yer verdi.
Sanık Altuntaş, darbe girişiminden hemen önce aynı koğuşta kaldığı iki meslektaşının diğerleri gibi rüya anlattıklarını hatta bu rüyalarda Peygamberimizi de referans gösterdiklerini belirterek, yakın zamanda iyi şeyler olacağını söylediklerini dile getirdi.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi gecesinde televizyondan durumu fark ettiklerini anlatan Altuntaş, ''Koğuştaki arkadaşlar bu haberleri büyük bir sevinçle karşılayarak, 'artık bu işin bittiğini, gelecek olanların şimdiki yönetimden daha iyi olduğunu' beyan ederek, sevinç gösterisinde bulundular. Hatta koğuşta yer alan panoya bu sevinçle 'Merhamet etmeyene, merhamet olunmaz' şeklinde bir yazı da yazdılar.'' diye konuştu.
Sanık Altuntaş, darbe girişiminin başarısız olduğunu anlayınca bazı kişilerin hemen fikir değiştirdiğini belirterek, bu defa da bunun ''kontrollü bir darbe'' olduğunu, ''kim tarafından yapıldığının belli olmadığını'' beyan ettiklerini vurguladı.
Bu dönemden sonra bu kişiler ile sıklıkla tartıştıklarını, bu nedenle kendisiyle konuşmadıklarını ve aralarına almamaya başladıklarını anlatan Altuntaş, koğuştaki gözlemlerini ise şöyle anlattı:
''Halen koğuşlar arasında kalem pillere not kağıtları sarmak suretiyle iletişim kurulmaktadır. Her ne kadar avlularda tel örgüler olsa da araları geniş olduğundan dolayı bu yöndeki iletişim kesilememiştir. Yine hastane veya duruşma nakillerinde de diğer koğuşlarda yer alanlarla görüşebildiklerinden koğuşlar arasında iletişim devam etmektedir. Bu şahıslar sürekli biçimde halen daha uhrevi bazı olaylardan güç alarak veya olayları bu manada yorumlayarak kendilerini motive etmektedirler. Öyle zannediyorum ki bu hareketleriyle; izah ettiğim argümanlarla kopma veya itirafların önüne geçmeye çalışmaktadırlar.''
Altuntaş, yine duruşma maksadıyla adliyeye sevk edilecekleri sırada sanık Gafur Ataç'ın (eski emniyet amiri ve Ergenekon soruşturmasında tutuklandığı sırada İlker Başbuğ'un adliyeden çıkarken yanında olan kişi) kendisine ''Ben Fetullah Gülen'in hiç yanıldığını görmedim, ona güveniyorum.'' dediğini söyledi.
Yine yargılaması devam eden TUSKON davasına ilişkin görüntüleri seyrettikleri bir sırada, bu konuyla iligili örgütün açıkça meydan okuduğunu söylediğini anlatan Altuntaş, bu ifadesinin ardından koğuştaki meslektaşlarından tepki gördüğünü, bu toplantıyı ve orada söylenenleri savunduklarını anlattı.
Avukatıyla ilgili son zamanlara kadar sorun yaşadığını söyleyen Altuntaş, örgütle alakası olmayan bir avukat ile anlaştıktan sonra kendi rızası ile de bu beyanlarda bulunduğunu ifade eden Altuntaş, ''Örgütün gizli yüzünü geç fark ettim. Mesleğimizin verdiği acemiliğin de etkisiyle kullanıldım. Bundan dolayı çok pişmanım. Örgütle organik bir bağım yoktur. Bu beyan ve hususların lehime değerlendirilmesini istiyorum.'' dedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de etkin pişmanlıktan yararlanarak ifade veren sanık Altuntaş'un tahliyesine karar verdi.