Sabah yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, 17 Aralık süreci öncesi Gülen cemaatinin sözcüsü olarak anılan Hüseyin Gülerce'nin Fethullah Gülen'in ikamet ettiği Pensilvanya'dan davet aldığını yazdı.
Kütahyalı, Beyaz TV ekranlarında yayımlanan Türker Akıncı'nın moderatörlüğünü yaptığı "Ortak Akıl" programında konuşan Gülerce'nin şunları söylediğini aktardı:
"Cemaatten yetkililer bana 5-6 ay önce 'Gülen Hoca'yı Pensilvanya'da ziyaret etseniz' dedi, ben de 'Gitmemin faydası yok' dedim. Fethullah Gülen'den habersiz bana böyle bir teklif yapamazlar. Beni Pensilvanya'ya davet ettiler. Ben de 'Ben ziyaretine gitmem. O beni ikna etmek için çağırıyordur. Ben hataları konuşmak için gitmek isterim ama eleştiri duymak istemiyor. Dolayısıyla gitmemin hiçbir faydası yok' dedim"
"Bizim tarafta da Gülerce'nin 30 Mart 2014'te Gülen'in hezimet yaşamasının ardından dönüş yaptığı gibi çok yanlış bir izlenim var" diyen Kütahyalı, "Bu yanlış izlenim şu an sadece Fetullah Gülen'in ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramıyor. Oysa ben yüzlerce konuşmayla şahidim ki Gülerce 7 Şubat 2012'den itibaren çok ciddi bir zihin kırılması yaşadı ve Gülen'i sorgulamaya başladı" ifadelerini kullandı.
Kütahyalı'nın Sabah'ta "Hüseyin Gülerce ve Fethullah Gülen" başlığıyla yayımlanan (10 Ağustos 2015) yazısı şöyle:
Paralel yapı soruşturmaları sürecinde en önemli tanık Hüseyin Gülerce'dir. Gülerce düzenli olarak her hafta Beyaz TV'de açıklamalar ve ifşaatlarda bulunuyor. Anlattıklarının hepsi somut tanıklıklarına dayanıyor. Bu yüzden de bu açıklamaların doğuracağı sonuçlardan korkan Fetullah Gülen Gülerce'yi susturmaya çalışıyor. Susturma yöntemi olarak iki ayrı yoldan gidiyor Gülen…
*** Gülen'in Gülerce'yi susturma amaçlı birinci yolu iletişim kurarak yeniden Gülerce'yi kontrole alma yoludur. Gülen'in tipik ikili taktiği budur zaten. Bir yandan güzellikle bir adama yanaşır öbür yandan da o adamı itibarsızlaştırmak için her türlü pis yöntemi dener. Fetullah Gülen hem kundakçı hem itfaiyeci rolünü oynamayı iş edinmiş adamdır. Gülerce'ye de şu an yapmaya çalıştıkları bu… *** Nitekim Hüseyin Gülerce'nin geçen haftaki şu açıklamaları bu dediğim tabloyu tamamlıyor. Beyaz TV ekranlarında yayımlanan Türker Akıncı'nın moderatörlüğünü yaptığı Ortak Akıl programında Gülerce şunları ifşa etti... "Beni ikna etmek için cemaatteki üst düzey iki yetkili evime geldi. 'Erdoğan 30 Mart'taki yerel seçimleri göremeyecek. Çünkü ya akıl hastanesine kapatılacak ya da intihar edecek dediler ayrıca Cemaatten üst yetkili bir kişi bana Erdoğan'ın o dönemdeki 40 koruma polisinin 25'inin de cemaatten olduğunu söyledi" Gülen'in Gülerce ile temas kurma ve yeniden Gülerce'yi avlama stratejisi 17-25 Aralık darbe girişimi sonrası süreçte yakın zamanlara kadar devam ediyor… "Cemaatten yetkililer bana 5-6 ay önce 'Gülen Hoca'yı Pensilvanya'da ziyaret etseniz' dedi, ben de 'Gitmemin faydası yok' dedim. Fethullah Gülen'den habersiz bana böyle bir teklif yapamazlar. Beni Pensilvanya'ya davet ettiler. Ben de 'Ben ziyaretine gitmem. O beni ikna etmek için çağırıyordur. Ben hataları konuşmak için gitmek isterim ama eleştiri duymak istemiyor. Dolayısıyla gitmemin hiçbir faydası yok' dedim" *** Öte yandan hem medya hem hukuk kanadında Gülerce'nin açıklamalarına gereken önemin verilmediği kanaatindeyim. Oysa Gülen Gülerce'nin kritik rolünü biliyor ve o yüzden Gülerce'yi pasifize etmek ya da itibarsızlaştırmak için ne gerekiyorsa yapıyor. Yeniden ifade ediyorum ki paralel yapı soruşturmaları sürecinde en kritik isim Hüseyin Gülerce'dir… *** Bizim tarafta da Gülerce'nin 30 Mart 2014'te Gülen'in hezimet yaşamasının ardından dönüş yaptığı gibi çok yanlış bir izlenim var. Bu yanlış izlenim şu an sadece Fetullah Gülen'in ekmeğine yağ sürmekten başka işe yaramıyor. Oysa ben yüzlerce konuşmayla şahidim ki Gülerce 7 Şubat 2012'den itibaren çok ciddi bir zihin kırılması yaşadı ve Gülen'i sorgulamaya başladı. 17 Aralık ve özellikle 25 Aralık 2013'ten sonra ise tamamen Gülen çetesinden koptu. Bizim telefon konuşmalarımızı Gülen'in ekibi dinlediği için bütün bunları biliyorlar… *** Gülerce'nin büyük hatası hala cemaat tabanını içeriden etkilerim ve dönüştürürüm diye düşünerek 17 Aralık sürecinde politika yapması oldu. Oysa 25 Aralık 2013 günü 31 Mart 2014'te deklare ettiği açıklamaları yapmaya başlaması lazımdı. Çünkü 25 Aralık itibariyle de gerçek fikirleri o yöndeydi. Ben kendisini erkenden tavır almaya ikna etmeye çok çalıştım ama beni dinlemedi. Gülerce 25 Aralık günü Gülen'in savcılarına ağır tepki gösterdi ama sonra durdu ve yine Gülen'i savunur bir fotoğraf verdi. Gülerce'nin gerçek fikirlerini kamuoyuna deklare etmekte gecikmesi imajına zarar verdi. Öte yandan 25 Aralık'a kadar çok uzun süre cemaat profesyonellerine yüklenip Gülen'e toz kondurmak istemedi. Gülen'in seçilmiş kişi olduğuna inandığı için bir büyük zihinsel travma yaşadı. Şimdiyse tüm geçmişiyle yüzleşmiş ve Gülen'i mükemmel analiz eden bir Gülerce var. Küresel hipnoz hareketi dediği paralel yapıya karşı samimi mücadele eden bir Gülerce var. Gülen'in açıklamalarından en çekindiği adam bu sebeplerle Hüseyin Gülerce'dir...