Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişiminin ardından Gülen cemaatine yönelik başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan eski 18. Asliye Ceza Mahkemesi Hâkimi İlhan Karagöz ile ilgili olarak "Balyoz sanıklarıyla ilgili bilirkişi raporunu yazanlar hakkında dava açılmıştı. Duruşma, ekim ayına ertelenmişti. Ancak ne olduysa oldu, hakim bu davayı taraflara hiçbir bilgi vermeden 4 Temmuz'da ele aldı ve o celsede de sonuçlandırdı. İşin ilginç yönü de o kararda Fetullah Gülen'e övgüler dizmesi, onu mehdi ilan etmesiydi" dedi. Öztürk, Karagöz'ün duruşma tutanağına yazdırdığı kararda "Tabii ki Tayyip Erdoğan alabildiğine müsrif, kendi adamları dahi bunu dile getirdiler. Evet, Erdoğan da son ve İslam'ın büyük deccalıdır" ifadesini kullandığını aktardı.
Saygı Öztürk'ün "Hakim Gülen’i mehdi ilan etti" başlığıyla yayımlanan (9 Eylül 2016) yazısı şöyle:
İstanbul 18. Asliye Ceza Mahkemesi'nde Balyoz sanıklarıyla ilgili bilirkişi raporunu yazanlar hakkında dava açılmıştı. Duruşma, ekim ayına ertelenmişti. Ancak ne olduysa oldu, hakim bu davayı taraflara hiçbir bilgi vermeden 4 Temmuz'da ele aldı ve o celsede de sonuçlandırdı. İşin ilginç yönü de o kararda Fetullah Gülen'e övgüler dizmesi, onu mehdi ilan etmesiydi. Dava konusu, Balyoz Davası sırasında bilirkişilerin, görevlerini kötüye kullandığı iddiasıydı. Kötüye kullandığını bildikleri için de onlar zaten tüymüşlerdi. Hakim İlhan Karagöz “gereğini” düşündü ve duruşma tutanağına önce şunları yazdırdı:
“İzzet ve azametine teslimiyetimi bildirmek, üzerimdeki nimetlerinin tamamlanmasını istemek, tevfik ve inayetinin devamını sağlamak için Allah teala'ya hamd ederim. Peygamberlik rütbesine eğildiğimi ifade etmek, Allah resulü olmasının bize yüklediği saygı hakkını yerine getirmek ve şefaatini dilediğimi açıklamak için en hayırlı kul olan Muhammed'e ve onun vesilesiyle al ve ashabına salat ve selam ederim.” Hakim, avukat arkadaşından Hikmet Neşriyat yayınlarından çıkan İmam Gazali'nin “Ey Oğul” kitabının ilk konusu “Risale, iman, küfrü birbirinden ayırmak” başlığını taşıyor. Hakim İlhan Karagöz, bu kez bu kitaptan alıntılar yapıyor: “Allah hepimize doğru yolu göstersin, esenlik ve kurtuluş versin, hidayet nasip etsin, adalet ve insanlık ve hoşgörüden, insanlıktan ayırmasın. Âmin.” Mahkeme kararı birden bire Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a dönüyor. Kararda, “Bilgilere göre o sadece kendi talebeleriyle çıkacak ve sonra diğer insanların çoğunluğu ona tabi olacaktı. Tabii ki Tayyip Erdoğan alabildiğine müsrif, kendi adamları dahi bunu dile getirdiler. Evet, Erdoğan da son ve İslam'ın büyük deccalıdır.”
“Eşinizden boşanın” denildiği için eşinden boşananlar olduğu biliniyor. Hakim İlhan Karagöz'ün kararını okumaya devam edelim:
“Ben de Metrix (!) kitabında yazıldığı gibi 50 yaşındayım ve ailemden ayrıyım. Sene başından itibaren eşimle anlaşamadığımız için boşanma aşamasında olduğumuzdan evimizi ayırmıştım. Asa'yı Musa tabii ki Fetullah Hoca ile birlikte ortaya çıkacak ve daha sonraki süreçte de Hazreti İsa Aleyhisselam'ın dünyaya gelerek Mehdi Aleyhisselam'ın arkasında namaza duracağı, ona tabi olacağı fakat daha sonraki aşamada da Mehdi Aleyhisselam'ın da Hazreti İsa Aleyhisselam'ın arkasında namaza duracağını yazmaktadır kaynaklar. Ben de herhalde bu kararım ile yine Mehdilik kitabında geçen CEH CAH (Mehdi'nin ikinci adamı) oluyorum. Allah inatla yaşamayı ve çene kapamayı, sevdiklerimizin yanına giderken onların yolundan giderek onlara ulaşmayı ve ona göre inanmayı da nasip etsin İnşallah. Âmin… Bir cümle daha mehdi Aleyhisselam'ın adı Peygamber Eefendimiz'in adına denk düşecek, babasının adı da aynı şekilde denk düşecektir. Aynı olmayacak denk düşecektir, bunu aynı zamanda Nihat Hatipoğlu da televizyonda söylemişti. Ne kadar yazarsak yazalım kader Allah'ın elinde o yüzden eksik ve bazı hatalar olsa da biz bu kadar becerebildik. Eksik ve hatalarımız için önce Fetullah Hoca Efendi'den ve sonra tüm Müslümanlardan özür diliyoruz. Gecikme için de, ama içimizde çözemediğimiz şeyler de vardı. Şimdi ise tam bir kalp tatmini ile bu kararı bitirmiş olduk inşallah.”
Ülkenin yargısının haline bakın! Uzaktan yakından davayla ilgisi olmamasına rağmen hakim coşuyor, “Ayasofya'ya değinelim” diyor. Değiniyor ve karara şunları yazdırıyor:
“Osmanlı fermanlarına göre karar verebilmektedir mahkemelerimiz. Ayasofya'nın derhal cami olarak açılabilmesi için de hiçbir engel bulunmamaktadır. Son olarak da tüm bu hususların kararın mahiyeti ve konumuza göre başka türlü olması mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyet Genelkurmay Başkanlığı yetkililerinin bu suç duyurumuz doğrultusunda derhal olarak el koyarak ismi geçen herkesin derhal gözaltına alınması ve sonra da yapılması gerekenlerin sırayla yapılması.” Peki ne yapılması gerekiyormuş? “Yurda giriş-çıkışların tutularak ismi geçen ya da geçmeyen tüm milletvekillerinin, belediye başkanlarının, iş adamlarının, gazetecilerin ve bilinebilen herkesin, emniyetçi, hakim ve savcılar için de yurttan çıkışlarının engellenerek haklarında derhal soruşturma işlemlerinin yapılmasına özen gösterilmesine” deniliyor. Tüm bunların içinde “Balyoz”un kaçan bilirkişileri için hakim yakalama kararını kaldırıyor. Hakimin, aylar sonra yapılacak duruşmayı öne alması, Fetullah Gülen'i mehdi ilan etmesi, darbeyi önceden öğrendiği izlenimi yaratıyor. Hem siz böyle bir karar bugüne kadar okudunuz mu? Okuyunca da, “Vah bu ülkenin yargısına?” dediniz mi? Sonunu da söyleyelim. Bu hakim görevden alındı ve tutuklandı.