Eskişehir'de, 'FETÖ'YE yönelik soruşturma kapsamında haklarında dava açılan 3'ü tutuklu 21 sanığın yargılanmasına başlandı.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen tutuklu sanık Oktay Adana, savunmasında, örgütte "mahrem imam" olarak görev yaptığını itiraf ederek, "Amerika'dan, Fethullah Gülen üzerindeki atleti çıkarıp hediye olarak bana gönderdi. Gülen'in kullandığı atleti giyip uyuyordum" dedi.
Eskişehir 4. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada 3'ü tutuklu 20 sanık ile avukatları hazır bulundu. Tutuksuz bir sanık ise duruşmaya katılmadı.
İddianamenin okunmasının ardından savunma yapan sanıklar, haklarındaki suçlamaları kabul etmeyerek tahliye ve beraatlerini istedi.
Etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak isteyen tutuklu sanık Oktay Adana, savunmasında, örgütte "mahrem imam" olarak görev yaptığını itiraf etti.
Adana, mahrem imam görevlendirmelerinin tıpkı personel alımı gibi yapıldığını dile getirerek, "Mahrem imam olabilmek için mülakat yaparlar. Ne kadar kitap okuduğunu, cemaat için neler yaptığını sorarlar. Sonra 'Biz sizi arayacağız.' diyerek gönderirler. Uygun bulurlarsa görevlendirirler. Bu göreve gelenler yılda bir Fethullah Gülen'i ziyarete giderler. Ben 2013 yılında ABD için vize başvurusu yaptım. Ziyarete gidecektim. Bana vize vermediler. Bu yüzden gidemedim." beyanında bulundu.
Üst kademede görevde olanlara çeşitli zamanlarda Fetullah Gülen'den hediyeler gönderildiğini belirten Adana, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bir görev vardı. 40 kitap okunacaktı. Verilen kitap okuma görevini herkesten önce tamamlamışım. Amerika'dan, Fethullah Gülen üzerindeki atleti çıkarıp hediye olarak bana gönderdi. Gülen'in kullandığı atleti giyip uyuyordum. Bana birkaç beden bol olsa da kullandım. Bunun dışında özel basım eşarplar, takke, tesbih gibi hediyeler de geliyordu. Bu, birçok kişinin üzerinden çıkan bir dolarlar da hediyeydi. Aslında bu dolarların hemen bozdurulmasını, ufak da olsa bir şeyler almamızı istemişlerdi. Yılda bir evlere özel bir ekip gelir, tıpkı emniyet gibi köşe bucak aranırdı. Kitaplığımızda bulunacak kitapları belirlerler, tüm dijital eşyalarımız kontrolden geçirilirdi.
Ben sayısını hatırlayamıyorum ama ByLock kurulumu yaptım. Onun öncesindeki ve darbe girişimi sonrasındaki programları da kullandım."
Faiz konusundaki uygulamalara da değinen Adana, şunları dile getirdi:
"Bankaların yıllık verdiği promosyon paraların kursaktan geçmesini yanlış bulurlardı. 'Promosyon paralar peşin faizdir, bize gönderin.' denirdi. Ya da faizle kredi almışsak orada kullanmamız istenirdi. Onlara gönderdiğimiz takdirde, paranın İslam ile alakası olmayan kişilere kapı açabilmek adına hediye almak için kullanılacağını söylemişlerdi. Himmetin önemi çok büyüktü. Zaten bir sistem vardı ve bütün herkesin bilgileri burada mevcuttu. Kimlik numaraları, adresleri, fotoğrafları. Bir de kendilerinin belirlediği bir sicil numaramız vardı.
Şahısla irtibat kesilirse nerede yaşadığı, nerede olduğu bulunabilsin diye tüm bilgiler vardı. Bugün 'gaybubet evleri' diye tabir edilen evler, sicili temiz olanların üzerinden gösteriliyor. Çok fazla kişi o evde kalsa da sicili temiz kişinin kaldığı düşünülüyor. Bu süre zarfında kaçmak için sahte kimlikler yapılıyor, kaçış planları hazırlanıyor."
Mahkeme heyeti, sanıkların mevcut durumlarının devamına karar vererek duruşmayı 20 Haziran'a erteledi.