Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz AKP Sözcüsü Mahir Ünal'ın Adalet Kurultayı’nın sonuç belgesini eleştiren “Türkiye’de hukuk yok mesajı verilerek 'FETÖ' davaları hükümsüz kılınmak isteniyor” sözlerine tepki gösterdi. 'FETÖ' ve PKK ile mücadele adı altında muhalif gazetecileri ve milletvekillerini tutuklatmanın örgüte hizmet ettiğini ifade eden Yılmaz, Mahir Ünal'a seslenerek "FETÖ ile içlidışlı oldukları günlerde bu uyarılarımızı dinlemediler, sonucu hep beraber gördük. Bu kez biraz kulak verseniz ne kaybedersiniz?" diye sordu.
Mehmet Y. Yılmaz'ın "Karışık bir iş vesselam!" başlığıyla yayımlanan (5 Eylül 2017) yazısı şöyle:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sivas Kongresi’nin yıldönümü nedeniyle yayınladığı mesajda şöyle dedi:
“Sivas Kongresi’nde hâkim olan milli birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu, günümüzde de milletimize, bayrağımıza, vatanımıza ve devletimize yönelen tehditler karşısında en büyük gücümüzdür.”
Biliyorsunuz, devletimizi yönetenlere göre Türkiye büyük bir saldırı altında.
Bazen ismi “üst akıl” oluyor, bazen “dış güçler” ama böyle bir güç elindeki bütün olanakları kullanarak Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmaya çalışıyor.
PKK’yı da, FETÖ’yü de üstümüze salanlar bunlar. Onlar yetmedi mi, IŞİD’i icat edip, üstümüze saldırtan da o dış güçler.
Bir de üstüne zaten kendi güçleri var, onu da kullanıyorlar. Faiz lobisini harekete geçiriyorlar, dövizle oynuyorlar, iklim değişikliğiyle sokaklarımızı sele boğuyorlar.
Ama Allah’tan büyük bir şansımız var, devletimizi yönetenler bu saldırının farkındalar.
Gördüğünüz gibi bu saldırıya karşı nasıl mücadele edeceğini de çok iyi biliyorlar, tarihten örneklere de vâkıflar.
Peki tehdit bu kadar büyük, çözümü de belli, gereğini yapan var mı?
İşte orada işler biraz karışık.
“Milli birlik, beraberlik ve dayanışma duygusu”, siyaset söz konusu olunca unutuluyor.
Hatta tam tersine kutuplaştırma, farklılıkların altını kalın çizgilerle çizme, ayrıştırma var.
Hem tehdit altındayız hem de memleketi 15 yıldır yöneten siyasi irade kutuplaştırmayı iktidarını korumak için en etkili yöntem olarak kullanmaya devam ediyor.
Devletimiz madem bir tehdit altında, neden hâlâ bu politikayı izliyorlar, siz çözebiliyor musunuz?
AKP Sözcüsü Mahir Ünal, Adalet Kurultayı’ndan sonra yayınlanan sonuç belgesini eleştirdi.
“AK Parti’nin medya çeşitliliği sağlama konusunda gösterdiği başarı” ile ilgili sözleri beni benden aldı, katılarak ölecektim neredeyse. Ama bunu geçelim şimdilik.
Ünal diyor ki “Türkiye’de hukuk yok mesajı verilerek FETÖ davaları hükümsüz kılınmak isteniyor”.
“Tam üzerine bastın, kaldır ayağını” demek isterim.
Başından beri anlatmaya çalıştığımız şey bu: Türkiye’de bu davalara, hukuk devletinin ve yargı bağımsızlığının gerektirdiği gibi yaklaşılmaz ise bu davaların çökmesi kaçınılmaz olur.
FETÖ ve PKK ile mücadele görüntüsünün altında muhalif gazetecileri ve milletvekillerini hapse tıkarak susturmaya çalışmak FETÖ’ye hizmet etmekten başka bir sonuç doğurmaz.
FETÖ ile mücadele görüntüsü altında, KHK’lar aracılığıyla üniversitelerdeki muhalif bilim adamlarını kapının önüne koymaya kalkışmak da aynı sonucu doğurur.
Kimse FETÖ ile mücadele edildiğine inanmaz.
Bütün bunların üzerine bir de bu çetenin yurtdışındaki bağlantılarını, yıllar içinde oluşturdukları ilişkiler ağını ve CIA gibi istihbarat örgütleriyle ilişkilerini koyarsanız, yurtdışında FETÖ ile mücadeleye bir-iki adım geriden başlıyorsunuz demektir.
Mahir Ünal, azıcık nefes alıp memlekette ne olup bittiğine gerçekten kafa yorsa, bu tür adımların, kripto FETÖ’cüler tarafından atılıp atılmadığını da düşünmeye fırsat bulabilir.
Öyle iddianameler, öyle tutuklama kararları var ki bunu adaleti sağlama peşinde bir hukukçu değil, ancak Türkiye’nin FETÖ ile mücadelesini baltalamak isteyen kriptolar yapabilir.
Unutmayalım, 40 yıl yeraltında palazlanmış, teşkilatlanmış bir gizli örgüt bu.
Son 15 yılda AKP iktidarının da desteğiyle bazı hücrelerini yerüstüne çıkarsa bile önemli kısmını yeraltında tutmaya devam etmesi beklenilmesi gereken bir durum.
Mahir Ünal, hâlâ kaldıysa AKP’deki gerçek hukukçulara, “Şu davaları bir inceleyelim, bakalım muhalefet doğru söylüyor olabilir mi” diye sorsa, daha doğru bir iş yapmış olur.
FETÖ ile içlidışlı oldukları günlerde bu uyarılarımızı dinlemediler, sonucu hep beraber gördük. Bu kez biraz kulak verseniz ne kaybedersiniz?
TRT’nin son bir buçuk yılda “dış yapımlara” 1 katrilyon lira harcadığını biliyor muydunuz?
CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş’ın Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde edindiği bilgilere göre TRT 2016’da 350, 2017’nin ilk altı ayında ise 143 programı dışarıya yaptırmış. Ve bu programlara 1 katrilyon ödemiş!
Yarkadaş’ın hangi yapımlara, kaç lira ödendiğine ilişkin sorusunu ise TRT yanıtlamıyor.
Böyle yaparlarsa “ticari avantajlarını kaybederlermiş”.
Bu büyük bir palavra. Ticari avantajlarını kaybetmeleri için, söz konusu programları, diğer kanallardan daha ucuza yaptırıyor olmaları lazım.
Ama rakamlar bunun tam tersini söylüyor.
Çünkü özel kanalların hiçbiri bu kadar para harcamıyor.
Bildiğimiz büyük özel kanalların program bütçeleri 300–400 milyon lira arasında değişiyor.
Ve bu kanallar “içeride” de son derece az program yapıyorlar. TRT gibi 10 binden fazla insan çalıştıranı da yok.
Onun için TRT’nin harcadığı paranın nereye gittiği bir ticari sır olamaz.
Olsa olsa kimlere avanta dağıtıldığını gizleme çabası olabilir.
TRT’nin harcadığı her kuruş, biz vatandaşların cebinden çıkıyor.
Bu arpalıktan, kimlerin ne kadar beslendiğini öğrenmek de hakkımızdır.