İzmir'de 'FETÖ/PDY' soruşturması kapsamında, örgüte finans desteği sağladığı öne sürülen tutuklu iş adamları Ahmet Küçükbay, Abdullah Kavuk ve Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk'un 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılandıkları dava dün görüldü. Savcı, esasa yönelik verdiği mütalaasında tutuklu sanıkların 'silahlı terör örgütü yöneticiliği', Metehan Kavuk'un ise 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlarından cezalandırılmasını talep etti. Sanık eski Kanal 35 Genel Müdürü Nurettin Memur, "Toplantıda İsrail radyosuna canlı yayın yapıldı" dedi.
Nurettin Memur, "Kanalda tanık olduğum garip olaylardan biri de ‘One Munite’ olayından sonra İsrailli gazeteci grubu kanala geldi. Bu gazeteci grubu da toplantıya katıldı. Bu benim garibime gitmişti. Toplantıda İsrail radyosuna canlı yayın yapıldı" diye konuştu.
İzmir'de, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ/PDY üyesi olduğu iddia edilen iş insanlarına yönelik düzenlenen operasyon kapsamında Ahmet Küçükbay, Şeref Sipahi, Abdullah Kavuk ve oğlu Metehan Kavuk, polis tarafından gözaltına alındı. Adliyeye sevk edilen, Gediz Üniversitesi'nin kurucularından Orkide Yağları ve Küçükbay Şirketler Grubu'nun sahibi iş insanı Ahmet Küçükbay, Kavuklar Şirketler Grubu sahibi ve Gediz Üniversitesi'nin Mütevelli Heyet eski Başkanı Abdullah Kavuk ile Şeref Kuyumculuk'un sahibi Şeref Sipahi tutuklanırken, Metehan Kavuk ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Şüpheliler hakkında, İzmir 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde, 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçlamasıyla 15'er yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
Davanın bugün görülen duruşmasına tutuklu sanıklar Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay, Şeref Sipahi ile tutuksuz sanık Metehan Kavuk, sanık avukatları ve sanıkların yakınları katıldı. Duruşma Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile kayıt altına alındı.
Duruşmada tanık olarak ifade veren eski Kanal 35 Genel Müdürü Nurettin Memur, Ahmet Küçükbay’ın sahibi olduğu kanalda anlam veremediği bazı olayların yaşandığını belirterek, "Kanal 35’te genel müdür olarak çalışırken Abdullah Kavuk’un yapılan toplantılara katıldığını biliyorum. Genelde salı günleri yapılırdı. Toplantılara ben katılmadım, içeriğini bilmiyorum ama İzmir’in tanınmış işadamlarının katıldığını biliyorum. Ben katılmadım, örgütsel toplantı demek doğru olmaz. Çünkü İzmir ve Manisa Valisi’nin de katıldığı oluyordu. Kanalda tanık olduğum garip olaylardan biri de ‘One Munite’ olayından sonra İsrailli gazeteci grubu kanala geldi. Bu gazeteci grubu da toplantıya katıldı. Bu benim garibime gitmişti. Toplantıda İsrail radyosuna canlı yayın yapıldı" dedi.
Nurettin Memur FETÖ’nün Ege Bölgesi imamı Bekir Baz’ın resmi bir kimliği olmamasına rağmen bürokratlarla aynı ortamda bulunmasını da garipsediğini ifade ederek, "Kanal 35’te çalışırken, kanalın ortaklarından biri de Ahmet Küçükbay’dı. Başta kurulurken hissesi fazlaydı. Zamanla zarar ettiği için diğer ortaklar ayrıldı, iki kişi kalmıştı. Yönetimde son yıllarda Küçükbay ağırlıktaydı. Kanala gelen Bekir Baz’ın aşırı hürmet görmesini garipsemiştim. Oturup insanların dinleyeceği kapasitede biri olduğunu düşünmüyorum. Gediz Üniversitesi’ndeki bir açılışa katıldık. Bekir Baz, protokolde en baş köşedeydi. Bekir Baz’ın resmi bir kimliği olmamasına rağmen hep ön planda olmasını anlamlandıramadım" diye konuştu.
Kanal 35’in eski Genel Müdürü Memur, cemaatin televizyonu ele geçirmeye çalıştığını ve örgüte yakın isimlerin kanalda görevlendirildiğini iddia ederek, "Kanalda benim işime son vermek için operasyon yaptılar. Bazı isimler kanalda görev yapmaya başladı. Bunlardan biri de danışman olarak görev yapan Hidayet Karaca’dır. Hidayet Karaca hatta '30 kişiyi işten çıkartıp, 30 kişiyi Samanyolu TV'den alalım' dedi. Bunu 'küçülme' adı altında yapmak istediler. Ancak küçülmeye gidemeyeceğimizi söyledim. Hidayet Karaca bana 'Patron sen misin' dedi. Ben kimseyi işten çıkarmak için liste yapamayacağımı söyleyince işime son verdiler. Hidayet Karaca, Ahmet Küçükbay’ı kandırmak için Fethullah Gülen’in kanalın ismini 'Hale TV' olarak değiştirilmesini istediğini söylemiş. Yayın içeriği açısından bana çok baskı yaptılar. Cemaat, kanalı kontrol altına almaya çalışıyordu. Ben varken olmadı, benden sonra hükümet aleyhine yayınlar yapıldı. Eski Anayasa Mahkemesi üyesi Sacit Adalı’nın kanala gelmesi de garibime gitmişti" dedi.
Diğer tanık iş insanı Mehmet Yıldırım, Abdullah Kavuk'un örgüte bağış adı altında finansal destek verdiğini söyleyerek, şunları kaydetti:
"Abdullah Kavuk’un işyerinde sohbetler yapılırdı. Kendisi de katılırdı. Kendisini orada gördüm. Fethullah Gülen’in kitapları okunurdu. Her bayram Şifa Hastanesi’nin terasında bayramlaşma töreni düzenlenirdi. Bunu örgütün Ege Bölgesi sözde imamı Bekir Baz düzenlerdi. Yurt ya da benzeri bir şey yapılacağında kendileri Kavuklar ailesi adına bağışta bulunurdu. Ahmet Küçükbay’ın da örgüt evlerindeki öğrencilere özelikle yağ ve gıda yardımı yaptığı sohbetlerde anlatılırdı."
Duruşma savcısı esasa yönelik verdiği mütalaasında Abdullah Kavuk, Ahmet Küçükbay ve Şeref Sipahi’nin; örgüte üye olduklarının, örgüte finansal destek sağladıklarının, toplanan paraları kendi şirketleri üzerinden güvenli bir şekilde aktardıklarının, FETÖ’nün hiyerarşik yapısına dahil olduklarının, örgütün firari durumundaki Ege Bölgesi imamı Bekir Baz’la birlikte hareket ettiklerinin ve örgüt yöneticisi olduklarının, 'ByLock' içerikleri ve diğer delillerle sabit görüldüğünü öne sürüp, 'silahlı terör örgütü yöneticiliği' suçundan cezalandırılmalarını, tutukluluk hallerinin de devamını istedi. Tutuksuz sanık Metehan Kavuk’a ise sadece 'silahlı terör örgütüne üye olmak' suçundan ceza verilmesini talep etti. Savcı mütalaasında ayrıca Ahmet Küçükbay’ın birden fazla başvuruda bulunarak etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemesi üzerine yapılan değerlendirmede, sanığın bu doğrultuda verdiği ifadenin yüzeysel olmasından dolayı etkin pişmanlıktan faydalanması uygulanmasına yer olmadığını belirtti.
Sanıklardan Metehan Kavuk, üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyerek, adli kontrol şartının kaldırılmasını ve beraatini talep etti. Tutuklu sanık Şeref Sipahi de hakkında düzenlenen MASAK raporuna göre 'FETÖ/PDY' ile bağlantısının bulunmadığını söyleyerek, örgüt yöneticiliği iddiasını reddetti. Örgüte finansal destek sağladığı suçlamasını da kabul etmeyen Sipahi, ekonomik krizden dolayı birçok işyerini kapattığını söyledi.
Ahmet Küçükbay ise esasa yönelik savunmasında, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirterek, şöyle konuştu:
"Bu eli kanlı terör örgütünün karşısındayım. Duruşmalarda kendimi iyi ifade edemediğimi düşünüyorum. Örgütün beni de istismar ettiğini, herkesi kullandığı gibi beni de kullandığını düşünüyorum. Bizlerin ve Anadolu insanın dini duygularını kullanan, devletin bekasına el uzatan eli kanlı terör örgütüyle ismimim anılması benim adıma utanç vericidir. Bu ihanet şebekesinin çözülmesi için emniyetimize her şeyi anlattım. Sahibi olduğum kanalda devletimiz ve hükümetimizin aleyhine hiçbir yayına izin vermedim. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum."
Mahkeme başkanı, Küçükbay’a 'ByLock' içeriklerinden bir mesajı okuyup, "Ağabey Ahmet Küçükbay’da sıkıntı var. Ciddi aleyhte konuşmuş. Ağabey siz biraz dikkat etseniz. Biz bu adamın isim verdiğini düşünüyoruz" yazdığını ve mesajla ilgili ne düşündüğünü sordu. Küçükbay’da mesajı atan kişiyi tanımadığını iddia etti.
Sanık Abdullah Kavuk ise örgüt yöneticiliği suçlamasını reddederek, "Ben İzmir’e ve ülkemize bir eğitim kurumu kazandırmak için üniversitenin kuruluşunda yer aldım. Örgüte maddi destek sağlamadım. Örgüt yöneticisi değilim. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum" diye konuştu.
Mahkeme başkanı Kavuk’a 'ByLock' içeriğindeki "Kavuklar’la ders yapıyoruz" şeklindeki bir mesajı sordu. Kavuk ise 'ByLock' kullanmadığını öne sürdü.
Sanık avukatları esasa yönelik savunma için ek süre talebinde bulundu.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına, Ahmet Küçükbay'ın itirafçı olma talebinin reddine, esasa yönelik savunma için de ek süre verilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.