Hürriyet yazarı Fikret Bila, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Afrin'e düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı'nı yazdı. Zeytin Dalı Harekâtı'nın tüm siyasi dengeleri etkilediğini yazan Bila, "ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı araması da, Afrin’de sıkışan YPG’nin Beşar Esad’a “Sınıra asker gönder, sınırı koru” diye çağrı yapması da, Fransa’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni, Almanya’nın NATO’yu toplantıya çağırması da Zeytin Dalı’nın siyasi sonuçlarıdır" dedi. "ABD PKK’ya tutunarak Suriye’de kalıcı olmaya çalışıyor" diyen Bila, "ABD, başından beri yanlış yer tuttuğu için, Suriye’de kalıcı olmasını sağlayacak terör örgütünden başka bir müttefiki kalmadı. Rusya, Türkiye, İran ve Şam yönetimiyle arası bozuk. Bir tek “Müttefikim” dediği PKK ile etkili olmaya çalışıyor. Tillerson’ın açıkça dile getirdiği gibi “Irak’ta yaptığımız hatayı yapmayacağız, Suriye’den çekilmeyeceğiz” diyen ABD, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni durdurmanın yollarını arıyor" yorumunda bulundu.
Bila'nın "Zeytin Dalı siyasi dengeleri etkiledi" başlığıyla yayımlanan (29 Ocak 2018) yazısının ilgili bölümü şöyle:
Türkiye’nin Afrin’de yürüttüğü Zeytin Dalı harekâtı askeri dengeleri değiştirdiği gibi siyasi dengeleri de değiştiriyor.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı araması da, Afrin’de sıkışan YPG’nin Beşar Esad’a “Sınıra asker gönder, sınırı koru” diye çağrı yapması da, Fransa’nın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ni, Almanya’nın NATO’yu toplantıya çağırması da Zeytin Dalı’nın siyasi sonuçlarıdır. ABD dahil bazı Batılı ülkelerin ve NATO’nun, “Türkiye’nin haklı güvenlik kaygılarını anlıyoruz” türünden açıklamalar yapmak zorunda olması da...
Türkiye’nin kararlı bir şekilde ve askeri güçle destekleyerek, Suriye topraklarında terör örgütleriyle mücadeleye girişmiş olması, sahada olduğu gibi uluslararası masada da yerini güçlendirdi.
Hiç kuşku yok ki, ABD’nin ısrarla reddettiği Türkiye’nin güvenli bölge önerisini şimdi gündeme getirmesinin nedeni Zeytin Dalı harekâtıdır.
Anlaşılan ABD, Ankara’nın sürecin başında ısrarla talep ettiği güvenli bölgeyi şimdi kabul ederek Türkiye’yi durdurmaya çalışıyor. Bu da gösteriyor ki, Washington, Zeytin Dalı harekâtı ve devamından ciddi şekilde çekinmektedir.
Türkiye’nin, Fırat Kalkanı bölgesinde yaşama geçirdiği gibi, güvenli bölge önerisi başlangıçta kabul edilse ve uygulansaydı Zeytin Dalı harekâtına gerek kalmaz, sorunlar bu aşamaya gelmezdi. Ancak ABD, PKK-PYD-YPG cephesini korumak ve onlarla işbirliğini güçlendirmek için Türkiye’nin önerisine kulaklarını tıkadı.
Bu aşamadan sonra Suriye’nin kuzeyinde oluşturulacak güvenli bölge, Türkiye’nin çıkarlarına uygun mudur, değil midir; tartışılır.
Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrol edeceği bir bölgeden söz ediliyorsa sonucu başka olur, ABD’nin kontrol edeceği bir bölgeden söz ediliyorsa başka olur.
Eğer ABD’nin kontrolü ve koruması altında bir bölge olacaksa, bu Türkiye açısından, Kuzey Irak’ta yapılan “Çekiç Güç” hatasının tekrarı olur. Bu nedenle Ankara ikinci kez aynı hataya düşmeyecektir.
ABD, PKK’ya tutunarak Suriye’de kalıcı olmaya çalışıyor.
ABD, başından beri yanlış yer tuttuğu için, Suriye’de kalıcı olmasını sağlayacak terör örgütünden başka bir müttefiki kalmadı. Rusya, Türkiye, İran ve Şam yönetimiyle arası bozuk. Bir tek “Müttefikim” dediği PKK ile etkili olmaya çalışıyor. Tillerson’ın açıkça dile getirdiği gibi “Irak’ta yaptığımız hatayı yapmayacağız, Suriye’den çekilmeyeceğiz” diyen ABD, şimdi de Türk Silahlı Kuvvetleri’ni durdurmanın yollarını arıyor.
ABD’nin niyeti PKK’ya Kuzey Suriye’de bir devletçik kurdurmak. Bu devletçiği Şam’ın egemenlik alanı dışına çıkarmak ve bunun üzerinden ABD varlığını sürekli kılmak.
Böylece bir yandan İran’ın nüfuz alanını daraltmak, İsrail’in güvenliğini artırmak ve elindeki terör örgütüyle istediği zaman Türkiye’yi, İran’ı ve Suriye’yi meşgul ve rahatsız etmek.
PKK’nın hamisi, müttefiki olduğu sürece ABD’nin, Türkiye’den bunu anlayışla karşılamasını, kenarda oturup gelişmeleri izlemesini beklemesi akıl işi değildir.
ABD’nin ve bütün dünyanın anlaması gereken, Türkiye’nin bekasını korumak için bütün riskleri göze alarak meşru müdafaa içinde ulusal bir mücadele verdiğidir.