Hürriyet gazetesi yazarı Fikret Bila, Astana Zirvesi'nden sonra Türkiye'nin bilgisi dışında dolaşıma sokulduğunu öne sürdüğü Suriye anayasa taslağında Ankara'nın, Türkiye'den de toprak alınarak kurulacak olan Kuzey Suriye Federasyonu'ndan endişeli olduğunu söyledi.
Bila'nın Hürriyet gazetesinde 'Ege ve Suriye'de kritik adımlar' başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve kuvvet komutanlarının bir hücumbotla Kardak’ta görüntü vermeleri Yunanistan’ın tepkisine yol açtı.
Yunan Milli Savunma Bakanı, dün helikopterle bölgede uçtu. Adacıklar etrafında bot dalaşı yaşandı. Yunan helikopterlerine karşı Türk jetleri alçak uçuş yaptı. İşgal ve silahlanma
Ege’de Türkiye için kritik olan adım Yunanistan’ın 2004 yılından bu yana aidiyeti belirsiz adacıkları egemenliği altına alma girişimleridir. Akar’ın ve kuvvet komutanlarının Kardak ziyaretinin nedenleri arasında Yunanistan’ın bu girişimlerinin bulunduğu da askeri kaynaklarca belirtiliyor. Bu konuda, deniz hukuku ve özellikle Kıbrıs konusunda uzman olan eski Milli Savunma Bakanlığı Genel Sekreteri Ümit Yalım, bir süredir sosyal medyada önemli bilgiler paylaşıyor ve önemli iddiaları gündeme getiriyor. Yalım, haritalar üzerinden verdiği bilgilerle, Yunanistan’ın Ege’de, Kardak kayalıklarının yakınındaki Kalolimnoz Adası’yla birlikte 18 adayı işgal ettiğini ve silahlandırdığını belirtiyor. Eski bakanlardan Prof. Dr. Suat Çağlayan ise Odatv’de yazdığı makalede Yunanistan’ın işgal ettiği ada ve kayalıkları şöyle sıralıyor: “Koyun, Hurşit, Formoz, Eşek, Nergizcik, Bulamaç, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi, Koufonisi ve Venedik kayalıkları.” Yunanistan’ın Ege’de aidiyeti belirsiz adacıkları işgal edip silahlandırması, kendine yeni alanlar açmaya devam etmesi, Türkiye’ye yönelik ciddi bir hak ihlali ve tehdit niteliğindedir.
Türkiye açısından kritik adımların atıldığı ikinci konu Suriye’dir. Türkiye’nin büyük katkısıyla toplanan Astana zirvesinden sonra, Ankara’nın bilgisi dışında, dolaşıma sokulan yeni Suriye anayasası taslağı ve Rusya-PYD, Rusya-ABD temasları dikkat çekicidir. Türkiye’nin, Suriye’nin kuzeyinde bir PKK koridoru açılmasını önlemek ve DAEŞ’i sınırdan uzaklaştırmak üzere başladığı Fırat Kalkanı devam ederken, Rusya ve ABD’den aynı sonucu doğuracak bir Suriye anayasasının pişirilmeye başladığına yönelik temaslar gündemdedir. Dolaşıma sokulan anayasa taslağının bazıları açıklanan ve bazıları gizli tutulan hükümlerine göre, Suriye Arap Cumhuriyeti’nin adının Suriye Cumhuriyeti olarak değiştirilmesi, yeni anayasa çalışmalarını sürdürmek için 18 ay süre ile görev yapacak 29 üyeli geçiş hükümeti kurulması öngörülmektedir. Bu hükümette PYD-YPG’nin desteklediği bakanlara yer verileceği yine dolaşıma sokulmuş bir diğer bilgidir. Türkiye açısından kritik önem taşıyan bir başka taslak hükmünün ise bölgesel yönetim yapılanması kapsamında ‘Kuzey Suriye Federasyonu’nun ilan edilmesini öngördüğü belirtilmektedir. Geçiş sürecinde PYD-YPG silahlı güçlerinin Federasyon’un askeri gücü olarak tutulması ve Suriye Silahlı Kuvvetleri’yle aynı statüde sayılması öngörüsü bu bilgiler arasındadır. Suriye’nin kuzeyinde, Çekiç Güç marifetiyle kurulan Kuzey Irak’a benzer bir yapının, bu kez PKK hâkimiyetinde kurulması olasılığından daha önceki yazılarımda söz etmiştim. Dolaşıma sokulan bu anayasa taslağı bu olasılığın hiç de düşük olmadığını gösteriyor. Öngörülen ‘Kuzey Suriye Federasyonu’, PKK’nın yönettiği bir devlet yapısı olacaktır. Bu proje Öcalan’ın, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak dört parça üzerinde kurulacak federasyonların birleştirilmesiyle oluşacak ‘Komünal-Konfederal Kürdistan Devleti’ projesinin bir ayağıdır. Nihai amaç, Suriye merkezi yönetimine bağlı olarak özerk bir bölge yönetimi değil, zamanı gelince buradan kopup diğer ülkelerdeki parçalarla birleşmektir. Askeri uzmanlarca yapılan yorumlar, bu girişimlerin Rusya ile ABD arasında bir gizli ajanda olabileceği yolundadır. Bu ajandanın, “dolaşıma sokulan anayasa taslağı ile kuzey Irak’ın benzeri olarak, Suriye’nin kuzeyinde, Irak sınırından başlayarak, Türkiye sınırından 25 kilometre derinlikte bir şerit halinde mükün olursa Türkiye’den toprak alınarak Akdeniz’e çıkışlı bir yarı bağımsız yapının kurulması” kuşkusu Ankara’da giderek hâkim olmaya başlamış durumdadır. Türkiye, ulusal birliğine ve toprak bütünlüğüne yönelik ciddi tehdit altındadır ve bekası bakımından çok kritik bir süreçten geçmektedir. Ankara’nın her zamankinden daha çok dikkatli ve uyanık olması gerekir.