İtalya’nın başkenti Roma’daki bir hapishaneden eski usulde bir firar gerçekleşti ve iki mahkûm, hapishanenin penceresindeki parmaklıkları testereyle kestikten sonra birbirine bağladıkları çarşafları aşağı sarkıtarak kaçtı.
Silahlı soygun suçundan hüküm giymiş olan iki mahkûm, arkalarında bıraktıkları mektupta "psikolojik nedenlerle" kaçtıklarını belirterek "Sorunlarımızı çözer çözmez geri döneceğiz" dediler.
Mahkûmlar, cezaevinde kendilerine iyi davranıldığını da belirterek kaçmak zorunda kaldıkları için özür diledi.
Rebibbia hapishanesinde, önceki gece yarısı kontrolü sırasında Giampiero Cattini ve Sergio Di Palo isimli mahkûmların bulunamaması üzerine alarm verildi. Yapılan aramalarda, hapishanenin kullanılmayan 3. katındaki bir pencerenin parmaklıklarının kesik olduğu ve dışarıya çarşaf sarkıtıldığı fark edildi.
Övgü Pınar'ın BBC Türkçe'de yer alan haberine göre, iki mahkûmun birbirine bağlayarak pencereden sarkıttıkları çarşaflarla polis araçlarının otoparkına indikleri, buradan da doğrudan ana caddeye çıktıkları belirlendi.
Aramalar sırasında Cattini ve Di Palo’nun cezaevi yönetimine yazdıkları mektup da bulundu.
Firarilerin bulunması için İtalya genelinde arama çalışmaları başlatıldı ve mahmumlardan Giampiero Cattini dün gece geç saatlerde yakalandı. Cattini’nin, eski tanıdıklarıyla temasa geçince yakayı ele verdiği açıklandı. Di Palo’yu arama çalışmaları ise sürüyor.
Mahkûmların bu kadar kolaylıkla hapishaneden kaçabilmesi, cezaevi güvenliğini de tartışmaya açtı.
Yetkililer, Cattini ve Di Palo’nun uyuşturucu bağımlılarının tutulduğu bölümde hapis yattıklarını ve bu bölümde güvenlik önlemlerinin daha esnek olduğunu söylüyor. Cattini ve Di Palo’nun hapsedildikleri bölümden en son firarın 20 yıl önce gerçekleştiği belirtildi. Ancak bu açıklamalar da eleştirileri dindirmeye yetmedi.
İtalyan televizyon kanalları bugün hapishanenin önünden yaptıkları yayında, iki mahkûmun kaçtığı bölümün yakınındaki polis kulübesinin hâlâ boş olduğuna ve güvenlik kameralarının yetersizliğine dikkat çekti.
Rebibbia hapishanesi, 1986’da da, iki mahkûmun helikopterle kaçmasıyla gündeme gelmişti.