MGK'da hangi kararlar alındı, Türkiye'nin kırmızı çizgileri neler?

MGK'da hangi kararlar alındı, Türkiye'nin kırmızı çizgileri neler?

Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Suriye sınırındaki gelişmeler ele alınırken, PYD'nin Afrin kantonu ile Kobani ve Cizire'yi birleştirmeye kalkması halinde TSK'nın harekete geçeceği öne sürüldü.  Kulis bilgilerine göre, PYD’nin Fırat’ın batısındaki Cerablus’a ve Suriye’nin İdlib’in kuzeyine göç dalgasına yol açacak harekatı “kırmızı çizgi ihlali” olarak nitelendirilecek. Kırmızı çizgi ihlalinde askerin emir almadan harekete geçeceği öne sürülüyor.

PYD'nin Suriye’nin kuzeyinde PYD’nin Kobani ve Cizire arasındaki Tel Abyad’ı alarak sınırın önemli bir bölümünde hakimiyet kurması, yine PYD kontrolündeki Afrin ile Kobani arasındaki, rejim muhaliflerinin etkin olduğu Cerablus bölgesinin büyük ölçüde IŞİD hakimiyetine geçmesi nedeniyle alarm durumuna geçen Türkiye, gelişmeleri dikkatle izlemeye başladı. 

Milliyet'in haberine göre, Suriye sınırındaki gelişmelerin masaya yatırıldığı Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) bütün ihtimaller ayrı ayrı değerlendirilirken, MİT, Genelkurmay, Dışişleri Bakanlığı elindeki bilgileri ve atılabilecek adımlara yönelik planlamaları kurul üyeleriyle paylaştı.

Güvenlik zirveleri ve MGK’da Türkiye’nin kırmızı çizgileri de netleştirildi. Buna göre, Türkiye, PYD’nin haritada Fırat Nehri’nin batısında kalan Cerablus bölgesine yönelik askeri bir harekatta bulunmasını,  kuzeyine doğru rejim güçlerinin operasyon yaparak büyük bir göç dalgasına neden olmasını “kırmızı çizgi ihlali” sayacak. 

TSK ise bu durumda, ikinci bir direktife gerek kalmaksızın, belirlenen planları uygulayacak. MGK’da, konunun bütün taraflarının Türkiye’nin verdiği mesajları net olarak algıladığı yorumlarının yapıldığı kulislere yansıdı. Buna göre, Suriye rejimi PYD ve IŞİD’in, Türkiye’den gelen mesajları algıladığına dönük hareket tarzları geliştirdiğinin gözlendiği tespitinde bulunuldu.

 

'Kürt hattı hesabı'

 

PYD’nin Kobani ve Cizire kantonları arasında yer alan Tel Abyad’dan IŞİD’i çıkartması, Tel Abyad’ı beklenenin aksine yoğun çatışmalara girmeden terk eden IŞİD’in, Kobani ile Afrin arasında yer alan ve Türkiye sınırında PYD’nin kontrolünde bulunmayan tek nokta olan Cerablus bölgesine yönelik saldırılara başlaması üzerine Ankara alarma geçmişti.

IŞİD’in bu bölgedeki muhaliflere karşı kesin zafer kazanması durumunda iki sınır kapısının kontrolünün IŞİD’e geçeceğini not eden Ankara, PYD’nin de ilerleyen dönemde bu bölgeden IŞİD’i çıkartması durumunda, Suriye’nin bütün Türkiye sınırına hakim olacağını, Suriye’de bir Kürt hattı kurulacağını da hesapladı. Ankara, bunun üzerine, terör örgütü olarak nitelediği PYD ve IŞİD’in Cerablus bölgesine hakim olması olasılığına karşı planlamalara başlamıştı. Sınırın Türkiye tarafından bölgenin kontrol altına alınmasından, sınırın Suriye tarafında güvenlik kuşağı oluşturulmasına kadar uzanan planlamalar geçen hafta yapılan güvenlik toplantılarında ve önceki gün gerçekleştirilen MGK’da masaya yatırıldı.

 

İki kırmızı çizgi

 

Alınan bilgiye göre, toplantılar sonucunda Türkiye, kırmızı çizgilerini netleştirdi ve konunun muhataplarına net mesajları medya ve uluslararası kamuoyu aracılığıyla verdiği noktasında tespitte bulundu.  

Buna göre, PYD’nin, Fırat’ın batısında kalan Cerablus bölgesinde hakimiyet kurmaya yönelik bir hareketinin saptanması durumunda, “kırmızı çizgi ihlali” sayılacak. MGK’da PYD’nin mutlak amacının bu olduğu yönünde hükümet ve asker arasında görüş birliğinin bulunduğu bildirildi. Rejim güçleriyle muhaliflerin çatıştığı İdlib’in kuzeyine doğru bir askeri operasyon yapılması ve yüz binleri bulan bir göç dalgasının tetiklenmesi de, “kırmızı çizgi ihlali” olarak nitelendirilecek.

 

'Emir beklenmeyecek' iddiası

 

Hükümet ile asker arasında, Cerablus bölgesiyle ilgili olarak, “yazılı direktif” konusunda görüş ayrılığı yaşandığı, askerin harekete geçmek için direktif istediği, hükümetin ise önce “zaten verilmiş direktif var” yanıtını verip daha sonra yeni bir yazılı direktif hazırladığı iddiaları kamuoyuna yansımıştı. Kulislerden yansıyan bilgilere göre, kırmızı çizgilerin ihlali durumunda TSK, herhangi yeni bir direktif beklemeksizin belirlenen yol haritası doğrultusunda harekete geçecek.

MGK’da, Türkiye’nin son bir haftadır verdiği mesajların muhataplar tarafından algılandığı tespitinin yapıldığı da öğrenildi. PYD’nin Cerablus’a yönelik bir hazırlığının gözlenmediği, IŞİD’in sınır hattına yönelik hareketlerinin farklılaştığı, Esad güçlerinin de İdlib’in kuzeyinden Lazkiye’ye doğru çekilerek, burayı kontrol altına aldığı yorumları yapıldı. Bu durum, Türkiye’nin gerekirse Suriye’ye girilmesi dahil alacağı önlemlere yönelik verdiği mesajların algılandığı yorumlarına yol açtı.

MGK'da konuşulan "kırmızı çizgileri" Yeni Şafak Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi değerlendirdi. MGK'da ağırlıklı olarak Suriye konusunun ele alındığını ifade eden Selvi, "Suriye dosyasına başından beri çok hakim olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, geniş kapsamlı bir sunum yapıyor. Suriye'nin içini avuç içi gibi anlatıyor. Terör örgütlerinin arazideki durumu, muhtemel tehditler, beklenen göç hareketleri gibi" dedi. 

"Kırmızı çizgileri" iki maddede değerlendiren Selvi'nin şunları söyledi:

1-PYD, Kobani'den Cerablus'a doğru genişleyip Fırat'ın batısına geçmesi durumunda. Cerablus'u ele geçirerek Kobani ile Afrin arasındaki 33 kilometre derinliğinde 110 kilometre uzunluğundaki bir alanı kontrolü altına alan PYD'nin bir adım sonra Lazkiye limanına ulaşması mümkün olacak. 2-IŞİD bölgede büyük bir katliama girişip sınırımıza doğru büyük bir göç dalgasına neden olursa. Bir üçüncüyü de notlarımdan ben çıkardım.

Selvi'nin Yeni Şafak'ta "MGK’da konuşulan Kırmızı çizgilerbaşlığıyla yayımlanan (1 Temmuz 2015) yazısı şöyle:

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ağırlıklı olarak Suriye konusu ele alınıyor.

Özellikle de ilan edilmesi düşünülen, “Güvenli Bölge” üzerinde duruluyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, yürüttüğü diplomatik temaslarla ilgili ayrıntılı bilgi veriyor. Suriye dosyasına başından beri çok hakim olan MİT Müsteşarı Hakan Fidan, geniş kapsamlı bir sunum yapıyor. Suriye'nin içini avuç içi gibi anlatıyor. Terör örgütlerinin arazideki durumu, muhtemel tehditler, beklenen göç hareketleri gibi. Sıra askerlere geliyor. Suriye'de Güvenli Bölge kurulması kararı üst üste yapılan iki Güvenlik Zirvesi'nden sonra alındı. Türkiye'nin Ulusal Güvenliğine yönelik tehdidin ulaştığı boyut Türkiye'yi Güvenli Bölge konusunda adım atmak zorunda bıraktı. Aslında Türkiye, Suriye'den göç dalgalarının yüzbinleri aşmaya başladığı aşamada ABD'nin liderliğini yaptığı Batılı koalisyona, Suriye içlerinde “tampon bölge” kurulması teklifini götürmüştü. Havadan uçuşa yasak bölge ile desteklenecek olan “Tampon Bölge” 1.Körfez savaşından sonra Irak'ta uygulanmıştı. 32 paralelin üstü ve 36'nca paralelin altı olmak üzere. Saddam'ın Halepçe Katliamı haricinde de sınırlarımıza bir mülteci akını olmamıştı. Ama her nedense ABD, Irak'ta uyguladığı bu modeli Suriye'de uygulamadı. Ateşin Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerine sıçraması için elinden gelen her şeyi yaptı. Müttefiklerimizle “Tampon Bölge” kurulamayınca Türkiye tek yanlı ”Güvenli Bölge” kurulması kararı aldı. Asker, daha önce Suriye tezkeresi kapsamında hükümet tarafından verilen yazılı emrin, yeni durumu karşılamadığını belirterek hükümetten yeni direktif istedi. Asker o zaman Suriye devletine karşı verilen talimatın bu kez IŞİD, PYD ve El Nusra gibi terör örgütlerinin faaliyetlerine göre yenilenmesini istemişti. Başbakan Davutoğlu anında yazılı bir emir vererek, kurulacak güvenli bölge için TSK'nın hazırlıklarını yapmasını istedi. Asker, yeni bir emirname istemeyecek. Hükümetten alınan talimat üzerine Genelkurmay, Güvenli Bölgeye yönelik Harekat Planlarını güncelledi. MGK'da asker güncellenen Harekat Planları üzerinden ayrıntılı bir sunum yapıyor. Biz, TSK Suriye'ye ha girdi ha girecek diye heyecanla beklerken MGK'dan daha soğukkanlı bir açıklama çıktı. Türkiye büyük bir ülke. Bir çadır devleti değil. Anlık heyecanlarla hareket etmesi beklenemez. Soğukkanlı olarak hareket etmeye en çok ihtiyaç duyduğumuz bir sürecin içinden geçiyoruz. O nedenle ben MGK bildirisindeki ihtiyatlı havayı görünce sevindim. Ayrıca bunda Türkiye'nin kararlılığı karşısında, Suriye'de tespit edilen gelişmelerin de etkisi var. Türkiye kararlılığını gösterince Şam rejimi, İdlib'e saldırıyı durdurdu. Onun yerine Lazkiye'ye tahkimat yapıyor. Esed rejimi açısından Lazkiye, en son sığınılacak vatan toprağı. Türkiye'nin kararlılık gösterisinin PYD üzerinde de etkili olduğu yönündeki bilgiler MGK'da paylaşılıyor. Askerlerin güncellenmiş Harekat Planları üzerinden yaptığı sunumda Suriye'nin içine ne kadar girileceğine göre alternatifli sunum yapıyor. 5 Kilometre girilecekse ne kadar zırhlı birlik konuşlandırılacak, 15 kilometrelik bir derinliğe kadar ilerlenecekse ne kadar asker konuşlandırılacak bunlar hakkında ayrıntılı bilgi veriliyor. Birliklerimizin konuşlandırılacağı mıntıkalar, birlikler arasında irtibatı sağlayacak zırhlı araçlar, arazi derinliğini gösteren kabartmalı haritalar üzerinden anlatılıyor. Güvenli Bölgede konuşlandırılacak olan birliklerimiz, sınırımızın içine yerleştirilen ve menzili 40 kilometre olan Fırtına Obüsleri ile bir şemsiye altına alınacak. Güvenli Bölgedeki birliklerimiz hem gözetleme hem ateş gücü olacak. Birliklerimize bir saldırı vuku bulursa ya da bir tehdit hissedilirse müdahale etme gereği duyulursa, Hava kuvvetlerimiz devreye girecek. Havadan uçaklar bombalayacak, karadan ise zırhlı birlikler müdahale edecek. Güvenli Bölge Kobani ile Afrin arasında IŞİD'in kontrol ettiği 110 kilometrelik Cerablus Bölgesine kurulacak. 33 Kilometrelik derinliği olan bu hattan içeriye 15 kilometre kadar girilmesi planlanıyor. MGK'da “Kırmızı Çizgiler” de konuşuluyor. Türkiye'nin iki kırmızı çizgisi var. 1-PYD, Kobani'den Cerablus'a doğru genişleyip Fırat'ın batısına geçmesi durumunda. Cerablus'u ele geçirerek Kobani ile Afrin arasındaki 33 kilometre derinliğinde 110 kilometre uzunluğundaki bir alanı kontrolü altına alan PYD'nin bir adım sonra Lazkiye limanına ulaşması mümkün olacak. 2-IŞİD bölgede büyük bir katliama girişip sınırımıza doğru büyük bir göç dalgasına neden olursa. Bir üçüncüyü de notlarımdan ben çıkardım. Cerablus Bölgesi PYD'nin eline geçtiği taktirde Türkiye'nin Suriye içlerine oradan da Ortadoğu'ya yönelik ticaret hattı kesilmiş olacak. Burada iç savaşa rağmen faaliyetini sürdürmeye çalışan iki sınır kapımız var. Karkamış ve Çobanbey. Bu hatta sadece ticari bir bağ olarak bakılmıyor, aynı zamanda Türkmenlerle olan bağımızın devamı açısından önemseniyor. Türkiye, bir yandan Kobani ile Afrin arasındaki bölgenin PYD'nin kontrolüne geçmesini önlemeye çalışıyor. Çünkü bölgede Suriye rejimi, IŞID ve PYD arasında tehlikeli oyunlar oynanıyor. Rejimle, IŞID'in Haseke'de buluşması istihbarat birimlerimiz tarafından tespit edilmişti. Bu görüşmelerden sonra Suriye'deki iç savaşın seyrinde önemli değişiklikler olmuştu. MGK'da Güvenli Bölgeye ilişkin güncellenmiş Harekat Planları görüşüldü. Kırmızı Çizgilerimiz netleştirildi. Şimdi büyük bir diplomatik atak ve askeri hazırlık sürecine girildi. Tehdit değerlendirmesine göre sıra birliklerimizin konuşlandırılmasına gelecek. Zor bir süreç. Tekrar günün en önemli sorusuna dönecek olursak, Suriye ile savaşa girmiyoruz. Türkiye'nin kararlılığı caydırıcı etkisini göstermeye başladı. “Hazır ol cenge sulh-u salah istiyorsan”durumu. Türkiye'ye yönelik bir tehdit olmadığı durumda, sıcak bir çatışmaya girilmesi söz konusu değil. Savaşa girmek mi? Asla, asla, asla…