Foreign Policy'de 'aşı diplomasisi' analizi; "Jeopolitik düzen yeniden şekillenebilir"

Foreign Policy'de 'aşı diplomasisi' analizi; "Jeopolitik düzen yeniden şekillenebilir"

Koronavirüs salgınıyla bir yılın sonunda farklı şirketler ve ülkelerin aşı geliştirilmesiyle dünya, "aşıya sahip olanlar" ve "olmayanlar" olarak ikiye ayrıldı. Az sayıda ülke kendi aşısını üretirken dünyanın geri kalanı Koronavirüs'e karşı bağışıklığın sağlanması için aşı tedarik etmeye çalışıyor. Foreign Policy'de yer alan bir makale Koronavirüs'e karşı aşılara bağlılılık sürdükçe dünyada jeopolitik düzenin de buna göre yeniden şekilleneceğini savundu. 

Foreign Policy'de yer alan "Aşılar yeni jeopolitik düzeni şekillendirecek" başlıklı makale, Koronavirüs'le mücadelede geliştirilen aşıların dünya genelinde dağılımını ve bazı ülkeler için nasıl bir diplomasi aracı hâline geldiğini inceledi. 

"Pandemi küresel kuzey-güney bölünmesini şiddetlendirdi" ifadelerinin yer aldığı makalede zengin Batı ülkeleri sürü bağışıklığına doğru hızla giderken Afrika, Asya ve Latin Amerika başta olmak üzere dünyanın geri kalanında çoğunluğun aşı beklediği belirtildi.

Az sayıda ülkenin kendi Koronavirüs aşısını geliştirdiği kalanın ise tedarik beklediği belirtilen makalede şu ifadeler yer aldı: "Bu durum, patron-yönetici ilişkilerinin aşı tedarik ve arzındaki asimetriyle belirlendiği yeni bir jeopolitik düzenlemeyi ortaya çıkarıyor" 

Rusya ve Çin'in dış politika tavizleri karşılığında aşı tedarik etmeye başladığı vurgulanırken Batı ülkelerinin kendi aşı programlarına odaklandığı belirtildi. Kendi aşısını üretmeden piyasaya bağlı kalan ülkelerde sistem şöyle aktarıldı: "Avrupa Birliği 27 üye ülkesi arasında milyonlarca aşı paylaştı. İsrail, erken başarı örneği olmayı sürdürüyor. İsrail kendi ilaç tesisini uygulamak yerine milyonlarca Pfizer-BioNTech dozu ithal etti ve hızlıca uyguladı. Kendi üretim kapasitesi olmamasına rağmen Kanada şimdi aşılama oranlarında üçüncü sırada. Benzer başarı hikâyeleri Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn için de sunulabilir. "

Makalede bahsi geçen 'başarı hikâyelerinin' zengin ve ileri endüstriyel ekonomiler arasında önceden varolan yoğun ticari ilişkilerle bağlantılı olduğu vurgulandı. Pek çok ülkede aşılama oranlarının hâlâ oldukça düşük olduğu belirtildi. Bu durum, tedarik sınırları, fikri mülkiyet yasaları, altyapı sıkıntılarıyla da bağdaştırıldı. 

Aşı diplomasisi

Çin ve Rusya'nın yoğun bir şekilde aşı diplomasisi uyguladığı belirtilen makalede Rusya'nın şubat ayında Suriye'de tutulan bir İsrail vatandaşının serbest bırakılması karşılığında İsrail'in Sputnik V aşılarını Suriye'ye göndermeyi finansa etmesini sağladığı örnek gösterildi. Rusya'nın benzer şekillerde Orta ve Doğu Avrupa ülkeleriyle de anlaşma yaptığı belirtildi. 

Çin'in ise Sinovac ve Sinopharm aşılarını 'küresel kamusal ürün' olarak tanıttığı ve yaklaşık 100 ülkeye tedarik etmeye başladığı hatırlatıldı. Çin'in bu adımının bazı ülkelerin Pfizer'le yaptığı erken anlaşmaların 'önünü kesme' amacı taşıdığı da belirtildi. Çin'in aşı karşılığında Paraguay'ın Tayvan konuşunda duruşunu değiştirmesi ve Brezilya'nın Huawei 5G pazarını açması gibi önkoşullar sunduğu iddia edildi. 

Makale, söz konusu adımların Koronavirüs'e karşı aşılama bir seferlik bir durum olursa Çin ve Rusya'yı önde götüreceğini ancak son günlerde uzmanların belirttiği gibi düzenli uygulanması gereken bir aşı olursa bu alanda küresel rekabeti hızlandıracağını öne sürdü. 

Makalede "Eğer uzun vadede aşıya talep yüksek devam ederse, devletler arası dünyanın baskın tedarikçisi olma yolundaki rekabet bugünden çok farklı bir küresel dengeyle sonuçlanacak" ifadeleri yer aldı.