Fotoğraf da okullu oldu

Fotoğraf da okullu oldu
Mart ayında eğitime başlayacak olan Belgesel Fotoğraf Okulu’nun kurucularından Yücel Tunca, hobi olarak fotoğraf çekmek isteyenlerden ziyade fotoğrafı sanat olarak gören öğrencileri hedef kitlesi olarak belirlediklerini söylüyor. Fotoğraf Vakfı ve Galatafotoğrafhanesi’nin işbirliğiyle Belgesel Fotoğraf Okulu açılacak. 1 martta eğitime başlayacak okulda; fotoğrafçı ve eğitmen Mehtap Orgun, Murat Yaykın, Nilüfer Gökeşmeoğlu, Şamil Hazır, yönetmen Petra Holzer, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nden Ayça Çiftçi, Esra Arsan, Ethem Özgüven, Orhan Cem Çetin, İstanbul Kültür Üniversitesi’nden İsmail Gökçe ve Yücel Tunca, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden Gamze Toksoy, Sabancı Üniversitesi’nden Ahmet Öncü ile NarPhotos Fotoğraf Ajansı’ndan Mehmet Kaçmaz ve Özcan Yurdalan’ın katılımıyla dersler verilecek. Taraf gazetesinden Ayça Örer, projenin hazırlık aşamasını GalataFotoğrafhanesi’nden fotoğrafçı, eğitmen Yücel Tunca’yla konuştu: Belgesel okul projesi nasıl ortaya çıktı? Okul fikri Fotoğraf Vakfı’nın kuruluşundan itibaren vardı. Vakfın kurulduğu 2002’de vakıf senedine yazmıştık. Geçen yıl Ankara’da Afsad’ın yaptığı Belgesel Fotoğraf Sempozyumu’nun ardından başlayan tartışmalar çeşitli biçimlerde sürdü. Aynı dönemde yayınlanan Özcan Yurdalan’ın Belgesel Fotoğraf ve Fotoröportaj adlı kitabı üzerinden konuşmalara başladık, toplantılar düzenledik. Yine o günlerde Karşı Sanat’ta Murat Yaykın’la Ali Şimşek’in moderatörlük yaptığı belgesel fotoğrafı sorgulayan oturumlar gerçekleşti. Böylece basın fotoğrafçılığı üzerine açmayı istediğimiz okulun ilk basamağı olabilecek Belgesel Fotoğraf Okulu’nu planladık. Uzun öngördüğümüz öğretim süresini beş aya indirdik. Hem kendimizi görme, hem de katılımcılarla böyle bir çalışmaya girdiğimizde nasıl bir etkileşim ortaya çıkacak, bunu görmek için başlıyoruz 1 martta. 2009 ekim ayında ikinci partisi başlayacak öğretimin. sekiz aylık dilimler halinde iki kez daha devam edip, 2011 ekiminde planladığımız gibi giderse, MEB sertifikalı iki yıllık okula dönüşecek. Zaman, mekân ve hoca problemini nasıl çözdünüz? Okul şu aşamada pazar günleri eğitim veren bir okul. Seminerler GalataFotoğrafhanesi’nde gerçekleştirilecek. Günde yedi buçuk saatlik bir program uygulayacağız. Bilimsel alan dersleri diyebileceğimiz dersler de oldu müfredatta. Bu okula devam etmenin kriterleri ne? Hobi olarak bu işle uğraşan kesimi hedeflemiyoruz. Belgesel fotoğraf hobi olarak fotoğrafla uğraşan insanlar için ağır bir disiplin. Herkesin hayatında kolayca açabileceği bir alan değil. Araştırma, ilişkilerin kurulma dönemi, çalışılacak konuyla ilgili bilgilerin hem kaynak taraması, hem de gözlemler yoluyla elde edilmesi gibi süreçleri var. Bu işte profesyonelleşmek isteyenler katılacak okula da diyemiyorum çünkü Türkiye’de bunun yapılması için böylesi profesyonel bir talep de yok açıkçası. Ya basın fotoğrafçısı olacaksınız, ya da belgeselle uğraşacaksınız. Ama bu işe zamanını, zihnini ayıranlar gelmeli. Bu çerçevede nasıl seçeceğiz? Başvuranlardan temel fotoğraf bilgisi ve bunu gösterecekleri portfolyo istiyoruz. Bir niyet mektubu da istiyoruz. Niye bu okula katılmak istediklerini bize anlatacaklar. Yüzyüze görüşmeye davet edeceğiz ve 15 kişilik bir ekiple çalışmaya başlayacağız. Türkiye’de gazetelerde dergilerde fotoğraf fazla yer bulmamaya başladı. Bu okul denemesinin gitmesini istediğimiz yer de basın fotoğrafçılığı eğitimi aslında. Orada çok net bir şey var ki, böyle bir okul, böyle bir seminer dizisi ile orada kendini yetiştirecek basın fotoğrafçılarının mecrası Türkiye olmayacak. Türkiye ve çevresindeki coğrafyada fotoğraf üretip dünyaya servis yapabilen fotoğrafçılar yetiştirmek istiyoruz. Söz ettiğim yeni arayış ise yaşananlara ayna tutan, bir pencereden bakar gibi bakan klasik fotoğraftan farklı. Fotoğrafçının kendi öznelliğinin de samimiyet ve açıklıkla katıldığı bir fotoğraf türü. Dolayısıyla yorum fotoğrafıyla haber fotoğrafı birleşiyor. Daha sanatsal bir içerik kazanıyor. O yüzden Bilgi Üniversitesi’nden Ethem Özgüven Aslında Belgesel Diye Bir Şey Yok adlı bir seminer de verecek. Bir yandan klasik belgeselin anlatılacağı okul, bir yandan da, bu disiplinin temel olarak belge üreten bir tür olmayabileceğini konuşacağımız bir yer haline gelecek. Nasıl bir fark yaratılabilir? Bence etkili denemeleri var, beni rahatsız eden bazı yanları olmasına rağmen son zamanlarda çok tutulan bir çeşit multivizyon, dia gösterisi ya da fotoğraflı haber görüntüleri diyebileceğimiz motion uygulamaları var. Bugün için internet bulunmaz bir nimet gibi görünüyor yaygınlaşabilmek bakımından. Bu teknikle beş kare fotoğraftan sonra üç saniyelik akan bir görüntü devam edebiliyor. Okuldan sonra insanlar kendilerini nasıl ifade edecek? Biz onlara belgesel fotoğraf tarzının nasıl bir disiplin içinde yürütüleceğini göstermeye çalışacağız. Türkiye’de de dünyada da fotoğrafçılar arasında bir bakış var: Toplum tarafından kolay kabul görülecek, sansasyonel işlerin peşinden giderek bir takım projeler yapmaya çalışıyorlar. Eline fotoğraf makinesi alan pek çok kişinin travestileri. akıl hastanelerini çalışması gibi, toplumun çok gözü önünde, bazen yürek parçalayıcı, zor ve ötekini anlatan konulara yöneliyorlar bir çırpıda. Oysa kendini derinden etkileyen konulara yönelmeli fotoğrafçı. Piyasaya, tribünlere fotoğraf üretmek belgesel alanındaki temel sorunlardan... Bu okul ise daha ilk derslerinden itibaren “Fotoğrafla önce kendine bak, bir adım sonra yaşadığın sokağa bak“ diyen bir okul. Bu aynı zamanda farklı bir etik tavrı da teklif ediyor fotoğrafçılara.