Cumartesi günü Almanya’nın dört bir köşesinden gelerek Köln’de buluşacak olan Müslümanlar, “Bizimle değil” başlığıyla bir barış yürüyüşü yapmaya, radikal İslamcı terörü ve şiddeti protesto etmeye hazırlanıyor. Ancak farklı gruplar arasında bir anlaşmazlık söz konusu. Diyanet İşleri Türk İslam Birliği'nin (DİTİB), gösteriye katılmayacağını açıklamasının ardından, Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi bu gösteriye destek verdi. Frankfurter Rundschau gazetesi Müslüman dernekler ve kurumlar arasındaki tartışmayı yorum sütununa taşımış:
“Barış yürüyüşünün asıl ilginç tarafı, Müslümanlar arasında bu gösteri hakkında devam eden tartışmalar. Almanya İslam Konseyi’nin ve özellikle DİTİB’in gösteriye katılmayacaklarını açıklamaları, Müslüman toplumda nasıl bir hareketliliğin olduğunun, hem de doğru yönde bir hareketliliğin olduğunun göstergesi. Yürüyüş fikrini ortaya atan ve hayata geçiren isimlerin de bir parçası olduğu Liberal Müslümanlar cephesi, giderek daha fazla özgüven kazanıyor. Başta DİTİB olmak üzere, büyük muhafazakar kurumlar giderek defansa çekiliyor ve aciz bir şekilde reddederek tepki veriyorlar. Modernleşmeleri ve İslam'ın kendine bakışı konusunda tartışmaya açılmaları yönünde baskı artıyor. Bunu yapmadıkları takdirde, giderek daha önemsiz bir konuma kayacaklar.”
Magdeburg kentinde çıkan Volksstimme gazetesi de Müslümanların İslamcı teröre karşı yapmaya hazırlandıkları protesto eylemini yorumluyor:
"Lamya Kaddor ve Tarek Mohamad cesaret gösteriyorlar, Müslümanları terör karşıtı bir yürüyüş yapmaya çağırmaları çok ses getirdi. Politikacılardan sanatçılara ve çeşitli kurumlara kadar... Ancak Müslümanları temsil eden farklı kurumlar arasında birçok kez olduğu gibi yine bir görüş ayrılığı hakim. Bu yürüyüşün yanlış bir işaret olacağını savunan DİTİB, Müslümanların damgalandığını ve alet edildiğini, ayrıca Ramazan'da oruçlu insanlardan güneş altında gösteri yapılmasını talep etmenin makul olmadığını savundu. Sağlık konusundaki bu aşırı özenle, bahanelerde belli bir sınır aşıldı. DİTİB, radikal İslamcılar ile arasına açık bir şekilde mesafe koymamaya çalışıyor. Zira bu, pek istenmeyen entegrasyon yönünde bir adım olur ve Türkiye'ye bağımlı örgüt için söz konusu bile değil. DİTİB, Alman komşularıyla arasına köprüler kurmaktansa, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'a muhalif isimlerin avına çıkmayı tercih ediyor.”
ABD'de Trump ekibinin Rusya bağlantılarını soruşturan özel savcının Başkan Donald Trump'ı da soruşturma kapsamına aldığı iddia edildi. Trump soruşturma dosyasında adının geçmediğini savunuyordu. Südwest Presse gelişmeleri şöyle yorumluyor:
"Trump hem istihbarat örgütlerinin gücünü hem de bağımsız Amerikan medyasının nüfuzunu küçümsedi. İkisiyle de arasını ciddi bir şekilde bozdu. İstihbarat örgütleri ve medya, Trump’ın başkanlığını sona erdirmek için el ele verirse, bunun acısı çıkabilir. Zira sadece Moskova’nın ABD seçimlerini manipüle etmeye çalışıp çalışmadığı değil söz konusu olan. Artık Trump’ın bu yöndeki soruşturmayı faal bir şekilde etkilemeye çalışıp çalışmadığı sorgulanıyor.”
Bu konu hakkında Neue Osnabrücker Zeitung da şu yorumu yapıyor:
"Rusya bağlantılarının araştırıldığı soruşturmada ABD Başkanı kötü adam rolünde, Trump mantığıyla bakarsak da kurban rolünde. Gerçek olan şu: Gerçeklerden kopuk olan Donald Trump, bu vakada hata üzerine hata yaptı. FBI Başkanı James Comey’i üçüncü sınıf bir memur gibi kovması bu hatalardan biriydi, Trump'ın başkanlık kampanyası ekibinin Rusya ile ilişkilerini soruşturan özel savcı Robert Mueller’in gözünü korkutmak, bir diğeriydi. Görünüşe göre, Mueller şimdi yargıyı engellediği şüphesiyle Trump hakkında da soruşturma başlattı. Trump'ı Nixon gibi bir görevden azil süreci mi bekliyor? Durum bu raddeye gelene kadar yıllar geçebilir. Gelişmeler siyasi açıdan Trump'ı zorlar duruma gelmedi henüz; yandaşları Başkan'ın arkasında. Anketlere göre de, çoğunluk henüz Trump'tan vazgeçmedi. Pembe dizi devam ediyor.”
© Deutsche Welle Türkçe
AÜ/EC